’Bir Gün Gece’nin başarısı

YAZAR Mine G. Kırıkkanat’ın, İstanbul’da meydana gelen büyük bir depremden sonra yaşanabilecekleri anlatan gerilim romanı "Bir Gün Gece", Fransa’da yayımlandı.

"La Malediction de Constantin" adıyla yayımlanan roman, piyasaya ilk çıktığı günden beri büyük bir ilgi görüyor.

Kitabın neden bu kadar ilgi gördüğünü tahmin etmek zor değil benim için.

Bu romanı Türkiye’de yayımlanmadan önce okumuş ve Mine’ye ne yapıp edip bunu dışarıda da yayımlaması gerektiğini söylemiştim.

Depremle yıkılmış bir Türkiye üzerinde ABD ile Avrupa Birliği arasındaki iktidar savaşını usta bir gerilim üslubuyla anlatan romanın, örneklerini bildiğimiz Batılı "bestseller" romanlardan geri kalır yönü yoktu çünkü.

Romanla ilgili olarak Le Monde’un saygın kitap eki "Des Livres"te yarım sayfa tanıtım geçtiğimiz hafta yayımlandı.

Liberation Gazetesi’nde de önümüzdeki hafta Mine ile kitabı üzerine yapılmış bir söyleşi yayımlanacak. Mine, Fransız televizyon kanallarının da sırada olduğunu söylüyor.

Kitabın Fransızca baskısını ve Le Monde’un kitap ekini elime aldığımda şöyle düşündüm:

Demek ki Avrupa’da bir Türk yazarının "iş yapabilmesi için" mutlaka Ermeni soykırımından söz etmesi gerekmiyormuş!

Tepki göstermeyi bilmemek

DÜN yetkililer üzerlerine düşeni yaptıklarında İstanbul’daki trafik sorununu çözmenin hiç de zor olmadığını gördük.

15 bine yakın okul servisinin trafiğe çıktığı bir günde olağanüstü bir sıkışıklığın yaşanmamasının nedenleri belliydi: 7 bin polis ve bin zabıta memurunun görev aldığı önlemler paketinin içinde hasarlı kazalara anında müdahale edebilecek ekiplerin de hazır bekletilmesi, trafik sorununun çok az hissedilmesini sağladı.

TEM otoyolu hariç!

Gaziosmanpaşa’da bir grup öğrenci ve velilerin yolu kesmesi, kentin önemli bir bölgesinde trafiği kilitledi.

Hürriyet muhabirleri, eylemin yapılma nedeninin Gaziosmanpaşa’daki bir okulun deprem güçlendirme inşaatının henüz tamamlanmaması olduğunu öğrendiler.

25 Kasım’da bitecek inşaat nedeniyle başka okullara geçici olarak nakledilen öğrenciler için belediyenin iki otobüs tahsis etmesi protesto ediliyormuş.

2 saat süreyle yolun kapalı kalmasına neden olan eylemin sonuçları belli: Asya-Avrupa geçişinin her iki yönde engellenmesi, saatler süren trafik tıkanıklığı, işlerine yetişemeyen, uçaklarını kaçıran, doktora yetişemeyen insanlar.

Demokratik tepkilerini göstermekte sıkıntı yaşayan bir halk olduğumuzdan yakınıyoruz.

Bu eylem ise bu sıkıntının sadece tepki göstermek konusuyla değil, nasıl tepki gösterileceğini bilememekle de ilgili olduğunu ortaya koyuyor.

Demokratik tepkiler, sorunun ortaya çıkmasında hiçbir kusuru olmayan insanların yaşamlarını felç etmek şeklinde ortaya konulursa bundan yarar değil, zarar doğar.

Böyle bir eylemin yeri otoyolun ortası değil, sorunu yaratanın kapısının önüdür!

Gazete ve dergiler hep olacak

ONUNCU yıl toplantısını geçen hafta sonunda İstanbul’da yapan Televizyon ve Radyo Müzesi Başkanı Pat Mitchell, internetin yaygınlaşmaya başlamasından sonra çok merak edilen bir konuya da değindi.

Bu, en genel tanımıyla gazete ve dergilerin, gelişmekte olan elektronik medya karşısında geleceğinin ne olabileceği sorusu.

Mitchell, geleneksel olanın kendini yeniliğe uydurup ayakta kalabileceğine işaret ederek "Radyo, televizyon ve internet gazeteyi bitiremedi. Gazeteler hep ayakta kaldı" dedi.

Amerika’nın ünlü gazete yöneticisi All Neuhart da aynı soruyu yıllar önce espriyle şöyle yanıtlamıştı: "Tuvalete bilgisayarıyla giren birini gördünüz mü?"

Mitchell’in konuşmasını okurken Türkiye’deki durumu düşündüm.

Türkiye’de de daha uzun süre gazete ve dergiler açısından sorun yok gibi görünüyor.

Ülkemizde, radyolar ve televizyonlar gazetelerin bir gün önce verdikleri haberleri tekrar ediyorlar çoğu kez.

Haber toplama ve yazma işine gazeteler kadar bütçe ayırmadıkları için belki buna mecbur da kalıyorlar.

İnternet medyasının durumu ise şu anda içler acısı.

Gazete ve televizyonların haber portallarını bir kenara bırakırsak bunların çoğundan doğru ve dürüstçe yazılmış haber alabilmek mümkün değil.

İçlerinde bir şeyler yapmaya çabalayanların da ne yazık ki olanakları kısıtlı.

Uzun sözün kısası, Türkiye daha uzun yıllar gazete ve dergi okuyacak!
Yazarın Tüm Yazıları