Viktoria döneminde hayalet hikayesi

İki Dünya Arasında, bu verimsiz haftanın en iyi seçenekleri olabilir. Vasatlıktan kurtulamayan gerilim filmi Teksas Ölüm Tarlası ile gürültülü ve bol efektli Gizemli Adaya Yolculuk meraklısı için sinemalarda.

John Carter: İki Dünya
Arasında, John Carter
Yönetmen: Andrew Stanton,
2012/ABD/140’

Kayıp Balık Nemo’, ‘WALL-E’ filmleriyle tanıdığımız Oscar ödüllü yönetmen ve senarist Andrew Stanton’ın yönettiği ‘John Carter: İki Dünya Arasında’, yılın
merakla beklenen filmlerindendi. Tarzan’ın da yaratıcı olan Edgar Rice Burroughs’un “A Princess Of Mars” adlı romanından uyarlanan film, meşhur bilimkurgu kahramanı John Carter’ın hikayesini anlatıyor. Açıklanamayan biçimde Barsoom’a (Mars) yollanan Carter, burada kendisini gezegen sakinlerinin arasındaki dev
bir ihtilafın ortasında bulur ve keşfeder ki gezegenin ve halkının kurtuluşu kendi ellerindedir.

Macera devam ediyor

Gizemli Adaya Yolculuk
Journey 2: The Mysterious Island
Yönetmen: Brad Peyton
2012/ABD/94’

Bilimkurgu edebiyatının öncülerinden, Jules Verne’nin aynı adlı ünlü romanından uyarlanan ‘Dünyanın Merkezine Yolculuk’ (2008), yapımcıların yüzünü güldürmüş olmalı ki, çok gecikmeden ikincisi çekildi. Sean rolündeki Josh Hutcherson hariç yeni bir ekiple ve farklı bir konuyla devam eden film, 17 yaşındaki
Sean’ın okyanus ortasında bulunan gizemli bir adadan şifreli bir sinyal almasıyla başlıyor. Sean’un sinyalin kaynağını araştırmasına engel olamayan üvey babası
Hank, maceraperest Sean’la birlikte ipuçlarının peşinden gider. ‘Gizemli Adaya Yolculuk’, bilgisayar efektlerine boğulmuş gürültülü bir film. Ama ilk filmden keyif aldıysanız bunu da seveceksiniz.

Ölüm Tarlası cinayetleri

Teksas Ölüm Tarlası
Texas Killing Fields
Yönetmen: Ami Canaan
Mann, 2011/ABD/105’

2001 yılında çektiği ‘Morning’le dikkatleri üzerine çeken ama kariyerini televizyon dizilerinde harcayan Ami Canaan Mann’ın ikinci filmi ‘Teksas Ölüm Tarlası’,
1970’lerde Teksas’ta gerçekleşen seri cinayetlerin hikayesini anlatıyor. Ünlü yönetmen ve yapımcı babası Michael Mann’ın  yapımcı olarak destek verdiği
film, ilk gösterimini Venedik Film Festivali’nde yapmış, olumsuz eleştiriler almıştı. Gerçek olaylara dayanan film, Teksas’taki küçük bir kasabada cinayet masası
dedektifi olan Jake Souder ile Pam Stall ve bölgeye New York’tan nakledilen bir polisin, kurbanlarını öldürdükten sonra  parçalara ayırıp Ölüm Tarlası olarak bilinen bir bataklığa atan sadist bir katilin peşine düşmelerini konu alıyor. Başrollerinde ‘Avatar’dan tanıdığımız Sam Worthington, Jeffrey Dean Morgan ve ‘Hugo’nun başarılı oyuncusu Chloë Moretz’in oynadığı film, vasatlıktan kurtulamayan bir gerilim.

Siyahlı Kadın

The Woman in Black
Yönetmen: JamesWatkins
2011/İngiltere-Kanada-İsveç/95’

2008’de çektiği ‘Eden Lake’le övgü toplayan James Watkins, ikinci filminde de tür olarak gerilimi seçiyor ve seyirciyi Viktoria dönemine götürüyor. Susan
Hill’in aynı adlı çok satan eserinden uyarlanan ‘Siyahlı Kadın’, kayıp, intikam ve matemin karanlık hikayesini anlatıyor. Genç avukat Arthur Kipps, 3 yaşındaki oğlunu bırakıp, uzak bir mesafedeki Crythin Gifford kasabasına gitmek zorunda kalır. Orada Eel Malikanesi’nin merhum sahibinin hukuki işlemlerini yürütecektir. Bu ürpertici ve garip malikaneye varmasıyla, kasabanın geçmişindeki karanlık sırlarını keşfetmeye başlayacaktır. Siyahlara bürünmüş, esrarengiz bir kadının görüntüsünün belirmesiyle de içinde hissettiği ürperti an be an artacaktır. Başrolünde Harry Potter’lıktan kurtulmaya çalışan Daniel Radcliffe’in oynadığı film, gotik  estetiğiyle merak uyandırıyor.