Paylaş
Bununla ilgili olarak geçenlerde Milliyet’te Sibel Kahraman’ın bir haberi yayımlanmıştı, lavaboların duvarlara gelişigüzel çivilerle tutturulduğuna, birçok okulda da ödenek yetersizliği nedeniyle tadilat işleminin yapılmadığına ilişkin bilgiler veriyordu.
Okulların açılmasına yaklaşık bir ay kaldı ve bu bir ay içinde Bakan Bey’in sözünü ettiği tadilatın kaç okulda tamamlanabileceğini göreceğiz. Eminim, gazetelerin eğitim muhabirleri de bu işin takipçisi olacaklardır, bakalım Bakan doğru söylemiş mi?
Bir de şunu sorayım: Okulların fiziksel koşullarının 60–66 aylık çocuklara uygun hale getirilmesinde tek sorun tuvaletler mi? Merdivenler ne olacak? Koşturarak teneffüse çıkan daha büyük çocukların arasında o merdivenlere çıkacak küçük çocukların güvenliği nasıl sağlanacak?
Bakan Dinçer, Sabah’ta Zübeyde Yalçın’a verdiği demeçte birinci sınıfların derslerini oyun oynayarak öğreneceklerini, bunun için uygun oyun kartlarının hazırlandığını da söylüyor.
Demek ki normal birinci sınıf derslerinin okula yeni başlayacak 60 aylık çocuklar için ağır geleceğinin bakanlık da farkında. Ama o zaman şunu da sormak gerek: Okula bu yıl normal yaşında, yani yedi yaşında başlayacak çocuklar nasıl öğrenecekler? 60 aylık ile 84 aylık çocuklar arasındaki algılama, öğrenme, konsantrasyon farkı nasıl giderilecek?
Bakan Dinçer, bu yıl okula başlayacak 700 bin çocuğun
300 bininin 60-66 ay yaş aralığında olduğunu ve bunların
da 150 bininin okula gelmeyeceğini söylüyor.
Buna da biliyorsunuz hekimler karar verecek. Ama hâlâ bu raporu nasıl ve kimin verebileceği belli değil. Bana gelen çok sayıdaki e–postada sadece velilerin değil, okul ve hastanelerin de bu konuda bir bilgilerinin olmadığı anlaşılıyor.
Yeni sistemde çok sayıda seçimlik ders de olacak. Bakan,
bu seçimlik dersler ile ilgili videoların hazırlandığını ve bakanlığın internet sitesinde velilerin bu videoları izleyerek, çocuklarının hangi dersi
seçeceği ile ilgili kararlarını verebileceklerini anlatıyor.
Ama videoyu beğendiğiniz her dersi seçememe olasılığı da var. Bakan şartları sıralıyor: “Seçimlik ders için sınıf açılması o dersi en az 12 öğrencinin seçmesiyle mümkün olabilecek. Ayrıca o dersin öğretmeninin de bulunması gerekecek. Yeterli öğrenci ve öğretmen yoksa ders açılmayacak, çok yakında bir başka okul varsa ve o okulda ders açıldıysa iki okulun öğrencileri o dersi birlikte görecekler!”
İşte burada iddiaya giriyorum: Seçimlik dersler için sınıflar bu yöntemle açılacak ise okulların ezici çoğunluğunda dini amaçlı dersler dışında hiçbir ders için sınıf açılamaz.
Bir yandan mahalle baskısı, diğer yandan “Yeterli öğrenci yok” gerekçesi, öte yandan “Öğretmen yok” bahanesi ile çocuklar mahalle imamlarına teslim edilecek.
Diyeceksiniz ki “Zaten amaç da böylece hâsıl olmuş olmuyor mu?”
Evet, amaç da buydu zaten!
Çocuklara dinlerini öğretmek bahanesiyle eğitim sistemini dini temeller
üzerine kurmak!
Bergama Panoraması İstanbul’a geliyor!
DÜN sizlere Berlin’deki Bergama Müzesi’nin girişinde yer alan Bergama Panoraması’ndan
söz etmiştim.
Sanatçı Yadegar Asisi’nin bu dev eseri, 360 derecelik bir panorama halinde Milattan Sonra 129 yılının Bergama’sını canlandırıyor.
Bu muazzam eserin sergilendiği 27 metre yüksekliğinde 34 metre taban çapındaki dev silindirin içinde yaklaşık 2000 yıl geriye giderken aklımda olan tek şey bunun,
günün birinde Bergama’ya taşınmasıydı.
Dün öğrendim ki bir süre Sabah’ta ve daha sonra Doğan Grubu’nda birlikte çalıştığım arkadaşım Yalçın Balcı da bu işin peşindeymiş.
Yalçın, emekli olduktan sonra kendini bu tür işlere verdi.
Asisi ile uzun görüşmeler yapmış, önümüzdeki yılın mayıs ayında Asisi ile Paris’te son bir görüşme daha yaparak arada kalan küçük pürüzleri halledebileceğini söylüyor.
Çok büyük bir talihsizlik olmaz ise bu panorama, 2013 yılının eylül ayında İstanbul’da sergilenmeye başlayacak.
Yalçın’a eseri Bergama’ya götürüp götürmeyeceğini sordum. Bergama’yı yılda 450 bin civarında turist geziyormuş, bu sayının, eserin orada sergilenmesi ile ilgili maliyeti karşılamaya yetmeyeceğini söyledi.
“Belki devlet de katkıda bulunur” diyecek oldum, “Ben o işlerden anlamam” diye yanıtladı.
Yalçın’a göre eserin İstanbul’da daha geniş kitlelere ulaşması, Bergama’ya yönelik ilginin artmasını sağlayacağı için daha yararlı olacak.
Beni çok sevindiren bu haberi sizlerle de paylaşmak istedim.
Bu soruya kıvırtma yanıt gelmez umarım
GEÇENLERDE söz etmiştim, bir vatandaş Cumhurbaşkanı’na internet üzerinden “hangi sistemin Türkiye için daha iyi olacağını düşündüğünü” sordu. O soru oylama sonucunda birinci olmuş bulunuyor. Sahibi, Köşk’e çıkacak ve bizzat Cumhurbaşkanı’nın ağzından bu sorusunun yanıtını alacak, biz de öğreneceğiz.
Soru net: Türkiye için başkanlık sistemi mi iyidir, yarı başkanlık mı, yoksa parlamenter sistem mi?
Umarım sorunun yanıtı da sorunun bu netliğine uygun olur.
Cumhurbaşkanı’nın politik yanıtlar vererek, “hem öyle hem böyle” konuşabildiğini biliyoruz. Ne de olsa politikacı.
Ama bu kez dilerim net bir yanıt verir: Başkanlık sistemi mi iyidir, yoksa yarı başkanlık mı, parlamenter sistem mi?
Paylaş