GAZETECİ Melih Aşık, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel’e bir arkadaşının yakınmasını iletmiş: "Antalya’dan İstanbul’daki dostlara getirecek bir hatıra eşyası bulamadık!"
Menderes Türel de şöyle yanıtlamış: "Bu konudaki eleştiriler haklı. Önce Antalya için bir simge arayışı içindeyiz. Bu simgenin bulunmasından sonra kaliteli hatıra eşyası üretimini ele alacağız."
Bildiğim kadarıyla Menderes Türel, Antalya’nın yerlisidir ama demek ki bunca yıllık Antalyalı olmasına rağmen Antalya’nın bir "simgesinin" bulunduğundan haberdar değil!
Ben hatırlatayım, Antalya’nın simgesi 775 yıldan beri şehrin ortasında "dimdik" duruyor: Yivli Minare.
Selçuklu Sultanı Alaattin Keykubat döneminin bu muhteşem eseri de kendimi bildiğimden beri Antalya’nın sembolü. Ansiklopedilerin Antalya maddesindeki fotoğraflarda o görünür. Antalya kent içinde turistlerin gezmek istedikleri ilk yer de orasıdır. Anadolu’nun başka bir yerinde bir benzeri de yoktur. Hatta çok ileri gitmeye de gerek yok, Antalyaspor’un armasında bile o vardır.
Seramikten yapılmış minik kopyalarını da gördüğümü hatırlıyorum.
Öte yandan Kurban Bayramı tatili için Antalya’ya gidecekler, dönüşte yakınlarına "ne getireyim" diye düşünmesinler. Antalya’nın merkezindeki Yenigün Şekercisi’nin ürettiği nefis turunç, bergamut, portakal, patlıcan reçelleri benim çocukluğumdan beri Antalya’nın bilinen en iyi "hediyeliği"dir. Boğazına düşkün olan yakınlarınız için de kent içindeki daimi pazarda kolayca bulunabilecek "Çandır Fasulyesi" alabilirsiniz. Çandır fasulyesinin tahinli tarator ile yapılan piyazı da Antalya’nın özel yemeklerindendir, yemeden dönmeyin derim. Bir hediye de kendinize verebilirsiniz ayrıca: Yedi Mehmet Restaurant’da "tahinli kabak tatlısı"nı denerseniz, bana teşekkür edersiniz.
Seyrantepe’de gizli işler mi dönüyor?
İSTANBUL Seyrantepe’deki arazinin Galatasaray’a verilmesi ile ilgili yeni gelişmeler olduğu anlaşılıyor.
Hafızası zayıf bir ulus olduğumuz için "Seyrantepe Olayı"nı kısaca hatırlatayım.
Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül iki yıl kadar önce Seyrantepe’deki "hazine arazilerinin" Galatasaray’a verilmesini ve bu araziye bir spor kompleksi yapılmasını önermişti. Ancak arazi bu iş için "biraz büyüktü"! Kalan kısma da konut ve işyerleri yapılacak, bunların satışından elde edilecek gelir de Galatasaray’ı kurtaracaktı.
Bu amaçla arazinin "üst kullanım hakkı" 30 yıllığına Galatasaray’a devredildi.
Galatasaray’ın gerekli kredileri bulabilmesine "üst kullanım hakkı" yetmedi. Arazinin "mülkiyeti" olmadan, kredi bulunamıyordu. Hazine arazisi bunun üzerine "ihaleye çıkarıldı". 70 milyon dolar civarında değer biçilen arazi için açılan iki ihale "Galatasaray gerekli parayı temin edemediği için" iptal edildi. Galatasaray Başkanı Özhan Canaydın, araziyi bedavaya almaya çalıştıklarını yazmam üzerine bana bir açıklama yaptı ve "Parasını ödemeden bu araziyi almayacağız" dedi.
Bu arada Bayındırlık Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı geçtiğimiz yılın mart ayında, arazi için gerekli imar planları yapılmasının "arazinin değerini artırıcı sonuçlar yaratacağına" karar verdi.
Şimdi gazete haberlerinden öğreniyoruz ki bu çalışmalar sonuçlanmak üzere. Dosya Şişli Belediyesi’nde ve Başkan Sarıgül, Galatasaray’ın "hemen üç proje yaparak gelmesini" istiyor!
Şimdi sormak gerek: Hazine arazilerinin değerini bulması için açılacak ihaleye ne oldu? Arazinin tümü Galatasaray’a bedava mı verilecek? Böyle olacaksa bu Bakanlar Kurulu kararına ve Hazine arazilerinin nasıl el değiştireceğine ilişkin yasalara aykırılık teşkil etmeyecek mi?
Ve bir soru da kendim için: Bizim Büyük Altay da şampiyonluk yolunda birçok mali problemle uğraşıyor. İzmir’de uygun bir Hazine arazisi bulsak, bunu da Galatasaray’a sağlanan aynı koşullarla Büyük Altay’a verecek misiniz?