Dedikoducu bir bakan

KÜLTÜR ve Turizm Bakanı Atilla Koç’a neden hálá katlanmak zorunda olduğumuzu anlamakta güçlük çekiyorum.

Başbakan, anlaşılan o ki Koç’u ısrarla görevde tutmaya devam edecek.

Bizim devlet geleneğimizde hatalı memurun yaptıklarına amirlerinin sahip çıkması diye bir şey var.

Bakan Koç da bunun farkında olmalı ki ‘aynı hızla’ icraatlarına devam ediyor. Dün de gazetelerde ‘Sakal-ı Şerif’i ayağına getiren memurlarını ‘yalakalık’la suçladı.

Yalakalıkla suçladığı memur, kendi bakanlığının atadığı ve hálá görevde tuttuğu kişidir, buna dikkatinizi çekiyorum.

Bakan Koç gazetelerdeki bu yayınların kendisine karşı bir düşmanlığın sonucu olduğunu da iddia ediyor.

Güya bir yayın yönetmeni, bir yakınının bakanlıktaki avantası kesildiği için bütün bunları tezgahlamış!

Yani toplantılarda uyuması için çayına ilaç koymuş, Ruslarla ilgili abuk demeçler vermesi için onu kışkırtmış, ‘Sakal-ı Şerif’i ayağına kadar da göndermiş!

Bakan bu durumlarda hep yapılan bir yola başvuruyor: Bir dedikodu uyduruyor ve bizlerin de buna inanmasını bekliyor!

Elinde her türlü belge ve bilgiye ulaşma yetkisi olanların dedikodu yapmak yerine bunları açıklamasını istemek hakkımızdır.

Aksi takdirde, onu sadece bu tuhaflıkları yapan bakan olarak değil, aynı zamanda ‘dedikoducu bakan’ olarak da hatırlayacağız.

‘İran devrim muhafızı’ zihniyetiyle gençler korunmaz

İÇİŞLERİ Bakanı Abdülkadir Aksu, valiliklere yolladığı bir genelgeyle, gençleri kötü alışkanlıklara itici faaliyette bulunduğu tespit edilen bar, pavyon ve diskoteklerde kontrol yapılarak, ‘uygunsuz halleri olan’ öğrencilerin rektörlüklere bildirilmesini istedi.

İlk bakışta çok normal gibi görünüyor.

Gençleri uyuşturucu ve alkol bağımlılığından korumak elbette sadece hükümetlerin değil, tek tek biz bireylerin de görevi.

Ancak bu durum, genelgedeki ‘tuhaflığı’ görmemize de engel olmamalı.

Eğer sözü edilen ‘gençler’ 18 yaşından küçüklerse, konunun rektörlüklerle ne ilgisi var?

Bu tür yerlere 18 yaşından küçüklerin girmesini engellemek, buna dikkat etmeyen işletmeleri kapatmak İçişleri Bakanlığı’nın görevi değil mi?

Eğer genelgenin korumaya çalıştığı gençler 18 yaşından büyüklerse, yetişkin insanların nereye gidip, ne yaptıklarıyla Bakanlık neden ilgileniyor?

Gençler bu tür yerlerde uyuşturucu tuzağına düşürülüyorlarsa, bunu takip etmek, engellemek, sorumluları adalete teslim etmek kimin işi?

Bunu yapmak yerine gençleri ‘potansiyel suçlu’ durumuna düşürmek ne kadar doğru?

‘Uygunsuz halleri’ rektörlüğe bildirmek ne demek? Hangi hareketler uygunsuz? Bir gencin sevgilisiyle öpüşmesi mi? Kravat takmaması mı? Sakal tıraşı olmaması mı? Çok içip sarhoş olması mı?

Şurası çok açık: Üniversitede okuyan gençler üzerinde oynanmak istenen oyunlara karşı hepimiz dikkatli olmalıyız.

Ama bunu yaparken gençlere ‘İran devrim muhafızı zihniyetiyle’ yaklaşırsak, onları kaybederiz.

Böyle hareket alanı daraltılmış, kişisel özgürlükleri kısıtlanmış gençler, aşırılıklara ve yasadışı örgütlerin oyuncağı olmaya daha yatkın olurlar, bunu unutmayalım.

Ölüye saygı duymayı bile beceremedik!

KÜLTÜR ve Turizm Bakanı Atilla Koç, Attilá İlhan için düzenlenen törende bir grup tarafından protesto edildi.

Sapla samanı birbirine karıştırmanın çarpıcı bir örneği diye düşünüyorum.

Kültür Bakanı’nın patavatsızlıklarından, hepimizi isyan ettiren tavırlarından hoşnutsuz olmak başka bir şey, bir ölünün arkasından düzenlenen bir anma törenini miting alanına çevirmek başka bir şey.

Bu hareket, sonsuzluğa uğurlanacak ölüye de ve bu kayıp nedeniyle bizlerden daha çok acı duyan en yakınlarına da açık bir saygısızlıktan başka bir şey değil.

Meğerse ‘Sakal-ı Şerif’ yolculuğa çıkıyormuş!

YENİ Şafak gazetesi yazarı Fehmi Koru geçen gün yazdığı yazıda ‘Sakal-ı Şerif’in bakanın ayağına getirilmesi konusuna ilginç bir açıklama getirdi. Koru’ya göre bir yabancı devlet adamı ‘Bütün Sakal-ı Şerif’ler sizde, bir tanesini bize ödünç verir misiniz?’ diye ricada bulunmuş.

Müzelerde kayıtlı emanetlerin yurtdışına çıkması için Bakanlar Kurulu kararı gerekiyormuş. Bu engeli aşmak için Eyüp Camii’ndeki Sakal-ı Şerif’in gönderilmesine karar verilmiş. Kutsal emanetin bakanın ayağına kadar getirilmesinin nedeni buymuş!

Fehmi Koru, Başbakan’ın en yakınlarından biri olduğuna göre yazdıkları doğru olmalı.

Başbakan ve Kültür Bakanı, bu ricayı hangi yabancı devlet adamının yaptığını ve yasaların arkasından dolaşmak için kurdukları planın nasıl ayaklarına dolaştığını açıklamalılar diye düşünüyorum.
Yazarın Tüm Yazıları