ÇOK büyük bir sürpriz olmadığı takdirde Abdullah Gül, ağustos ayı bitmeden Türkiye’nin yeni cumhurbaşkanı olacak.
Çünkü TBMM çoğunluğuna sahip AKP’nin cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül!
Böylece Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, seçim döneminde kamuoyuna verdiği "Cumhurbaşkanı adayını uzlaşma ile belirleyeceğiz" sözünü, üzerinden bir ay bile geçmeden unutmuş oluyor!
Seçim dönemlerinde verilen sözlerin tutulmamasına alışkınız ama verilmiş bir sözün bu kadar hazlı unutulmuş olduğunu da doğrusu hatırlamıyorum.
Başbakan’ın, düne kadar aday konusunda sessizliğini koruması da gösteriyor ki Gül’ün adaylığı, AKP’nin iki lideri arasındaki ilk ciddi görüş ayrılığını yarattı.
Çünkü Başbakan, seçim öncesinden itibaren Abdullah Gül’ün adaylığının devam ettiğini bir kez bile söylemedi hatta davranış ve tutumuyla da Gül’ün adaylıktan kendiliğinden vazgeçmesini bekledi.
Ama Gül hiç oralı olmadı. Belli ki Cumhurbaşkanlığı makamının cazibesi, vaktiyle Süleyman Demirel’in de belirttiği gibi her siyasetçi için kaçınılmaz bir çekicilikte.
Şunu çok merak ediyorum, acaba Recep Tayyip Erdoğan şöyle düşünüyor mudur: "Madem eşi türbanlı biri cumhurbaşkanı olabiliyor, neden ben olmadım da Gül oldu?"
Açıkça söylemese bile içinden geçirdiğine eminim.
Birçok kişi Gül’ün o makama seçilmesini Erdoğan’a borçlu olduğunu ve bu nedenle de Erdoğan’ın sözünden çıkmayacağını düşünüyor.
Bundan da o kadar emin olmamak gerek. Yıllar önce Yıldırım Akbulut’un kendi kuklası olacağını düşünen Turgut Özal nasıl yanıldıysa, Erdoğan da eğer aynı düşüncedeyse çok geçmeden yanıldığını görecektir.
Turkcell’in parası nasıl hortumlanıyor?
GAZETELER arasında dolaşmaktan başı dönmüş bir arkadaş, en son kapılandığı yerde akla hayale gelmeyecek senaryolar üretip duruyor.
Çukurova Grubu’nun Show TV’de Erol Aksoy’a atmaya çalıştığı kazığın Hürriyet’te haber olmasının nedeni şuymuş: "Turkcell, Doğan Grubu’na reklam vermediği için"!
Madem konu açıldı, biraz üzerinde durmakta yarar var.
Turkcell, bu ülkenin en önemli şirketlerinden biridir. Halka açıktır. Yönetiminin şeffaf olması, şirket olanaklarının şirketin yönetimini elinde bulunduran hissedarının lehine kullandırılmaması gerekir.
Böyle dev bir şirket de elbette reklam yapar ve reklam vereceği yayın kuruluşlarını seçerken de bir tek şeye dikkat etmek zorundadır: Ortakların parasını doğru yere harcıyor muyum?
Benzeri reklam bütçelerine sahip olan şirketler paralarını nasıl ve nereye harcıyor, Turkcell nereye harcıyor?
SPK ve İMKB yetkililerinin dikkatle bakması gereken yer burasıdır.
Turkcell’in dev reklam bütçesinin, grubun yayın şirketlerine nasıl emzirildiği bir sır değil.
Sadece şuna bile bakmak yeterlidir: Çukurova Grubu yayınlarına Turkcell ne kadar bütçe harcıyor, hangi fiyattan harcıyor? Benzeri büyük şirketlerin aynı mecradaki harcamaları ne kadardır?
Dikkatle bakılırsa Turkcell’in parasının, reklam harcaması kılığına sokularak bir tür "örtülü kár transferi" niteliğinde Çukurova Grubu yayınlarına aktarıldığını görmek zor değil.
SPK bu yazımı ihbar kabul edip bir araştırma yaparsa, sonucunu hep birlikte görürüz.
Bu iddiayı dillendiren arkadaşın vaktiyle bir haberi yazmamak için kendisinden para istediğini, Borat bir yazı işleri toplantısında açıklamıştı.
Şimdi bakıyorum ikisi gayet güzel "kanka" olmuşlar.
Birisi hayali senaryolar üretiyor, öteki PKK’nın vaktiyle çamur atmak için uydurduğu yalanları ısıtıp yeniden piyasaya sürmeye çalışıyor.
İkisinin birbirlerini nerede bulmuş olabilecekleri ile ilgili bir atasözü var ama bu gazeteyi çocuklar da okuyor, onun için yazmıyorum. Onlar nerede buluştuklarını daha iyi bilirler.
Ankara Valisi’nin açıklaması
ANKARA’daki su sıkıntısı ile ilgili yazdığım yazıda Ankara Valisi Kemal Önal’ın ortalıkta hiç görünmediğinden söz edip "Ankara Valisi’nin tek işi protokol mü" diye sormuştum.
Ankara Valisi Kemal Önal aradı.
Göreve geldiğinden beri bir "protokol valisi olmamak için" çaba gösterdiğini, yasaların kendisi için tanımladığı tüm görevleri yerine getirmek için çalıştığını söyledi.
Su sıkıntısı ile ilgili olarak da Valiliğin görev alanına giren konularda girişimleri olduğunu, kriz merkezi kurulduğunu, yakında açılacak okullarda sıkıntı yaşanmaması için tüm okulların su deposu sorununu çözmek üzere yoğun bir çaba gösterdiklerini anlattı.
"Ankara’nın su dağıtım işi belediyenin görev alanına giren bir iştir ve o işin sorumlusunun kim olduğu da bellidir. Bir işi iki kişi yapmaya kalkışırsa o iş yürümez, bu nedenle belediyenin görev alanına giren işlere müdahalem olmuyor" dedi.
Açıklama hakkına saygının gereği olarak sizlerle de paylaşayım istedim.