Paylaş
Kendilerine polis ve savcı süsü veren dolandırıcılar, vatandaşları soymaya devam ediyor.
Bu iktidar dönemine özgü dedim çünkü daha önce böyle bir dolandırıcılık türü ile hiç karşılaşmamıştık.
Şimdi olabiliyor çünkü taa Ergenekon operasyonları döneminden beri vatandaşlarda polis ve savcılardan korkma refleksi gelişti.
Polis ve savcılar eliyle öyle hukuksuzluklar yapıldı ki insanlar, masum olduklarını ispatlayamayacakları korkusuyla, dolandırıcılara para kaptırmayı sürdürüyorlar.
Geçen gün 15 bin lirasını kaptıran 77 yaşındaki bir vatandaşın polise verdiği şikâyet dilekçesi elime geçti.
Soygun şöyle gerçekleşmiş: Kendisini Şişli emniyet amiri diye tanıtan birisi vatandaşı ev telefonundan aramış. Vatandaş tuzağa düşmeyince bu kez bir başkası kendisini İstanbul emniyet müdürü diye tanıtarak cep telefonundan aramış. Bu kez dolandırıcı vatandaşın isim, soyisim, ana adı, baba adı, vatandaşlık numarası, doğum tarihi ve ev adresini doğru olarak söyleyip bir de üzerine bir bankanın Şişli şubesinde 15 bin lirası olduğunu da söyleyince inanmış ve parayı kaptırmış.
Nüfus bilgilerinin “büyük sızıntı”dan edinildiğini varsayalım.
Hem ev, hem cep telefonu numarasını nasıl bilebildiler? Hadi diyelim ki iki numara da rehbere kayıtlıydı, oradan buldular.
Peki bankada kaç parası olduğunu nereden biliyorlardı?
Belli ki bankada da çetenin bir işbirlikçisi var.
Vatandaş şikâyetini Feriköy Polis Merkezi’ne bildirmiş. Bakalım, bu işin aydınlatılması ne kadar zaman alacak?
'MİLLİ İRADE' BİR MASALDAN İBARET
İKTİDAR partisine bakarsanız, TBMM, millet iradesinin tek temsilcisi.
Onun üzerinde bir güç olamayacağını savunuyorlar, Meclis’in çıkardığı kanunlar üzerinde yargı denetimi olmasını kabullenemiyorlar.
Gerçi Meclis denince anladıkları tek şey de parmak kaldırıp indirdikleri ve torba kanunlar çıkardıkları bir “organ”.
Meclis’in Anayasa’da yazılı denetim görevini yerine getirmesinden de hiç hazzetmiyorlar.
TBMM’nin Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın, komisyon toplantısına katılarak güvenlik gelişmeleriyle ilgili bilgi vermesini talep etmiş.
Bunun için Fidan’a tam dört kez çağrı çıkarılmış ama Fidan lütfedip hiçbirine gitmediği gibi bundan sonraki çağrılara da uymayacağını açıklamış.
Kamu Güvenliği Müsteşarı Muhammed Dervişoğlu ve Emniyet Genel Müdürü Celalettin Lekesiz de toplantılara katılmamışlar ve yerlerine yardımcılarını yollamışlar.
Ve iktidar partisinin dilinden “milli irade” sözünü düşürmeyen hiçbir yöneticisi çıkıp da “Siz kendinizi ne zannediyorsunuz, siz kimsiniz ki TBMM’nin çağrısına uymuyorsunuz” diyememiş.
Çünkü bu beylerin, TBMM denilince anladıkları tek şey Reis’in iki dudağının arasından çıkanı yerine getiren bir kurum olması.
Milli irade filan hikâye!
Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde TBMM, itibarını bu kadar kaybetmemişti.
Rozetleri takıp “Milletvekiliyim” diye kasım kasım dolaşıyorlar, gariban polisleri “Sen benim kim olduğumu biliyor musun” diye oradan buraya sürdürebiliyorlar ama güçleri üç bürokrata yetmiyor.
Paylaş