MİLLİ Savunma Bakanı Vecdi Gönül, seçimlerden sonraki Bakanlar Kurulu toplantısında başta Başbakan olmak üzere bütün bakanlara birer tane tabanca hediye etmiş.
Tanesi 2 bin YTL civarında olan silahların bedelinin nereden karşılandığı henüz açıklığa kavuşmuş değil. Toplam değeri 46 bin YTL olan bu silahların Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün mü, yoksa Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi’nin mi hediyeleri olduğunu yakında öğreniriz nasıl olsa.
Ancak işin bu kısmıyla o kadar da ilgili değilim zaten.
Benim kafama takılan şey, "Bakanlar Kurulu hatırası" olarak verilecek hediye aranırken akla tabancanın gelmiş olması.
Bireysel silahlanma sevdasının bu topluma ne acılar çektirdiği bir sır değilken üstelik.
Oysa çok daha değerli ve işe yarar armağanlar bulmak da bu ülkede o kadar zor olmamalı.
Değerli bir kitap, bir küçük kilim, iyi kalite bir kalem vs... Sayısız armağan bulunabilirdi, bakanlar emeklilik günlerinde o hediyeye bakıp bugünleri hatırlasınlar diye.
Ama herhalde "tabanca" en son akla gelecek hediye olmalıydı.
Çünkü tabancası olanların hatırlayacakları gibi, silah ruhsatını veren polis yetkilisi, ruhsatı imzalayan mülki amir o son işlem sırasında hep şunu söylerler: Allah kullanmayı nasip etmesin!
Birisine hediye verirken "hiç kullanmamasını dileyeceğiniz" bir şeyi seçmek, doğrusunu isterseniz bana çok garip geldi.
Sevinmek için bekleyeceğim
MİLLETVEKİLLERİNİN yemin töreninde TBMM Genel KurulSalonu’na hákim olan dostane havanın bütün yurtta sevinçle karşılandığını görüyorum.
Nitekim gazeteler de bu havanın etkisinde kaldılar. MHP Lideri Devlet Bahçeli ile DTP Lideri Ahmet Türk’ün yemin töreni sırasındaki tokalaşmalarını gösteren fotoğraf 13 günlük gazetenin manşetinde yer aldı.
Bu sevinç havasına bakınca merak ettim, "Ne bekleniyordu ki" diye.
Devlet Bahçeli’nin, Ahmet Türk’ü görünce yerinden fırlayıp bir yumruk atması ve sonra bozkurt işareti yaparak koltuğuna geri dönmesi mi bekleniyordu?
Bunu bekleyenler Devlet Bahçeli’yi de, Ahmet Türk’ü de hiç tanımamış olmalılar.
"Güzel başlangıç" diye sevindiğimiz tablo, aslında her medeni ülkede karşılaşılması son derece olağan bir tablodur ve Türkiye’de de böyle bir medeniyet düzeyine gelmiş olmamızda şaşılacak bir durum yok.
TBMM’deki "güzel tablo" nedeniyle sevinmemiz için çok daha önemli toplantıları beklememiz gerekiyor.
Sivil Anayasa, TCK 301. madde, AB uyum yasaları gibi yasalar görüşülürken de bu medeniyet tablosunu görebilirsek ne mutlu bize.
Milletvekillerinin partilerinin görüşlerini cesaretle savunacakları ama bunun demokratik bir terbiye içinde, farklılıklara saygı gösterilerek yapılabileceğini görmeden, ben sevinemeyeceğim, kimse kusura bakmasın.
Milli Takım forması tartışması
TÜRKİYE A Milli Futbol Takımı’nın, 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası’nda kullanacağı (elbette finallere kalabilirsek) yeni formanın rengi "turkuvaz" olarak belirlenmiş.
Fenerbahçe’nin de bu sene Şampiyonlar Ligi’nde turkuvaz renkli formayla mücadele edecek olması, şimdi futbol dünyamızda hiç bitmeyecek yeni bir tartışmanın başlamasına vesile oluyor.
İşin ilginç yönü, sponsor şirket Milli Takım’ın yeni formasını bayilerine göstermiş ama Futbol Federasyonu’nun olaydan haberi yok!
Türkiye’de futbolu yönetenlerin, bu işe ne kadar hákim olduklarını gösteren ilginç bir örnek daha!
Milli Takım’ın klasik forması değiştirilirken, mutlaka yeni bir şey yapmak gerekiyorsa, yapacağı Türk çağrışımı nedeniyle "turkuvaz" forma giyilmesini öteden beri savundum.
Bu nedenle sponsor firmanın önerisini cazip buluyorum.
Ancak yine de göğsünde kırmızı bir şerit, üzerinde ay yıldız bulunan, beyaz tişört ve şorttan oluşan geleneksel formayı tercih ederim.
Bu geleneksel formayı günün spor giyimi anlayışına göre modernize etmek çok mu zordu ki?
Bu arada geleneksel formayı savunanlar, bir de internet sitesi kurdular. www.formamigeriver.com isimli site, bu konuda kamuoyu oluşturmayı hedefliyor.