17 Aralık’ta neler ortaya çıkmıştı?

“HAFIZA–İ beşer, nisyan ile maluldür” diye bir söz var. “İnsan hafızasının eksikliği unutkanlıktır” anlamına geliyor.

Haberin Devamı

Sözkonusu olan bizim toplumumuz olunca, daha da anlam kazanan bir cümle bu.

Zaten bizim ülkemizde, politikacıların ve kamu yöneticilerinin en çok güvendikleri şey de budur.
“Unuturlar” diye güvenirler ve çoğunlukla da haklı çıkarlar, insanlarımız unutur.
17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonunda ortaya çıkanların zamanla unutulacağını bildikleri için buna bir sürü kulp da taktılar. Siyonist oyunu da dediler, darbe girişimi de.
Ama aynı zamanda “Arşiv unutmaz” diye de bir söz var.
Oraya dönelim ve 17 Aralık 2013 tarihinde nelerin ortaya çıktığını bir kez daha hatırlayalım:
-Halkbank Genel Müdürü’nün evinde ayakkabı kutuları içine saklanmış 4.5 milyon dolar nakit para.
-Bakan Muammer Güler’in oğlunun evinde boyum büyüklüğünde yedi kasa ve 1 milyon liradan fazla nakit para.
-Bakan Zafer Çağlayan’a, Reza Zarrab tarafından “hediye” edilen 700 bin liralık kol saati.
-Bakan Çağlayan’a aynı işadamının özel jetiyle hediye ettiği umre yolculuğu.
-Bakanlara elbise torbalarında, bayram çikolatası tepsilerinde ve bavullarda gönderilen paralar.
-Başbakan’ın, Şehircilik Bakanı’na emir verip bazı müteahhitlere avantaj sağlamak için imar planlarını değiştirtmesi.
-İmar planlarının değiştirilmesine karşılık hükümet yanlısı vakıflara müteahhitlerin büyük bağışlarda bulunmaları.
-Devlet içinde bir paralel yapılanmaya hükümetin göz yumduğu, bir dönem bu paralel yapı ile ortaklaşa çalıştığı.
-Yolsuzluk soruşturmalarına hükümetin doğrudan müdahalesi, yolsuzlukları soruşturan polislerin ve savcıların kitleler halinde sürülmeleri.
-Hükümetin cemaatin ileri gelenlerini, cemaatin hükümetin ileri gelenlerini gizlice dinleyip dosyalar biriktirmeleri.
-Polisin, savcı ve mahkeme emirlerini dinlemeyerek suça ortak olması.
-Hükümetin, yapboz kanunlarıyla yargı gücünü kendisine bağlayarak bir anayasal darbeye kalkışması.

 

Haberin Devamı


Bu doğru bir yol değil

 


TÜRKİYE’nin Katar Büyükelçisi, iki ülke arasında geçen yıl imzalanan ortak savunma anlaşması çerçevesinde Türkiye’nin Katar’da bir askeri üs kuracağını açıkladı.
Büyükelçi’nin açıklamasına göre “Türkiye ve Katar, Ortadoğu’da ortak düşmanlara sahip”.
Bu nedenle ortak tatbikat ve eğitim amaçlı bir askeri üs kurulacak, 3 bin civarında Türk askeri bu üsse yerleştirilecekmiş.
Ortak düşmanların kim olduğunu merak ediyor insan haliyle.
Binlerce kilometre uzakta bir askeri üs kurulacak ve burada “ortak düşmana karşı” tatbikat vs yapılacak.
Katar’ın “düşmanlarının” İran ve İsrail olduğunu herkes biliyor. Onlar bizim de mi “ortak düşmanımız” oluyor bu durumda?
Öte yandan hükümet Suudi Arabistan’ın kuyruğuna takılıp ne olduğu bile tam olarak anlaşılamayan bir askeri ittifaka daha girdi.
Bu ittifakın da “teröre karşı savaşacağı” söyleniyor ve komuta Suudi Arabistan’da olacak.
Bütün Müslüman âleminin “ağabeyi” olmak hayalinden, Suudi Arabistan kuyrukçuluğuna kadar gerilemiş bulunuyoruz.
AKP iktidarları “Komşularla sıfır sorun” diyerek yola çıktı, sonra Müslüman Kardeşler muhibi oldu, Katar ve Suudiler ile birlikte Suriye ateşinin üzerine benzin döktük, yetmedi artık bölgede dost olduğumuz kimse kalmadı.
Şimdi öğreniyoruz ki artık Katar ve Suudilerle ortak düşmanlarımız da var!
Her geçen gün Ortadoğu bataklığına boğazımıza kadar batıyoruz ve yakında içinden de çıkamaz hale geleceğiz.
Bu iyiye doğru bir gidişe hiç işaret etmiyor!

 

 

Haberin Devamı

Hukuki sorumluluk–siyasi sorumluluk

 

 

BAŞBAKAN Ahmet Davutoğlu, uçağındaki gazetecilere şunu söyledi: “Hukuki sorumluluk kimdeyse, yetki de onda olmalı.”
Belli ki yüksek irtifa zihnine bir küşayiş gelmesine neden olmuş. Bu iyi bir şey.
Gerçi o konuşmada “Hukuki sorumluluk bende ama Cumhurbaşkanımızla istişare ederek kararları aldığımız için siyasi sorumluluk ortak, bu ortadan kaldırılmalı” da diyor.
Yanlış düşünüyor: Kararları istişare ederek de alsa, siyasi sorumluluk da kendisindedir.
Cumhurbaşkanı, Anayasa gereği tarafsız ve sorumsuz olmak durumunda.
Onun için madem hukuki sorumlunun kendisi olduğunu düşünüyor, sorumluluklarına sahip çıkmak da onun görevidir.
İstiyorsa her kararını Cumhurbaşkanı ile elbette tartışarak alabilir ama bu durum Anayasa’da yazılı sorumluluklarına sahip çıkmasına engel olmamalıdır.
“Çift başlı” görünümü ortadan kaldırmak istiyorsa, önce herkesin kendi anayasal sınırının içine çekilmesini sağlamalıdır.

 

Haberin Devamı


Maganda terfi  ediyor!

 

DÜN gazetede okuduğum bir habere göre, Hürriyet’i basıp camı çerçeveyi indiren güruha komuta eden maganda, Gençlik ve Spor Bakan Yardımcılığı’na getirilecekmiş.
Sözkonusu maganda, Genel Yayın Yönetmenimiz Sedat Ergin ve arkadaşımız Ahmet Hakan hakkında da “Bunları zamanında dövmedik, bunlar dayak yememişler hiç” dediğini de hatırlayalım.
O zaman yazmıştım, yine yazayım: AKP ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, şiddete eğilimli bu magandayı besleyip sırtını pışpışlayacağına, onunla arasına mesafe koymalı.
Mesafe koymalı ki bu partinin şiddet eğilimlilerle bir ilişkisi olmadığını görelim.

Yazarın Tüm Yazıları