Paylaş
Dünyanın krizlere ne kadar hazırlıklı olduğuna dair çok önemli gelişmelerin ise yaşanmadığının vurgulandığı raporlarda, zengin ve yoksul ülkeler arasındaki farkın da gittikçe derinleştiği belirtiliyor...
*
ABD para politikasını sıkılaştırıyor...
Avrupa enflasyondan muzdarip...
Ve Çin’in koronavirüs yüzünden üretimden düşmesiyle pazarların gıda kıtlığıyla karşı karşıya kaldığını Davos’ta gündeme getiren IMF Başkanı Kristalina Georgieva, Ukrayna’daki savaşın da büyümeyi aşağıya, enflasyonu ise yukarıya çektiğine işaret etmesine kimse aldırış etmiyor ama sorunlar gittikçe büyüyor...
*
IMF Başkanı Georgieva sorunları şöyle sıralıyor:
Fırsat eşitsizliği...
Kuşaklar arası eşitsizlik...
Gelir ve servet eşitsizliği...
Bu yol ayrımını düzeltebilmek için keskin bir politika değişikliğine ihtiyaç olduğunu söyleyen Başkan Georgieva zengin kesimden daha fazla vergi alınması gerektiğini savunuyor...
UÇURUM DERİNLEŞİYOR
Fırsat ve kuşaklar arası uçurumun derinleşmesini önleyebilmek için çok kazananlardan alınan vergi oranlarının artırılıp yoksul kesime dağıtılması gerektiğini belirten Başkan Georgieva, zenginlerle fakirler arasındaki makasın ancak bu şekilde kapanabileceğini, aksi halde 1929 yılında ABD’den başlayarak tüm dünyayı sarsan Büyük Buhran’la yarışma ihtimalinin olabileceğine dikkat çekiyor...
*
Büyük kalabalıkların yaşaması ve ayakta durması elbette çok önemli...
Borsalar, bankalar, petrol ve enerji şirketleri biraz daha az kâr etmiş olsa bir şey olmaz ama büyük kalabalıklar böylesine ağır bir krizle karşı karşıya kaldıklarında yaşanacakların sınırını da kimsenin çizemeyeceği gerçeği hatırlatılıyor...
Her şey para kazanmakla çözülmüyor...
*
Dünyayı yöneten küresel güçler büyük kalabalıkları sadece bir seçmen gibi görmekten artık vazgeçmeli...
Meseleler seçmek ve seçilmek stratejisine kilitlenerek çözülmüyor...
Kitleleri bir siyasi partinin egemenliği altında tutmak, siyasetçilerin gelenekselleştirdiği bir yöntem.
Kimileri kendilerini kahramanlaştırıyor...
Kimileri kutsallaştırıyor.
Kimileri modernleştiriyor...
Kimileri de hayal dükkânlarında hayal satıcılığı yapıyor...
Sanki kutsallaştıranlar, modernleşmeye karşı...
Ve modernleştirenler ise kutsallaştırmanın çok uzaklarında geziniyormuş gibi bir algı operasyonu yürütülüyor...
HAYALPERESTLİK
Demokrasi rejimiyle yönetilen ülkelerdeki seçim stratejilerinin elbette hayallerin üzerine inşa edilmesi gerekiyor.
Ve hukuki bir çerçevenin içinde kalınarak...
Lakin siyasi partileri de hayal dükkânları gibi görmek hayalperestliktir...
Kitleleri bir şeylere sürüklemek, inandırmak, hayal ettirmek, umut yolculuklarına çıkarmak isteyenler, başarısız olduklarında ise kimsenin hesap soramadığı, soramayacağı demokratik bir sistemin içerisinde 250 yıldan beri kavga ediyor...
Ve büyük kalabalıkların adaletten başka çalacağı başka bir kapı ise yok...
*
Demokrasiyle yönetilen ülkelerde siyasi partilerin seçmenleri her zaman en önemli şeyi unutuyor...
Neyi unutuyorlar?
Pazartesi günkü yazımızda...
Paylaş