Paylaş
“Olması için çabalarımız sürüyor ama tabii şu anda Türkiye’de PKK’nın silah bırakmasına yönelik olarak başlatılan sürecin nasıl ilerleyeceği de bu paketin içeriğinin oluşmasında çok önemli bir rol oynayacak. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde olduğu gibi Türkiye terör belasından kurtulursa, demokratikleşme ve şeffaflaşma adımlarının atılması çok daha kolaylaşacaktır.”
Biliyorsunuz, yargı paketinin hazırlanmasının nedeni, memleketin hukuk düzenini demokratik ülkelerin hukuk düzenine yaklaştırmak. Daha kısa bir ifade ile söyleyecek olursak medeni bir ülke olmak.
Ve gördüğünüz gibi memleketimizin medeni bir ülke olması durumu, PKK’ya bağlı.
Onlar silahları bırakırlarsa memleket de demokratikleşecek, yargısı medeni ülkelerin yargısına benzemeye gayret edecek. Silah bırakmazlarsa da avucunuzu yalayacaksınız. Giderek daha fazla bir Ortadoğu diktatörlüğüne dönüşen bu ülkede yaşamaya mecbur kalacaksınız.
Bir tür Nasrettin Hoca öyküsüne de benziyor: Hakan Fidan, Apo’yu ikna edecek; Apo, Karayılan’ı ikna edecek; Karayılan, Bayık’ı ikna edecek; sonra hükümetimiz de yargı düzenimizde reform yapacak!
AB Bakanı şöyle devam ediyor: “Türkiye’nin bugün kanayan yarası terör, bunu sarıp tedavi ettikten sonra çok daha kritik adımları, imajını düzeltecek, halkının kendini daha rahat ifade edebilmesine yönelik adımları atabilecektir.”
O güne kadar demokrasi filan istemeyin! Ben demiyorum, AB Bakanı diyor.
Hükümetin izin verdiği kadar özgür basın
DÜN hafızamı zorlayarak saydım, Türkiye’de her gün haber yayımlayan 12 kanal var. Dedim ya bu benim hafızamda ismi kalanlardır, fazlası vardır eksiği yoktur.
İrili ufaklı yirmiye yakın eğlence kanalının da haberlere ciddi yer ayırdığını, büyük eğlence kanallarının haber programlarının da her gün “en çok seyredilen 100 program arasına” girdiğini, hatta bunların bazen ilk üç sırada kendilerine yer bulduklarını da biliyoruz.
Ama ben bunları yine de saymıyorum, haber kanallarının sayısı bize yeterli şimdilik.
Memleketimiz aslında haberden geçilmez ama habercilik işi ciddi ve pahalı bir iştir. Bu nedenle haber kanalları günlerini aynı haberleri her saat başı tekrarlanan haberler ve bitmek bilmeyen havanda su dövme tartışmaları ile geçirirler.
Başbakan’ın Kımıl Zararlıları ile Mücadele Haftası’nın açılışında yaptığı konuşmayı da canlı yayınlarlar, MGK toplantısı için Köşk’e gelen devlet ricalinin otomobillerinin Köşk bahçesine giriş çıkışını da!
Ama dikkatinizi çekti mi bilmiyorum, bu kadar haber kanalından hiçbirinin aklına Diyarbakır’da üç PKK’lı kadının cenazesini canlı yayınlamak gelmedi!
Oysa Türkiye bir haftadır bu konuyla yatıp kalkmıştı. Diyarbakır’da cenazede provokasyon olacak mıydı, olmayacak mıydı? Halk ne yapacaktı? BDP sokaktaki vatandaşı kontrol edebilecek miydi? Daha bir sürü soru!
Tam haber kanallarına uygun bir canlı yayın fırsatı! Ama kimse bunu yapmaya cesaret edemedi. Akıllarına gelmediği için değil tabii, hepsinin başında tecrübeli televizyoncular, haberciler var.
Cenaze töreni canlı yayınlanmadı çünkü hükümet istemiyordu. Hem cenazelerin üstüne örtülen PKK bayraklarının görünmesini istemiyorlardı, hem de olası taşkınlıkların görülmesini istemiyorlardı.
Memleketin basın özgürlüğünün bugünkü durumu için batılı kurumların yazdığı raporlara bakmaya gerek yok.
Haber kanallarında neyin yayınlanıp, neyin yayınlanamadığına bakmak yeterli!
İçki yasağı deneyleri yine başladı
AKP ileri gelenleri yeri geldikçe kimsenin yaşam tarzına karşı olmadıklarını, yaşam tarzlarına müdahale etmek istemediklerini söylüyorlar, bunu biliyoruz.
Bildiğimiz bir şey de bunun tam tersini yapmak için zaman zaman denemelere giriştikleridir.
Birkaç yerde birden denerler, eğer çok gürültü çıkarsa geri adım atarlar. Gürültü çıkmazsa, toplumun belli bir yaşam biçimine hapsedilmesi yolunda bir viraj daha dönülmüş olur.
Bu konuda en çok taktıkları konu da içkidir. Belli aralarla bu alana müdahale etme çabasına girerler. Bunu yaparken gündemin daha yoğun olduğu dönemleri seçerler ki fazla da gürültü çıkmasın!
Bu planın uygulanmasına sessiz sedasız yine başladılar.
Önce Denizli’deki dernek lokallerinde içki satışı yasaklandı.
Sonra Ankara’da Eymir gölündeki işletmelerin ruhsatları Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu kararıyla iptal edildi.
Ankara’da Eymir dışında Mogan ve Göksu’da da göl kenarında dinlenme olanağı var, oralarda da içki satışı yasak.
THY’nin iç hatlar business class uçuşlarında da içki yasağı uygulaması test ediliyor. Çok ses çıkaran olmazsa belli ki orada da yasaklayacaklar.
“Yasak” şimdilik, “İkram servisi yükleme yapmayı unutmuş” şeklinde açıklanıyor. Koca THY’nin uçaklarına ikram, çalışanların kafasına göre mi yükleniyor, yoksa bu işin takip edildiği bir bilgisayar düzeni mi var?
İkram servisinden bana ulaşan bir “ihbar”, bu unutkanlığın talimatla yapıldığını düşündürtüyor.
Bunun ne kadar ve nereye kadar yaygınlaştırılacağını izleyelim ve soralım:
Kimsenin hayat biçimine karışmayacaksanız, başkasının içkisinden size ne? Size girip çıkan nedir ki kafayı bu işe takıyorsunuz?
Paylaş