Erdoğan, Brown’u çay içmeye çağırsın

DÜN İngiliz The Independent Gazetesi’nde çok ilgimi çeken bir haber vardı.

Haber, Almanya Maliye Bakanı Peer Steinbrück ile İngiltere Başbakanı Gordon Brown arasında yaşanan bir polemikle ilgili.

İki eski meslektaş (hatırlayacaksınız Gordon Brown, başbakan olmadan önce İngiltere Maliye Bakanı idi) küresel finansal krizle mücadele konusunda farklı düşünüyorlar.

Ve Avrupa Birliği içindeki iki güç odağı olarak da aralarında bu konuda bir polemik var.

Steinbrück geçenlerde şunu söylemiş: Gordon Brown, Maliye Bakanı olduğu dönemlerdeki ihtiyatlı tavrından, etrafa milyarlar saçan kaba bir ekonomi siyasetine doğru bir U dönüşü yaptı!

Dünkü gazetede de Gordon Brown’un yanıtı yayımlandı. Brown, "Ekonomiyi canlandırmak için harekete geçmemek, hükümet etme görevini yerine getirememek anlamına gelir" diyor.

Almanya’da devletin, İngiltere’den daha fazla yatırım harcaması yaptığına dikkat çeken İngiliz Başbakan, "Önemli olan dünyanın tüm ülkelerinin bizim yaptığımız şeyi yapıyor olmalarıdır" diye de ekliyor.

Keşke Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan arada bir oturup Brown ile sohbet etme olanağı bulsalardı.

İki taraf için de yararlı olacak görüşmeler olurdu bunlar.

Bizimkiler, "ekonomiyi canlandırmak için harekete geçmemenin hükümet etme görevini yerine getirmemek anlamına geldiğini" öğrenirlerdi.

Gordon Brown da "dünyada 1 ülkenin, onların yaptığı şeyi yapmamakta ısrarcı olduğunu" öğrenir, "dünyada herkes böyle yapıyor" yanlış inancından kurtulabilirdi.

Deniz Baykal’a, Pakistan dersi

PAKİSTAN’ın "kültürel başkenti" sayılabilecek Lahor kentinde, dansçı kızlar "Talibanlaştırma" girişimine karşı bir grev başlattılar.

Lahor Yüksek Mahkemesi, kökeni Babür İmparatorluğu’na kadar giden mujra dansını, "seksi ve ahlak dışı" bulduğu için yasakladı.

Bu Lahor’daki "Talibanlaştırma" operasyonunun son halkası. İslam’ın çok katı bir yorumu dayatılmak isteniyor. Genç kızlar ile genç erkeklerin bir arada oturup meyve suyu içtikleri "juice bar"lar bile hoş görülmüyor.

Geçenlerde "ibreti álem için" bunlardan birinde üç bomba patlatıldı. Bir kişi öldü.

Gazeteler, korku nedeniyle gençlerin artık bu tür yerlere gidemediklerini yazıyor.

Dün Çeçenistan’da başlarından ve göğüslerinden birer kurşunla vurulmuş altı genç kadının cesedi bulundu.

Cinayetlerin, Çeçenistan’da uygulanmakta olan şeriat düzenine uymamakta ısrar eden kadınlara bir ders olarak gerçekleştirildikleri belirtiliyor.

Bunlar sadece dünkü İngiliz gazetelerinde okuduğum haberler.

İslam adına yürütülen bir örtülü savaş var.

Türkiye de bu savaşın alanlarından biri.

Pakistan’da, Zülfikár Ali Butto, İslam’ı siyasetin bir aracı olarak görmeye başlayıp bu yolda harekete geçtiğinde bunun günün birinde Pakistan’ı kadınlar için bir cehennem haline getirebileceğini düşünmemiş olmalı.

Deniz Baykal’a ve destekçilerine o günlerdeki Pakistan ile bugünkü Pakistan’ı ayıran farkı yeniden düşünmelerini öneriyorum. Ali Butto, Pandora’nın Kutusu’nu nasıl açtı? O politikanın sonu nereye vardı?

Çeçenistan ve Pakistan’da yaşananlar hepimizin gözü önünde oluyor. Ders çıkarmak için mutlaka başımıza mı gelmesi lazım?

Kimseyi uyku tutmayacak!

EMNİYET Genel Müdürü Oğuz Kaan Köksal, Milliyet’e verdiği söyleşide şöyle konuştu: "Polis birisini yanlışlıkla vurursa iki gece uyuyamıyorum."

Bu doğruysa, Köksal’ın geçmişte gerçekten çok uykusuzluk çektiğini söyleyebiliriz.

Ve korkarım ki bu uykusuzluk hali gelecekte de devam edecek.

Aytekin Arnavutoğlu, 23 yaşında bir gençti. Hálá o yaşta ve hep öyle kalacak. Çünkü 11 Mayıs 2006 tarihinde sivil bir araçtaki, sivil bir polis tarafından vurularak öldürüldü. Tanıklar, polisin "dur ihtarı" yapmadığını belirtiyorlar.

Sanık polis "olası kasıt altında adam öldürmekten" önce müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Sonra değişen kanunlar sayesinde cezası 4 yıl 2 aya indirildi. Şimdi dava temyizde! Kararı elbette bağımsız yargı verecek, o konuda şimdilik bir şey söyleyemem. Ama bildiğimiz şey, söz konusu polis memurunun hálá görevinin başında olduğu.

Benzer şekilde uyduruk gerekçelerle adam öldüren diğer meslektaşları gibi.

Yani sizin anlayacağınız, hiçbirimizi uyku tutmayacak.

Emniyet Genel Müdürü, polisleri durduk yerde adam öldürdüğü için olay başına iki gün uyuyamayacak.

Bizler de "bir karanlık sokakta, polis dur der de duymazsam başıma ne gelecek" diye uyuyamayacağız.
Yazarın Tüm Yazıları