ALMANYA’nın Ludwingshafen kentinde 9 Türk’ün yaşamlarını kaybetmelerine neden olan yangın ile ilgili soruşturmanın sonuçları açıklandı.
Başsavcı, Belediye Başkanı, Emniyet Müdürlüğü Kriminal Daire Başkanı’nın katıldığı basın toplantısında varılan ilk sonuç şu:
Yangın yabancı düşmanlığından kaynaklanan bir kundaklama değilmiş!
Çünkü kundaklama olsaymış, yanıcı madde izlerinden bunun tespiti kolayca mümkün olabiliyormuş.
Açıklama yapan Frankenthal Başsavcısı, yangının bodrum katında başladığını ancak kablo yanması, teknik arıza, tesisatta manipülasyon gibi nedenlerle de çıkmadığını söylüyor.
Yani kimse gelip binayı ateşe vermemiş.
Elektrik kontağı filan da olmamış. Doğal gaz patlamamış, elektrik tesisatı çatlamamış!
Koca bina kendi kendine tutuşuvermiş gibi bir tablo.
Açıklama, hiçbir şeyi açıklamıyor.
Alacakaranlık kuşağı filmleri gibi! Büyük olasılıkla yangının nedeni uzaydan gelen bir ters yansımış ışık olmalı bu durumda.
Kamu görevlilerinin açıklamalarındaki komik çelişkilerin sadece bizim ülkemizde olmadığının bir örneği bu.
Belki de Federal Almanya’nın "derin devleti"nin olayın üstünü örtmek için verdiği bir talimatın sonucu bu açıklama.
Öyle görünüyor ki yangının gerçek nedenini artık hiç öğrenemeyeceğiz!
Kadınlara yasak kültür festivali
SUUDİ Arabistan’da düzenlenen Jenadriye Festivali’ne Türkiye onur konuğu olarak çağrıldı.
Hürriyet’te yayımlanan haberden anlıyoruz ki Suudi Arabistan, Türk Kültür Bakanlığı tarafından konuşma yapması için davet edilen Prof. Dr. İlber Ortaylı ile Konya Mevlana Müzesi Müdür Yardımcısı’na vize vermedi.
Ama bu durum Kültür Bakanlığı "heyetinin"Suudi Arabistan gezisi fırsatını değerlendirmelerini önlemeye de yetmedi.
Kültür Bakanı başkanlığındaki 100 kişilik "kültür heyeti" önceki gün Suudi Arabistan’a vardı.
Heyetin özelliği 100 kişinin de erkeklerden oluşmuş olması.
Yanlış anlamayın, heyete girebilecek ayarda "kültürlü" Türk kadını bulunmadığından değil, Suudiler "gelirken kadın getirmeyin" dedikleri için böyle.
Bu nasıl bir kültür festivali olacaksa, anlayamadım.
Kadınların adam yerine konulmadığı bir düzene özenen kadınların varlığını hatırlayıp, üzüldüm.
Ama en çok da kendi heyetindeki iki isme vize alamadığı halde koşarak Suudi Arabistan’a giden bakana takıldı kafam.
"Bizim ülkemizde kadınlar ile erkekler eşit, biz böyle cinsiyet ayrımcılığı yapmayız ve bu davetinizi kabul edemeyiz" diyememiş olmasına üzüldüm.
Belli ki AKP’nin "Arapçı" yönü, onu da etkilemiş!
Pamuk eller cebe!
BELEDİYELERİN, sokak aydınlatmasında kullanılan elektriğin parasının üzerine yatmalarının bedelini bizler ödeyeceğiz.
2 milyar YTL’yi bulan bu alacak, bizlerin faturalarına eklenerek tahsil edilecek.
Buna ilaveten, hükümet yerel seçimler öncesinde, belediye gelirlerini artırmak için yeni bir vergi paketi de hazırladı.
Sokağa park edilen araçtan tutun da, doğal gaza, şans oyunlarına kadar birçok kalemde ek vergi ödeyeceğiz.
Belediyelerin aldıkları paraları nasıl kullandıkları bir sır değil.
Seçim öncesi ve ramazanlarda halka erzak ve kömür dağıtmak gibi "siyasi faaliyetler", kendisi için profesyonel futbol kulübü kurup oyuncu transfer etmek gibi "sportif faaliyetler" ve AKP’li müteahhit ve işadamlarına iş icat edip, para dağıtmak gibi "ekonomik faaliyetler" için kullanılıyor bu paralar.
Ülkemizde doğru dürüst bir muhalefet partisi olmadığı için yapacağımız tek şey, bu soyguna karşı boynumuzu eğmek.
"Hesabını nasıl olsa seçimlerde sorarız" da diyemiyorum, çünkü avanta erzak ve kömürü kapanların seçimlerde ne yaptıkları da bir sır değil.