Kahraman bakkal süpermarkete karşı!

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’daki bir alışveriş merkezinin açılışında “Küçük esnafın şikâyetini biliyorum. Fakat Türkiye değişiyor, bu gerçeği görüp birleşsinler. Eskiden sokak aralarında mahalle bakkalları vardı. Bugün hayatın gerçeği alışveriş merkezleri” dedi.

Haberin Devamı

Başbakan’ın durumları hiç iyi olmayan küçük esnafa önerebileceği çözüm demek ki bu: Birleşin!

Bunun o kadar kolay olmadığını biliyoruz. Dünyanın gelişmiş bütün ülkelerinde de biliniyor.


Bildikleri için de kent merkezlerinde belli bir alandan daha büyük “marketlerin” açılmasına izin vermiyorlar.


Eğer o dev marketlerden birini açmak istiyorsanız, kent merkezinden bilmem kaç kilometre uzağa gitmeniz gerekiyor.


Birbirine yürüme mesafesinde büyük alışveriş merkezlerinin açılmasına da izin vermiyorlar.


Büyük alışveriş merkezlerinin kent içinde kurulmasının, kent yaşamının ayrılmaz bir parçası olan sokak çarşılarını bitireceğini biliyorlar çünkü.


Kentlerini planlarken, “küçük esnafın” da o toplumda yaşamaya hakkı olduğu gerçeğini unutmuyorlar.

Haberin Devamı


Başbakan, yurtdışında okuyan çocuklarına sorsa, bunun nasıl yapıldığını kolayca öğrenebilir.


Evet, Başbakan haklı! Kapitalist bir düzende bu tür bir gelişmenin önünde durabilmek, eski ve geleneksel üretim-ticaret biçimlerini sürdürebilmek kolay değil, bunun karşısında durmak da zor.


Ama ona düşen görev, büyük sermaye dışındaki küçük girişimcilerin de yaşamalarına olanak verecek düzenlemeleri yapmaktır.


“Bu konudaki yasa tasarısının TBMM’ye gönderilmek üzere”
olması, sorunu çözmüyor.


Yasa çıkana kadar küçük esnafta nefes alacak takat kalmayacak, haberi olsun!

 

Kaza ‘gibi’ cinayet değil!

 

İSTANBUL Yeşilköy’de önceki gece meydana gelen trafik kazasında iki kişi öldü. Hürriyet’in dünkü manşeti “Cinayet gibi kaza” idi.


Burada “gibi” kelimesinin fazla olduğunu söylemek zorundayım.


Kırmızı ışıkta duran bir taksiyi paramparça edecek süratte çarpan bir araç var ve o aracın şoförü alkollü!


Bunun “kaza” ile filan bir ilgisi yok.


Aşırı alkollü bir sürücü var. Ya kırmızı ışığı göremeyecek kadar sarhoş ya da duramayacak kadar süratli.


Kullandığı aracı bir cinayet silahına dönüştürmüş, iki kişinin hayatına kast etmiş bir sürücü.

Haberin Devamı


Bakın şimdi ne olacak?


Yargılama aylarca sürecek. Bilirkişi raporlarının biri gelip, diğeri gidecek. Sanık duruşmalarda kravat takıp, boynunu bir kenara büküp sessizce oturacak. Bu durum “iyi haline” ve yaptığından pişman olduğuna yorumlanacak.


Sonunda az bir cezayla kurtulacak.


Kazada ölenlerin yakınları da, kurbanların suçlu çıkmadıklarına şükredecekler.


Bu durum böyle sürüp gidecek.


Yasalarımız, kullandıkları araçları bir ölüm silahına çevirenleri cezalandırmakta yetersiz kaldığı sürece de durum değişmeyecek!

 

Yeni sorulara eski yanıtlar yetmiyor!

 

CHP’li Kemal Kılıçdaroğlu, “Türkiye’de sol kalmadığından oy almak için sağa gittiklerini” söyledi.


Kılıçdaroğlu’nun “sosyal demokrat” partisinin seçimlerde neden başarılı olmadığı şimdi daha iyi anlaşılıyor.

Haberin Devamı


Partinin “oy almak için sağa gitme” endişesiyle “sağa kayması” demek ki bundanmış!


Kılıçdaroğlu, “solcuların” sıcak evlerde oturup çay içerken gazete okumakla yetindiklerini, Ankara’nın dışına çıkmadıklarını, rahata alışıp, tatillere gittiklerini de söylüyor.


Kılıçdaroğlu’nun “solcu” tanımının kimleri içerdiğini konuşmasından anlayabilmek kolayca mümkün değil.


Ama gerçek solculara haksızlık ettiği de çok açık.


Bu ülkede, işçilerin, köylülerin derdini kendi derdi bilip, oylarla düşenlere, bu uğurda genç yaşta katledilenlere, bütün gençliklerini hapishanelerde, işkence zindanlarında geçirenlere haksızlık ediyor.


Bu ülkede yaşanan askeri darbelerin asıl hedefi hep solcular oldu.

Haberin Devamı


Onları öldürmek, hapse atmak yetmedi; toplum siyasi bir cenderenin içine sokularak bir daha baş kaldırmalarının da önüne geçilmek istendi.


Sendikalar pasifize edildi, toplumun örgütlenmesinin önüne setler çekildi, kitap okumanın, yazmanın suç olduğu dönemler yaşandı.


Kılıçdaroğlu, “sol hareketin” bugün toplumla ilişkisinin zayıflığını eleştirme hakkına elbette sahip. Ama yanlış bir yerden yola çıkıyor.


Türk solunun en önemli sorunu, günün sorunlarına yanıt verebilecek yeni söylemleri geliştirememiş olması
.


Değişen dünyanın yeni meselelerine eskimiş yanıtlar yetmiyor.

Yazarın Tüm Yazıları