FUTBOL Federasyonu, yılan hikáyesine dönen "yabancı oyuncu kontenjanı" ile ilgili kararını hálá açıklamadı.
Mali Kongre öncesi açıklanacak deniliyordu, kongre sonrasına ertelendi. Kongre bitti, "daha sonraya" ertelendi. Gazetelerin spor sayfalarındaki haberlere bakılırsa ertelemenin ne zamana kadar süreceği de belli değil.
Federasyon kararını verene kadar Avrupa kupalarında mücadele edecek bütün takımlar sezon açılışlarını yaptılar, çalışmalara başladılar.
Üstelik Trabzonspor, pazar günü İntertoto’da ilk maçını oynayacak. Yabancı kontenjanı konusu belli olmadığı için takımların eksikliklerinin nasıl tamamlanabileceği belli değil.
Ama Federasyon, nasıl bir hesap içindedir bilinmez, bir türlü kararını veremiyor.
Bu arada yabancı liglerde oynayan oyuncuların gerçekten değerli olanlarının çoğu kendilerine kulüp buldular.
Bildiğimiz kadarıyla Türkiye Süper Ligi’nde oynayan takımların çok büyük bölümü yabancı kontenjanının artmasından yana.
Federasyon bu kararı açıklamak için neyi bekliyor?
Gökyüzünden bir işaret gelmesini mi?
Karar olumlu ya da olumsuz bir an önce açıklanmalı ki kulüpler de ne yapacaklarını bilsin, taraftarlar da her gün o geliyor, bu geliyor haberlerini okuyup boş yere heyecanlanmasınlar.
Hükümetin bir görüşü yok mu?
DIŞİŞLERİ Bakanı Abdullah Gül,"Asker isterse Kuzey Irak’a girilir" dedi.
Bu sözleri gazetede okurken hatırladım ki asker de bu "isteme" işinin "siyasi otoriteye ait" olduğunu söylüyordu.
Ve bu tartışma da neredeyse iki aydır sürüyor. Hükümet diyor ki "Askerden istek gelirse gerekeni yaparız", asker diyor ki "Hükümet isterse gerekeni yaparız".
Bu tabloya bakınca insan ister istemez "bizimle birileri dalga geçiyor ama kim" diye düşünüyor.
Öte yandan bu durumun hükümet açısından oldukça garip bir yönü var.
Bizde Genelkurmay Başkanları, Başbakan’a yani dolaylı olarak hükümete bağlılar.
Demokratik bir ülkede olması gerektiği gibi!
Sınır ötesinde bir askeri operasyon yapma kararını verecek Meclis’e, bu talebi getirme durumunda olan merci de hükümetin ta kendisi.
Elbette, normal süreçler içinde hükümetin askerin görüşünü alması, hazırlık durumunu görmesi de gerekiyor.
Ama sınır ötesi operasyonun yaratabileceği değişik riskleri değerlendirerek bir karara varmak hükümetin işi.
Kendi sorumluluğu altında olan bir kararı "askerin isteğine bağlamak" ama sonra da sık sık "rejim üzerindeki askeri vesayetten" yakınmak çelişkili bir durum değil mi?
Bir de Milli Güvenlik Kurulu var.
Bu kurulun amacı, hükümetin üst düzey bakanları ile üst düzey komutanları bir araya getirmek ve ülkenin güvenlik sorunlarıyla ilgili iki tarafın ortak görüş oluşturmasını sağlamak.
Peki, son MGK toplantısında bu konu hiç konuşulmadı mı? Konuşulduysa, askerler sınır ötesi operasyonun gerekliliği konusunda bir görüş belirtmediler mi?
Askerlerin, sınır ötesi operasyonun gerekliliği konusundaki görüşleri bir sır değil. Anayasal bir zeminde bu istek de dile getirilmiş olmalı.
O zaman dönüp dolaşıp "asker isterse yaparız" demek ne anlama geliyor? Hükümetin bu konuda kendine ait bir görüşü yok mu?
Mizah değil aynıyla vaki
YABANCI ajansların Türkiye muhabirleri farkına varmışlar mıdır bilmiyorum. Eğer dün Hürriyet’te çıkan haberi okudularsa eminim ki dünyanın değişik yerlerindeki gazetelerin "garip ama gerçek" sütununda yayımlanabilecek bu haberi atlamamışlardır.
Olay Erzurum’da cereyan etti: Yeni açılan bir iç giyim mağazası, sattığı ürünleri tanıtmak için mağazanın içinde bir defile düzenledi.
Buraya kadar ilginç bir durum yok. İlginç olan şey, defilede cansız vitrin mankenlerinin kullanılmış olmasıydı. Mağaza görevlileri, iç çamaşırı giydirdikleri cansız mankenleri sırtladıkları gibi mağazanın içinde dolaştırdılar ve "ürünleri" tanıttılar. Bir tezgáhtar defileden sonra "Mankeni taşımak beni çok yordu" diyor.
Mağaza sahibi canlı manken kullanılmamış olmasını, "Mankenler cansız olunca defile sakin geçti" diye açıklıyor.
Gazetede yayımlanan fotoğraflara baktım, mağazanın müşterileri sıradan ev hanımları gibi görünüyor. Bir bölümü başı örtülü ve pardösülü olarak mağazada alışveriş yapıyorlar.
Kendi halinde bir müşteri kitlesi yani!
Merak ettim, mankenler canlı olsaydı mağazanın sahibi nasıl bir "kargaşa" bekliyordu ki şimdi defile "sakin geçti" diye mutlu oluyor?