İNGİLİZ ordusunda onbaşı olarak Afganistan’da görev yapan Mark Wright, Eylül 2006’da, bir devriye görevi sırasında Taliban tarafından döşenen mayınların patlaması ile hayatını kaybetti. Aynı olayda altı asker de yaralandı.
Olayı soruşturan İngiliz sorgu yargıcı Andrew Walker, devriye gezen askerleri uygun teçhizat ile donatmayan Savunma Bakanlığı ile kurtarma operasyonu sırasında 8 hata yaptığı tespit edilen komutanların "utançla başlarını eğmeleri gerektiğini" kararına yazdı.
Yani, bir demokraside ne olması gerekiyorsa, o oldu.
Ölen bir askerin arkasından hamasi nutuklar atmak yerine olay iyice araştırıldı ki bundan sonra benzer olaylarda başka askerler de ölmesin.
Bu haber, önceki günkü İngiliz gazetelerinde yer aldı.
Bu haberi yayınladıkları için gazeteler de yetkililer tarafından suçlanmadı.
Çünkü İngilizler biliyorlar ki özgür basın faaliyeti, bir demokrasinin olmaz ise olmaz koşuludur.
Taraf gazetesi, Aktütün Karakolu baskınında alınan istihbaratın yeterince değerlendirilmediğini iddia eden bir haber yayımlamış, bu haberi bazı uydu görüntüleri ile desteklemişti.
Genelkurmay Başkanı, o gün sert bir açıklama yaptı, hatırlayacaksınız.
Birkaç gün sonra da söz konusu haberdeki görüntülerin Aktütün Karakolu’nun bulunduğu bölgeye değil, başka yerlere ait oldukları açıklandı.
Genelkurmay Başkanı, demek ki biraz sabırlı olsa ya da konuyla ilgili araştırma daha çabuk yapılabilse, o sert çıkışa gerek kalmayacaktı
Hangi makamda olurlarla olsunlar, kamu görevlileri medyanın olayların üzerine gitmesinden yakınmak yerine, kamuoyunu olaylar ile ilgili olarak açıkça bilgilendirmeyi tercih etmeliler.
Ve elbette askerlerin ölmesine, yaralanmasına neden olan saldırılarda bir ihmal ya da yetersiz donanım konusu varsa onların üzerine gitmeliler.
Cumartesi günkü gazetelerde geniş olarak yer alan bu konuşmalardan anlaşılıyor ki örgüt, amacına ulaşmak için kendi adamlarını gözünü kırpmadan ölüme gönderebiliyor.
"Böyle gidemez kafasına sıkın", "yaralıyla sınırı geçemezsiniz onu da halledin" gibi, insanın kanını donduracak emirler verebilen bir caniler grubu ile karşı karşıyayız.
Hapisteki terörist başı için şehirleri birbirine katan gösteriler yapma peşinde olanların, dönüp bu konuşmaları bir kez daha okumalarında yarar var.
Nasıl bir ölüm makinesini savunduklarını belki o zaman düşünme fırsatı da bulabilirler.
Terör örgütünün, kendi adamlarını bu kadar kolayca feda edebiliyor olması, Aktütün benzeri "intihar saldırılarının" devamının geleceğinin de bir işareti aslında.
Hálá ayakta olduğunu gösterme çabasındaki örgütün bu amacına ulaşmasına izin verilmemeli.
Bu konuşmalardan ders alması gerekenler sadece PKK destekçileri değil elbette.
Aktütün gibi ağır kayıpların verildiği saldırılardan sonra öfkeyle ayağa kalkan ve terör örgütünün yaptığı işin etkilerini daha da büyüten kamuoyu da kendine bir ders çıkarmalı.
Kendi adamlarının "kafasına sıkmaya" çekinmeyen bir örgüt var karşımızda.
Soğukkanlılığımızı korumayı öğrenmek, bu savaşın kazanılması için şart.
Bu kış komünizm gelecek!
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, artan yolsuzluk haberlerine karşı savunma yolunu eski defterlerden çıkardı: "Komünistler de böyle yolsuzluk iddialarını öne sürerler, çamur atarlardı!"
İktidara geldiklerinden beri ortaya çıkan yeni zenginleri, dişlemeleri, fenerlemeleri, yimpaşlamaları örtbas etmek için bulunmuş bir yöntem, eski ama Türkiye’de buna inanacak insan bulmak da çok zor olmadığı için işe yarayabilir.
Bunun Başbakan ve arkadaşları için iyi tarafı, artık her ortaya çıkarılan yolsuzluk için ayrı bir açıklama bulma zahmetini de ortadan kaldırıyor olması.
Ancak bu savunmada artık saklanamaz hale gelen yolsuzlukların konuşulmasına engel olamayacak.
Önümüzdeki belediye seçimlerinde iddiaların zirveye vuracağını, belgelerin elden ele dolaşacağını da dikkate alırsak, bu kış gerçek bir komünizm tehlikesi yaşayacağız demektir.
Yolsuzlukların boyutlarına bakınca "Bu kış kesin komünizm gelir" bile diyebiliriz.