Paylaş
İlk kez Mussolini kullanmış bu kavramı, İtalyan halkının geleceğini kurtarmak için yeni bir toplum inşa edeceklerini anlatırken!
Bu rejimlerin en belirgin özelliği liderin tek güç olmasıdır. Her şeyi o bilir, her şeyi yapma hakkını da kendinde görür, kimseye hesap vermek, açıklama yapmak zorunda da değildir.
Onun gözüne girenler siyasette, iş hayatında, üniversitelerde vs. yükselirler.
Her iş onun ağzına bakar, onun bir işaretiyle kararlar değişir, hukuku tek başına o temsil eder.
İslamcı faşizmin, totaliter İslam’ın en belirleyici özelliklerinden biri de kafayı vatandaşlarının ne yiyip, ne içtiğine takmasıdır.
Günümüzde bu rejimlerin dünyanın değişik yerlerinde örnekleri var, bir tanesinin de Türkiye’de tesis edilmesine çalışılıyor.
Bunun bir adımı da geçenlerde atıldı, şimdilik önemsiz görünüyor, uygulanmasında sorunlar olacağı en başından belli ama her adım, bir sonraki adımın hazırlayıcısıdır, bunu akılda tutmak gerek.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, içki yasakları ile ilgili kanun değişikliklerini ve gece yarısı baskınıyla yapılan değişiklikleri savunurken şöyle diyor:
“Affedersiniz ufacık çocukların şaribül leyli ven nehar olmasını istemiyoruz. Yani gece-gündüz içen, gece-gündüz böyle sekr halinde kafa kıyak dolaşan, böyle bir nesil istemiyoruz. Uyanık olacak, diri olacak, bilgiyle mücehhez olacak, böyle bir nesil istiyoruz. Bunun adımlarını atıyoruz”.
Başbakan’ın içki içenler için argo sözler kullanması elbette kendi terbiye seviyesi ile ilgili ve ne yazık ki artık bunu düzeltmek için çok geç. İyi bir gençlik yetiştirmek istiyor ama dilinden argo sözler düşmüyor, ne diyeyim bilemedim, bunu geçelim.
Başbakan daha önce de devlet eliyle genç nesiller yetiştirme hevesinden söz etmişti. Bu zaten totaliter bir rejimin olmaz ise olmazı sayılır.
Onun için bu meseleyi tartışırken “Türkiye’de bir alkolizm sorunu yok ki” diye izahata girişmek anlamsız.
Kafalarını taktıkları mesele ülkemiz insanlarının ya da gençlerinin alkol sorunu değil.
Dertleri toplumu yeniden dizayn etmek, toplum mühendisliği yapmak. Kafalarındaki İslamcı hayat tarzını, gerekirse faşizan yöntemleri de hiç ihmal etmeden dayatmak. Başka hayat biçimlerine bu toplumda yer olmadığının mesajını vermek, herkesin kendine çekidüzen vermesini sağlamak.
Dertleri budur, alkolizm filan bahanedir.
Biliyorsunuz, 10 bin kişilik “polis olmayan ama polis gibi silah taşıyabilecek” bir paramiliter ordu da kuruyorlar.
Bunlar şimdilik üniversitelerdeki kafalarına göre aykırı buldukları çocukları dövmekle işe başlayacaklar, sonra elbette başka görevleri de olur.
Böyle rejimler her zaman “rejim muhafızlarına” ihtiyaç duyarlar, bu
10 bin kişilik paramiliter ordu da Erdoğan’ın rejim muhafızlarının çekirdeği olacak belli ki.
Muammer Bey ve müdürlerinin sınav vakti
İSLAMCI faşizmin ahlak bekçileri geçen gün Ankara’da metro istasyonunda vatandaşları “ahlak kurallarına uygun hareket etmeye” çağırmıştı.
Bunun üzerine Ankara’da bir protesto eylemi düzenlendi ve beklendiği gibi İslamcı faşistlerin paramiliter güçleri (henüz bir üniformaları yok) ellerinde palalarla protestoculara saldırdılar, dövdüler, yaraladılar.
Bu marifetlerinden sonra da hepsi taksilere doluşup, olay yerini terk etti.
Şimdi bu meseleyi bugünden itibaren dikkatle izleyin, bakalım içlerinden yakalanıp, yargı karşısına çıkarılan olacak mı?
Biliyorsunuz, polisimiz bu konularda çok usta. Daha önce bu tür bütün olaylarda suçluları başarıyla yakalayabildi.
Mobese kameralarının kayıtlarını dikkatlice izleyip, saldırganların kimliği belirlenebiliyor ve sonra polis gidip onları eliyle koymuş gibi bulabiliyor.
Bakalım bu olayın eli palalı saldırganları da yakalanabilecek mi?
Yoksa onlar da üst makamlarının korumasında oldukları için tıpkı KPSS sorularını çalıp dağıtan çete gibi elini kolunu sallayarak dolaşmaya devam edecek mi?
İçişleri Bakanı, Emniyet Genel Müdürü ve Ankara Emniyet Müdürü için sınav vakti!
Şuyuu vukuundan beter durum!
CHP Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, TBMM’de alkol yasakları ile ilgili kanun görüşülürken söylediği bazı sözler, AKP milletvekillerini sinirlendirmiş. Kürsüye yürümüşler, kavga çıkmış, oturuma ara verilmiş vs.
Bu haberi okuyunca eski bir halk deyişini bir kez daha hatırladım: İnsanoğlu gariptir her sözü kaldırmaz, inek dersin kızar, sağarsın aldırmaz!
Levent Gök şunu söylemiş:
“Böyle kepazelik olmaz. Ne konuştuğunuzu bilmiyorsunuz, yasayı bilmiyorsunuz, önergeleri okumadan, elinizi indirip kaldırıp oylamalara katılıyorsunuz ve kendinizi milletvekili zannediyorsunuz.”
AKP’li milletvekillerinin buna niye bu kadar kızdıkları belli, bazı şeylerin şuyuu vukuundan beterdir çünkü. Hele bunu bir de muhalefet milletvekili söylüyorsa!
Oysa bu arkadaşların imzaladıkları boş kâğıtların üzerine kanun teklifi, değişiklik önergesi vs. yazıldığını, çoğunun altında imzası olan kâğıdın üstünde ne yazdığından çok sonra haberdar olduğunu biliyoruz.
Sadece milletvekilleri değil bakanlar da aynı şekilde beyaza imza atmışlar, tayin edildiklerini, görevden alındıklarını koruma polislerinin dinledikleri radyo haberlerinden öğrenebiliyorlar.
Bunu yaparken vicdanları rahat, kendilerini milletvekili olarak görmeye devam edebiliyorlar ama birisi bunu söyleyince çileden çıkıyorlar!
Ne diyordu halk deyişi: İnsanoğlu gariptir!
Paylaş