İki komutan, iki görüş

CUMHURİYET Bayramı nedeniyle Çankaya’da düzenlenen resepsiyonda Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, Barzani’nin Beyaz Saray’da kabulü konusunda sorular üzerine Türkiye’nin eski tutumunu değiştirmesi gerektiğini söyledi. Şöyle dedi:

‘ABD’nin genel tutumu bu. Daha önce İngiltere’nin bölücü saydığı Garry Adams ile görüşmüşlerdi. Biz ülke olarak durumdan rahatsız olduk, bunu da yansıttık bildiğim kadarıyla. Ancak şu da var: Barzani bir aşiret lideriydi, biz öyle görüyorduk. Ama durum değişti. Bu değişikliği kabul etmemiz gerekiyor. Talabani’yi de öyle görüyorduk, şimdi Irak Cumhurbaşkanı. Yarın Irak Cumhurbaşkanı olarak Türkiye’yi ziyaret etmek isteyecek. O gün nasıl davranacağız. Irak’ı tanıyorsak, bu değişen koşullara göre hareket edeceğiz.’

Aynı resepsiyonda Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt da gazetecilerin sorularını yanıtladı. Büyükanıt şöyle dedi:

‘Siyasilerin işine karışmam. Polemiğe girmem ama ‘Gerekirse Kuzey Irak’ta operasyon yaparız’ deniliyor. Ben de soruyorum. Şimdi gerekmiyor mu? Bakın BM Güvenlik Konseyi kararı ortada. ABD ve koalisyon güçlerinin Irak’a girme gerekçelerinden biri ne? Irak içinden komşularına yönelik terör ihracı değil mi? Şimdi neredeyiz? Geçen senenin gerisindeyiz. Şimdi gerekmiyorsa, ne zaman?’

Bu sözlerle ilgili bir ‘yalanlama’ olasılığına karşı iki gün bekledim. Şimdi yazıyorum.

İki komutanın Kuzey Irak’ın yeni konumu ve Türkiye ile ilişkileri konusunda ciddi bir görüş farklılığı var gibi geldi bana.

Ne dersiniz, yanılıyor muyum?


Cem Papila neden

son dakikayı bekledi?



TÜRK erkeklerinin çok büyük bölümünün yaptığı gibi pazar ve pazartesi gecelerimi televizyonun karşısında oturup bütün futbol programlarını seyrederek geçirdim.

Pazartesi ve salı günü de futbola önem veren bütün gazetelerin spor sayfalarını okudum.

Kulüp yöneticilerine ve eski hakemlere bakarsanız hakemler şampiyonun kim olacağına çoktan karar vermişler, maçlar boşuna oynanıyor!

Mesela Cem Papila ‘Son dakikada penaltı yaratmakla’ suçlanıyor. Maçı çıplak gözle izledim, bence açık penaltıydı. Bu yorumu yapanlar şu soruyu kendilerine neden sormuyorlar: Papila gerçekten maçı ‘sattıysa’ neden son dakikayı bekledi? Nobre’nin ofsayt diye iptal edilen golünü verebilir, Faruk’un elle topu kesmesine penaltı çalabilir, Alex ve Anelka’ya yapılan fauller için en az dört tane frikik yaratabilirdi.

Gençlerbirliği-Galatasaray maçının hakemi Oktay Demiray da en çok eleştirilen hakemlerin başında geliyor. Şimdi soralım: Demiray, madem sahaya çıkarken Galatasaray’ın yenilmesini istiyordu, maçın daha başında Cihan’ın ‘topu elle oynamasına’ neden penaltı çalmadı? Madem Galatasaray düşmanıydı, neden Necati’yi ‘alkışlı protestosu’nun ardından oyundan atmadı?

Pazartesi günü gazetelerin yorumcuları Galatasaray’ın yenilgiyi hak eden bir oyun oynadığını yazıp, Gerets’i eleştirdiler. Salı günü gazetelerin spor sayfalarının ‘panorama’ bölümlerinde ‘Haftanın Takımı: Gençlerbirliği’ yazılıydı. Hürriyet’ten tutun da Cumhuriyet’e kadar. Yani, Galatasaray’ın maçı kaybetmesinin nedeni hakem değil, oynadığı oyundu.

Öte yandan kimse Diyarbakır-Vestel maçının hakeminin yaptığı inanılmaz hatalardan söz etmiyor.

Çünkü bunun kamuoyunda yeterince yankı yaratmayacağına inanıyorlar. Çünkü dertleri esasen futbol değil, sansasyon!

Hakem eskilerinin fitillediği, başarısız kulüp yöneticilerinin körüklediği bir yangın futbolumuzu sarmış durumda.

Hakemler, saniyenin bilmem kaçta kaçı kadar bir süre içinde kararlarını veriyorlar. Doğru kararlar vermeleri için onlara elbette hatalarının neler olduğunu göstermek gerek. Ama bunun yolu hakemleri idam etmekten, Türkiye’de futbolu bir ‘pislik deryası’ gibi göstermekten de geçmemeli.

Lokantalar ‘dumanaltı’ cenneti

TÜRKİYE’de uzun süredir ‘kamuya açık kapalı alanlarda sigara içme yasağı’ uygulanıyor. Uygulanıyor dediysem, lafın gelişi. Böyle bir yasak var, ama dinleyen yok. Kimse dinlemiyor, çünkü oldukça yüksek olan para cezasını kimin uygulayacağı konusunda ciddi sorunlar var. Başbakan’ın sigara karşıtı tutumunu biliyoruz, söylediklerinin lafta kalmaması için öncelikle bu sorunu çözmesi gerek.

Sigara içmek, elbette yetişkin bir insanın kendi bilebileceği bir şey. Sağlığa zararı bu kadar açık olan bir ürünü tüketme ısrarındaki yetişkine ne yapabilirsiniz ki?

Ama sigara içmeyenlerin, sigara içenler yüzünden dumanaltı olmalarını önlemek de halk sağlığını korumakla görevli olanların işi.

Özellikle lokanta, kahvehane ve benzeri yerlerde sigara içenler ile sigara içmeyenlerin kesin olarak ayrılmalarını sağlayacak düzenlemeler şart. Ve buna uymayan işletmelerin de ciddi olarak cezalandırılmaları gerekiyor. Bu tür yerlerde sigara içiminin kontrollü hale getirilmesi belediyelerin alıp uygulayabileceği bir karar, kanun değiştirmeye filan da gerek yok.

Yeter ki belediyelerin başında, insanların sağlıklarını gerçekten önemseyen bir yönetici olsun!
Yazarın Tüm Yazıları