Paylaş
Birileri çıkıp kanayan yaralarımıza tuz basıyor...
Bir gün Rusya, bir gün ABD, bir gün Mısır, Suriye, S. Arabistan ve bir gün Almanya, İngiltere ve Avusturya...
Doğu Akdeniz’deki yağmacı anlayışına ve çıkarlarına “Dur” diyen Türkiye’ye karşı agresif bir siyaset izleyen Fransa’da dahil bu koroya...
Çıkar çatışmalarını yeniden uyandırmaya gayret eden Macron, Türkiye’ye karşı Avrupa ve Arap ülkeleriyle ABD’yi aleyhimize kışkırtmaya gayret ediyor...
Türkiye’ye ağır yaptırımlar öneriyor...
Evrensel barışa giden tüm yollara mayın döşüyor...
*
Müslüman ve Arap Dünyası Çalışmaları Merkezi Araştırma Direktörü Dr. François Burgat, Avrupa’da gittikçe yükselen ırkçılığa dikkat çekiyor...
Fransızların sömürgeci geçmişine dönüp bakmadan, oradan gelen sıkıntılarla ilgilenmeden ileriye gidilemeyeceğini hatırlatan Dr. Burgat diyor ki:
Ben, Macron’a oy verdim çünkü başka alternatif yoktu, diğer alternatif aşırı sağ idi.
Kasım 2015’teki faciadan sonra Macron’un bir cümlesini duymuştum, ‘Biz buradaki sorumluluktan payımıza düşeni alıyoruz’ dedi.
Bu çok önemliydi ve ‘Yıllar önce Cezayir’de yaptıklarımızın bazıları da insanlığa karşı suç olarak ele alınabilir’ dedi.
Bu yüzden ben bu insana oy verdim.
İki hafta önce aynı insan analiz yeteneğini tamamen yitirdi.
*
Sorumluk üstlenmeyle ilgili analizini bir yana bırakıp ‘Tek bir düşman vardır, o da radikal İslam’dır’ diyen Macron’un evrensellik söylemiyle ilgili yeteneklerini kaybettiğini artık gördüklerini vurgulayan Dr. Burgat:
Bu ırkçı saldırılar iki-üç kuşak öncesine dayanıyor. Bu durumu tarihi çerçevede anlatmak için Avrupa’nın kolonyal düzenine ve kurduğu hâkimiyetlere bakmak gerekir.
Örnek olarak Fransa’nın 1830’lara dayanan Cezayir ile ilişkilerini verebiliriz.
Bizler (Fransızlar) bu toplumların kültürel omurgasını tahrip ettik. ‘Ötekileştirdiklerimiz bize benzemeli’ dedik.
*
Yıllarca hem ötekileştirip hem de bize benzemelerini istedik” diyen Dr. Burgat:
Bu durum ‘tek taraflı hegemonya fikrinin’ ektiği tahribat tohumlarıdır.
*
Bu durumun günümüzde yaşadığımız ırkçı hadiselerin başlangıcını teşkil ettiğini söyleyen Dr. Burgat, asırlardan beri içi boş kalan bulmacanın karelerini şu cümleyle dolduruyor:
Egemenlik durumu sona erenin başvurduğu yöntemler zorbalaşabiliyor!
*
Dr. Burgat eşitsizliğin bedelini güçsüz toplumlara ödetildiğini belirterek diyor ki:
Demokrasiyi, insan haklarını, ötekine saygıyı oluşturduğu iddiası taşıyan medeniyetlerin dünyada yaşayan diğer toplumların da eşit haklara sahip olduklarını kabullenmesi kolay olmuyor.
*
Evet, Dr. Burgat Batı’nın geldiği noktayı güzel özetliyor...
Bir daha anlıyoruz ki, evrensel barışa giden her şeyin çok uzaklarında geziniyorlar...
Ve bizlerin tek suçu ise aklını kaybedenlerin çok uzağına düşmüş olmamız...
Avrupalılar ise asırlardan beri bilinmeyen efsanelerin peşinde dörtnala at koşturuyor...
Paylaş