Paylaş
Böylece başından beri yanlış giden Suriye politikamızın, başımıza büyük dertler açacağı şimdiden belli politik maliyetlerinin yanında 25 milyar dolara da mal olduğunu en yetkili ağızdan öğrenmiş olduk.
Cumhurbaşkanı bu konuşmayı yaparken TBMM’de de mülteci hakları alt komisyonunda bilgi veren AKP’li Atay Uslu, Türkiye’de her yıl 70 bin Suriyeli çocuğun dünyaya geldiğini açıklıyordu.
Suriyeli göçmenlerin çok büyük çoğunluğunun 20-25 yıldan önce geri dönemeyeceği, bir bölümünün ise hiç dönmeyeceği de daha önce yapılan bilimsel çalışmalarla ortaya konmuştu.
Bu da şu anlama geliyor ki daha uzun yıllar, hatalı politikanın maddi bedelini ödemeye devam edeceğiz.
Artık 100 milyar doları mı bulur, onu da geçer mi, bilemiyoruz.
Ve Cumhurbaşkanı, bu tabloda “bazı çareler bulmamız gerektiğinden” söz ediyor.
Kendisi bir muhalefet lideri değil.
Uzun yıllardır bu ülkeyi yönetiyor. Onun için “çareler bulmamız gerektiğini” söylemek, yerine, bu sorunu çözmek için bulduğu çareleri açıklamak görevi.
Ama açıklayamıyor çünkü artık bu işte Türkiye giderek “etkisiz eleman” konumuna itiliyor.
Şimdi Trump ile görüşecek ve söylediğine göre bu görüşme “bir nokta konulmasıyla” sona erecek.
Ama o noktanın, Türkiye açısından iyi bir yere konmasının şartları da yok gibi görünüyor.
IŞİD’İN ELİNDE 600 TÜRK ÇOCUĞU VAR
ONLINE film ve dizi platformu Netflix’in çekeceği ilk Türk dizisinin konusu belli olmuş: Çocuğu IŞİD’e katılan bir babanın öyküsü!
Ali Eyüboğlu’nun köşesinde yazdığına göre bu dramatik bir aksiyon dizisi olacakmış.
Çocuğu IŞİD’e katılan bir Amerikalı bir baba, oğlunu aramak için Türkiye’ye geliyor, Suriye’ye geçiyor, orada kendisiyle aynı durumda bir Alman kadınla tanışıyor, olaylar böylece gelişiyor!
Konuya bakınca izleyicisinin çok olacağını da tahmin etmek mümkün.
ABD Askeri Akademisi West Point’in Terörizmle Mücadele Merkezi’nin internet sitesinde yer alan raporlara göre IŞİD saflarına 120’yi aşkın ülkeden cihatçı, yalnız ya da eş ve çocukları ile katıldı.
Söz konusu sitede yer alan raporlarda, örgütün elinde 18 yaş altındaki çocukların sayısı “ürkütücü” olarak niteleniyor ve tahmini olarak 200 bine ulaştığı bilgisine yer veriliyor.
Bu çocukların canlı bomba ya da silahlı saldırgan olarak yetiştirileceklerini tahmin etmek zor olmasa gerek.
Hale Gönültaş’ın www.gazeteduvar.com.tr sitesinde dün başlayan yazı dizisi, IŞİD’in elindeki çocuklar ile ilgili.
İddialara göre IŞİD’in elinde 600’e yakın da Türk çocuk var. Bunlar IŞİD’e katılmak için Suriye’ye geçen Türk ailelerin çocukları.
Ahi Evran Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Serhat Erkmen, örgütün geçen yıl yayımladığı bir videoda Suriyeli esir askerlerin başını kesen on yaşlarındaki altı çocuktan birinin Türk olduğuna işaret ediyor.
Gönültaş, oğulları IŞİD’e katıldıktan sonra gelinleri ve torunları IŞİD’in elinde kalan aileler ile görüşmüş.
Görüştüğü kişiler arasında eşi savaşta öldükten sonra bir başka cihatçı ile evlendirilen bir Türk kadını da var.
Türkiye’deki aileler çaresiz. Tahmin edebileceğiniz gibi, bu çocukları ve kadınları kurtarmak için “devletin elinden bir şey gelmiyor”.
Günün birinde terörist olarak yetiştirilecek bu çocukların Türkiye’ye sızdırılmasının sonuçlarını belli ki kimse düşünmek istemiyor.
TACİZE SESSİZ KALMAYIN!
ARAŞTIRMALARA göre, İstanbul’da toplu taşıma araçlarını kullanan kadınların yüzde 74’ü kendisini güvende hissetmiyor.
Bunun bir nedeni biliniyor: Ya bizzat tacize uğradıkları için ya da taciz olaylarına tanık oldukları için!
Kaç kadının tacize uğradığını tam olarak bilemiyoruz çünkü bu durumdaki kadınların çok azı şikâyetçi olabiliyor.
Bunun nedenleri de biliniyor: Kadınlar, güvenlik güçlerinin kendilerini olumsuz olarak yargılamasından çekiniyorlar, suçun cezasız kalacağından neredeyse eminler.
Tecavüzün bile cezasının “Tayt giymişti” diye hafifletildiği bir ülkede normal bir durum bu.
Güvenlik güçlerinin ve yargı sistemimizin ihmal ettiği şey şu: Taciz, kadınların toplumsal yaşamda bir birey olarak var olma haklarını ve vücut dokunulmazlıklarını ellerinden alıyor.
Anayasa ile korunan haklarını!
Hürriyet Pazar, bu hafta “Tacize Yer Yok” kampanyası başlattı. Hürriyet’in 13 yıldır süren Aile İçi Şiddete Son kampanyasının tecrübesinin de yardımıyla ama en çok da biz vatandaşların katkılarıyla başarıya ulaşabilecek bir kampanya bu.
Tacize uğrayanların artık seslerini yükseltmesi ve böyle bir durumda yalnız olmadıklarını bilmeleri gerekiyor.
Tacize tanık olanların da kafalarını başka yere çevirmemeleri, tacizi durdurmaya yönelik müdahalede bulunmaları şart.
En büyük görev de kuşkusuz ki toplu taşıma araçlarını işleten belediyelere ve taciz şikâyetlerini anında değerlendirip suçluları adalete teslim edecek güvenlik güçlerine düşüyor.
Toplu taşıma araçlarını kullananların bu yönde eğitilmesi, bilinçlendirilmesi gerekiyor.
El ele verirsek, bu utançtan kurtulabilir, kadınların, çocukların da toplumsal yaşama güven içinde katılmalarını sağlayabiliriz.
Paylaş