Akıllı adamlar ne yapacaklar?

ORTADA çözümü zor bir mesele varken bunu daha da karmaşıklaştıracak fikirler ortaya atmak bizim memlekette olmaz ise olmaz bir şeydir.

Haberin Devamı

PKK’nın silahlı adamlarını sınır dışına çıkarması söz konusu olduğunda da böyle oldu.

Ortaya bir “akıllı adamlar komisyonu” sözü atıldı ve bir ‘Raşamon’umuz daha oldu!

Raşamon, Japon yönetmen Kurosawa’nın ölümsüz filmlerinden biri.

12. yüzyıl Japonya’sında karısıyla birlikte ormandan geçmekte olan bir samuray, bir haydut tarafından öldürülür, karısına tecavüz edilir. Haydut yakalanır. Ancak tecavüz kurbanı kadın ile haydudun ifadeleri birbirini tutmaz. Bir medyum aracılığıyla ruhu ile temas kurulan samuray da farklı bir hikâye anlatır. Cesedi bulan oduncunun ifadesi ise hiçbirisininkine uymaz. Aynı suçun dört çelişkili ama bir o kadar da inandırıcı olarak anlatıldığı, yani herkesin “gerçeğinin” farklı olduğu bir olaydır.

“Akil” insanlar meselesi de tıpkı bunun gibi, herkes kendi gerçeğine göre bir rol biçiyor ama ne yapacaklarını, nasıl işe yarayacaklarını kimse bilmiyor.

On yıldır olduğu gibi bu konuda da son söz elbette Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’da.

Ama bu konuda söylediği sözleri alt alta okuduğumda onun da kafası bir hayli karışık gibi geldi bana.

Önce şöyle dedi: “Akil adamlar konusunda da ben aylarca önce zaten bir kapı açmıştım. Bu kapıdan birçok girişler oldu ama tabii bu kapıdan girenlerin daha sonra da ifade ettiğim gibi bir hedef kitlesi olması lazım, bir ağırlığının olması lazım. Eğer bir ağırlığı yoksa önüne gelen, hemen durumdan vazife çıkarmak suretiyle
‘Ben bir akil adamım’ derse olmaz. Şu anda bu konu üzerinde bizlerin de hükümet olarak bir çalışmamız var”.

Gördüğünüz gibi konunun kamuoyunda gündeme gelmesinin üzerine deyim yerindeyse “top çeviriyor”, bu adamlar ne iş yapacaklar, elle tutulur bir tarif ortaya koymuyor. Çekilmenin gündeme gelmesinin ardından bu kez bu insanların çekilmeyi denetleyecekleri ileri sürüldü.

Başbakan ile bu konuda aynı fikirdeyim, şöyle dedi: “Böyle bir şey olmaz. Böyle bir yetkiyi neyle vereceksiniz”.

Bu sözlerinin üzerinden bir gün geçmişti ki bu kez bu insanların görevlerini şöyle tarif etti:

Halkı buna hazırlamak önemli. Eskiden o psikolojik harekât denen ifadeler vardı ya. Bu toplumsal algıyı akil adamların hazırlaması lazım!”

Yani hükümet birilerini seçecek, bu insanlar vatandaşlara yönelik bir psikolojik harekât yapacaklar!

Kendi vatandaşına psikolojik harekât yaptıkları iddia edilenlerden bazıları biliyorsunuz 28 Şubat, Ergenekon ve Balyoz davalarından tutuklu olarak yargılanıyorlar.

Bu nasıl iş? İnsan kendi vatandaşına psikolojik harekât yapar mı?

Öte yandan bu “akil insanlar” hükümetin uygun gördüğü doğrultuda vatandaşlarda olumlu bir algı yaratmaya çalışacaklar ki hükümet PKK ile anlaştığı için oy
kaybetmesin.

E hani o zaman bunların tarafsız gözlemciliği nerede kaldı?

Hem “bağımsız aydın” olarak bu meselenin çözümünde her kesime eşit mesafede olacaksınız, hem de hükümet adına meselenin propagandasını yapacaksınız. Bu nasıl iş? Kuşkusuz ki sonunda Başbakan’ın seçtiği bir grup akil insan, onun tanımlayacağı bir sınır içinde hükümetin düdüğünü çalacak.

O zaman da sormak gerek: Bunu kabul edecek olan insana akıllı mı demek gerekir, yoksa her “Tuzum var” diyene “Hıyar da benden” diye koşan şöhret budalası bir avanak mı?

Haberin Devamı

Olimpiyata sevinirken cebi deldirmeyelim

Haberin Devamı

GAZETELERİN spor sayfalarının verdiği gaza bakarsak, 2020 Olimpiyat Oyunları şimdiden İstanbul’a verilmiş durumda.

Olabilir, dilerim ki versinler, olimpiyat oyunlarının İstanbul gibi bir kentte yapılacak olması bizler için de, gelecek sporcular için de önemlidir. Ama “Olimpiyatları bize verdiler” diye sevindirik olmadan önce kamuoyunun adam gibi bilgilendirilmesi de gerekiyor.

TOKİ Başkanı Ahmet Haluk Karabel, 2020 Yaz Olimpiyat ve Paralimpik Oyunları için 25 milyar dolar harcanacağını açıkladı.

Şimdiden bir şey söylemek elbette falcılık olur ama unutmayalım ki bugüne kadar kimse bütçelediği paranın içinde kalarak olimpiyat yapmayı başaramadı.

Atina 2004 için 6 milyar dolar bütçelenmişti, 15 milyar dolar harcandı. Yunanistan hâlâ o oyunları düzenlemekten kaynaklanan zararını karşılayabilmiş değil.

Pekin 2008 için 43 milyar dolar harcanmıştı. Londra 2012 için bütçesi 4 milyar dolardı ama oyunlar bittiğinde harcanan para 18 milyar dolara çıkmıştı.

Bakalım bizimkiler 25 milyarı tutturacaklar mı, yoksa geçecekler mi?

Diyeceksiniz ki “Geçerlerse ne olacak”? Biz ödeyeceğiz tabii, ek vergiler vs. ile!

Öte yandan iki büyük sorunumuz daha var:

1– Türkiye’de olimpik spor seyircisi yok, kulüp taraftarları var. Seyircisiz olimpiyat nasıl olacak? Geçenlerde Erzurum’daki buz hokeyi şampiyonasında, girişin bedava olduğu salonda bir tek seyirci vardı: Federasyon Başkanı!

2– Bu olimpiyat köylerinde kız ve erkek sporcular aynı yerde kalıyorlar. Bizim Spor Bakanımızın bu durumda “namus bekçiliği” konusunda çok terlemesi gerekecek. Acaba olimpiyat köyünde pişecek yemeklere şap katılması düşünülebilir mi?

Haberin Devamı

Şikâyet etme, işini yap

ÇEVRE ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar şöyle konuştu: “Devlet memuru oluyor birisi, ondan sonra yat, uzan, para kazan, böyle bir şey yok. Çalışan, üreten, faydalı olan öne geçecek, ikili ilişkilerle nabız tutanlar değil. Kim üretiyorsa, kim başarılıysa, kim faydalıysa onlar öne geçecek. Ama siyasi kulislerde nabız tutarak öne geçenlere imkân vermemek lazım. Tarafsız, adil, üretken bir yapıyı kazanmamız lazım”.

Bakan Bayraktar bir özel sektör yöneticisi olsaydı, emrinde çalışanların yatıp, uzanıp para kazanmalarına göz yumduğu için altı aya kalmaz işinden atılırdı.

Çünkü çalışmayan memuru çalıştırmak onun işidir, göreve bunun için talip oldu, seçildi, atandı. Şikâyet etmek yerine işini yapmasını beklemeliyiz.

Bir de elbette kendi bakanlığında yaptığı atamaları gözden geçirmeli.

Bizdendir, imam- hatiplidir, hizmettendir” vs. diyerek kaç kişiyi terfi ettirdi?

 

Yazarın Tüm Yazıları