KEVİN Costner’ın “Kürt-demokratik açılımı” desteklediği iddiası palavra çıktı.
Haberin Devamı
“Doğru olsa ne fark ederdi” diyorsanız, haklısınız, bir şey fark etmezdi. Sorun, AKP’nin öğretim üyesi sıfatı da taşıyan bir yöneticisinin neden olmayan bir şeyi varmış gibi gösterdiği ile ilgili. Değişik nedenleri olabilir: 1- “Patrona yaranma kaygısı”: Malum o tarihlerde kongre yaklaşıyordu, koltuğu korumak isteği, bu tür bir palavranın ortaya atılmasına neden olabilir. Gazetede isminiz ve resminiz Kevin ile birlikte çıkar ve patron da şöyle düşünür: “Aferin, başı açık filan ama bu hanımda iş var, bu bir dönem daha koltukta otursun!” 2- “Laf olsun, testi dolsun” prensibi: Türk siyasal yaşamında bu prensibin önemli bir yeri vardır. Bazı siyasetçiler ne kadar çok konuşurlarsa, o kadar gündemde olacaklarını düşünürler ve sürekli konuşurlar. Eh, “Çok söz yalansız olmaz” şeklindeki halk deyişi de bu toprakların ürünüdür! 3- “Şakacı kişilik sendromu”:“Ben ortaya bir şey atayım konuşulsun” merakı olarak da tarif edebiliriz bunu. Ortaya gerçek bile olmayan bir söz atarsınız, sonra bir kenara çekilip insanların bunun üzerine nasıl çene yarıştırdıklarını seyredersiniz. Eğlenceli bir durumdur aslında, bizim siyasal tarihimizde de örnekleri çoktur. Elbette “Nasıl olsa kimse doğruluğunu araştırmaz” diyerek, söz Kevin’den açılmışken böyle bir palavranın araya sıkıştırılmış olması ihtimalini göz ardı etmiyorum. Galiba büyük olasılıkla olay böyle gelişti ama meraklı bir siyasetçi bütün ipliği pazara çıkarıverdi.
Haberin Devamı
Krize diş bileyenler!
DÜNKÜ New York Times’ta ekonomik krizin sonuçları ile ilgili ilginç bir haber okudum.
Global finansal krizin sonuçlarından biri de “diş aşınması” olarak ortaya çıkıyor. Manhattan’da muayenehanesi olan bir diş hekimi “İnsanlar krizin yol açtığı gerginlik ve sinir bozukluğunun acısını dişlerinden çıkartıyorlar” diyor. Yine Manhattan’lı bir başka diş hekimi de son bir yıl içinde “diş aşınması şikâyetlerinin yüzde 25 dolayında arttığını” söylüyor. San Diego’dan bir diş hekimi de son 18 ayda bu şikâyetlerle kendisine başvuranların sayısının ikiye katlandığını söylüyor. Bu hastalığın bilimsel adı “bruxism”, halk arasında “diş gıcırdatma” olarak biliniyor. Kaygılı ve depresif durumlarda dişlerin birbirine sürtünmesi şeklinde ortaya çıkıyor. Bunu uykusunda farkında olmadan yapanların sayısı da az değil. Diş gıcırdatmada normal bir çiğneme eylemine oranla on misli daha fazla kuvvet dişlere biniyor, sonuç olarak dişler aşınıyor, ağız ve çene sağlığı bozuluyor. Böyle bir gözlemi bizim diş hekimlerimiz de yaptılar mı bilmiyorum ama benzer durumlarda insanların benzer tepkiler gösterdiklerini biliyoruz. Biz de krizden etkilendiğimize göre benzeri sorun bizde de yaşanıyor olmalı. Gazetedeki haberde diş gıcırdatmanın yol açtığı rahatsızlıklar anlatılıyor.
O haberi okuyunca, sizlere de duyurayım istedim. Böyle bir durum varsa, en akıllıca iş hemen bir diş hekimine gitmekmiş, haberiniz olsun!
Başbakan’ın yaklaşımı ‘ırkçılık’ kokuyor
SON günlerde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmaları ile aklımı bozduğumu düşünüyorsanız, size hak verebilirim.
Ama öyle bir malzeme ki, bu konuşmaların, bu özlü sözlerin unutulup gitmesine gönlüm razı olmuyor. Başbakan son olarak Yıldız Teknik Üniversitesi’nin akademik yılının açılış töreninde konuşmuş. Konuşmasında şöyle bir bölüm var: “Hakikaten bakıyorsunuz bilgide Yahudi ve Musevilerin çok ciddi keşifleri var. Bu icatları sebebiyle oturdukları yerden para basıyorlar.” “Yahudi” ve “Musevi” diye iki ayrı grup insan olduğunu öğrenmiş oluyoruz böylece ama burada asıl önemli olan Başbakan’ın “oturdukları yerden para basıyorlar” sözleri. Bu özellikle gençlik yıllarında Yahudi düşmanı propagandanın etkisi altında kalmış bir beynin kendini ele vermesi aslında. Bir yandan “oturduğu yerden para basmaya” duyulan özlemi yansıtırken, diğer yandan bir dini topluluğu toptancı bir şekilde “avantacı” olarak nitelemekte olduğunu gösteriyor. (Verdiği örneklerdeki Bell ve Edison ise Yahudi değildi!) Başbakan’ın bu örnekleri verirken niyeti belki ırkçılık yapmak değil. Ancak günümüzde genel kabul gören düşünce, bir etnik ya da dini grup ile ilgili bu türden genellemelerin ırkçılık olduğudur. O genelleme bu örnekte olduğu gibi “olumlu” bir ifade imiş gibi görünse de durum değişmez. Kaldı ki bu “olumlama” ifadesi, içeriği ve ortaya konuluş tarzı itibariyle incitici bir yön de taşıyor. Başbakan’ın konuşmalarını yazanların biraz daha dikkatli olmalarında yarar var.