Ayar verme sırası Arınç’a gelmiş

BAŞBAKAN Yardımcısı Bülent Arınç da medyaya hiza vermeye kalkanlar kervanında yerini sağlamlaştırma yolunda ilerliyor.

Haberin Devamı

Arınç bu kez Bursa’da yayımlanan bir yerel gazetenin manşetine kızmış: “Bursa’mızda münteşir bir gazete kocaman böyle patlak gibi gözlerle başlık atmış bugün. İçinden geleni yazmış, ‘Başbakan kongreye gelmiyor’ demiş! Ayıp denen bir şey var arkadaşlar” diyor.
Niye bu kadar kızmış, anlayabilmek zor.
Başbakan’ın yoğun programı arasında Bursa kongresine zaman ayıramaması mümkün! Elbette bir zaman bulup kongreye katılabilir de, bu kadar sinirlenecek ne var?
Arınç şöyle devam ediyor:
“Başbakan Allah izin verirse kongreye gelir. Diyelim ki gelmedi, ben gelirim. Diyelim ki ben gelmedim, bu kongre yine yapılır. Sen ne demek istiyorsun arkadaş. Senin içinden geçeni ben biliyorum. Çünkü sen eski günlerin özlemi içindesin. Ayağını denk al. 22 Nisan’dan sonra seninle daha rahat konuşuruz.”
Bir yandan “niyet okuma” öte yandan “Ayağını denk al, sonra görüşürüz” gibi açık bir tehdit.
Bir gazeteci bir haber almış, onu yazıyor. Yanlış bir istihbarat almış olabilir, kaynakları tarafından yanlış yönlendirilmiş olabilir.
Böyle bir durumda Başbakan Yardımcısı makamında bulunan tecrübeli bir siyasetçinin yapacağı şey bellidir: Haber doğru değilse “Doğru değil” der, doğrusu neyse onu söyler.
“Ayağını denk al, sonra görüşürüz” türü yaklaşım en azından bu düzeydeki bir siyasetçiye yakışmayan bir durumdur.
Başbakan’ın köşe yazarları ile TBMM kürsülerinden polemiğe girişmesine alışmıştık, demek ki şimdi de öteki AKP ileri gelenlerinin medyaya ayar verme huylarına alışmamız gerekecek.

Haberin Devamı

Yine çelik yelek sorunu!

UZUN namlulu silahlarla vurularak şehit edilen altı özel harekât polisi ile ilgili haberleri okurken “Çelik yelekleri yok muydu” diye düşünmüştüm.
Dün gazetelerde bu konuyla ilgili bir haber vardı ve şehit polislerin eski tip çelik yelek kullandıkları belirtiliyordu.
Emniyet Genel Müdürlüğü, zırh delici mermilere karşı da etkin güvenlik sağlayacak çelik yelekleri ihale etmiş, ama ihaleyi alan Hindistan firması, Hindistan’daki doğal afetleri gerekçe göstererek çelik yeleklerin teslimini geciktirmiş.
Hindistan firması çelik yelekleri zamanında, 15 Mart’ta teslim edebilmiş olsaydı, bu yeleklerin terörle mücadelede çalışan özel harekât timlerine dağıtılacağı belirtiliyor.
Kim bilir belki de o altı polisten bazıları bu sayede bugün hayatta olacaktı.
Yıllardır bunun gibi konuları konuşup duruyoruz. Çelik yelek ihtiyacından, zırhlı araçların gerekliliğinden söz ediyoruz ama dönüp dolaşıp yine aynı yere geliyoruz: İhaleye çıktık, mallar henüz gelmedi!
Fedakârca görev yapan askerlerin, polislerin yaşamlarını yakından ilgilendiren bir konunun böyle sıradan bir ihale gibi değerlendirilmesindeki yanlışlık çok açık!
Hükümet gerektiğinde ihalesiz alışveriş için kanun bile çıkarabiliyor ama bu konu nedense yıllardır bir türlü çözülemiyor.
Bunun bir siyasi sorumlusu olmalı. Onun kim olduğunu bulmak da herhalde TBMM’ye düşen bir görevdir.

Haberin Devamı

Cinler başımıza üşüşmeden onları kullanalım

PAZAR günü TRT Haber’de yayımlanan “Büyük
Takip” isimli programın kaydı, dün bazı gazetelerin internet sitelerinde yayımlandı.
“Araştırma” programının bu haftaki konusu istihbarat örgütleri ve istihbarat teknikleri.
Programda ifşa edilen şu gerçeğe dikkatinizi çekmek istiyorum:
“Ruslar denizaltılarla cinler aracılığıyla istihbarat sağlıyor”.
İlahiyatçı yazar Mehmet Şeker ve yazar Ömer Özkaya “cinleri” ve istihbarattaki “rollerini” anlatıyorlar: “CIA ve Mossad’ın bu alanda (cinler) çalışmaları var. Ancak metafizik yoluyla istihbarat elde etme konusunda en tecrübeli örgüt Rusların KGB’si. Rusların denizaltılarla cinler aracılığıyla istihbarat sağladığı biliniyor.”
Programdaki tek ilginç bilgi bu değil. Yazar Ömer Özkaya, eski DP genel başkanlarından Yalçın Koçak’ın yaşadığı bir olayı anlatıyor:
“Koçak’ın yanına bir gün bir Amerikalı referans ile geliyor. ‘Yalçın Bey, ben NASA’da çalışıyorum. Sakarya’da tanıdığınız bir hoca varmış beni ona götürür müsünüz’ diyor. Konuyu soran Yalçın Bey’e gelen Amerikalı, ‘Bizim uzayda birçok uydumuz var ve bunlar zaman zaman bozuluyor. Sakarya’daki hocaya uyduların tamirinde cinleri kullanabilir miyiz onu soracağım’ diyor.”
Uzayda bir tane istasyonumuz yok, kendi yaptığımız bir füzeyle uzaya gönderdiğimiz bir tane uydumuz yok, ama cinci hocalarımız sayesinde uzay yarışında geri kalmamışız demek ki!
Devletin televizyonu bile böyle diyorsa, vardır bir sebebi.
Geçenlerde Bilim ve Gelecek dergisinde (Ocak 2012 sayısı) Fethullah Gülen’in “ruhlar, cinler, periler ve melekler” ile ilgili bilimsel görüşlerini okumuştum.
Fethullah Hoca da şöyle diyor: “Görülen odur ki istikbalin süper devletleri, birbirine karşı verdikleri kavga ve mücadelede cinleri de kullanacaklar.”
Artık bir “butik devlet” olmadığımıza göre bu konuda süper devletler ile aşık atabiliriz gibi görünüyor.
Nefesi kuvvetli birkaç hocayı bir araya getiren bir Cin Araştırma Merkezi kurarsak, yolun yarısını da geçmiş oluruz!

Yazarın Tüm Yazıları