Paylaş
Etrafımızdaki ve uzağımızdaki coğrafya barut gibi...
Her karışıklıkta ve çıkan bir savaşın ardından kapıları çalınan bir ülkeyiz...
Ya denizden ya da karadan Avrupa ülkelerine geçmeyi başaranlar da var...
Başaramayıp denizlerde boğulanlar da...
Cesedi kıyıya vuran 3 yaşındaki Aylan’ın fotoğrafı gözlerimizden önünden hâlâ gitmiyor...
Lakin, düzensiz göçler her geçen gün dünyanın en büyük derdi haline geliyor...
Ve her ülke kendi güvenliğini, huzurunu ve halkını korumaya çalışıyor...
Türkiye ise bu meseleyle belki de son üç yüzyıldan beri uğraşıyor...
Balkanlar, Kafkaslar ve Kırım göçlerini unutmadık...
*
Ve sınırlarımızdan giren mülteciler AB ülkelerine gidemedikleri için ülkemizde kalmayı tercih edenlerin sayısı gittikçe artış gösterince elbette halk bu tabloya isyan ediyor...
Suriyelilerin topraklarına döneceği günü bekleyip dururken üstüne Afganlıların kalabalıklar halinde geldiklerini görünce halk gergin günler yaşıyor...
Altındağ’daki olaylarda yaşananları seyrettikçe anlıyoruz ki büyük kalabalıkların aklı büyük bir öfke dağına dönüşmüş...
Sosyal medya adreslerinde sınırlarımızı geçen yüzbinlerce Afganlı mülteciyi gördükçe birilerinin isyanını da anlamaya çalışıyoruz...
Nasıl giriyorlar?
Nereye gidiyorlar?
Ve nerede yaşıyorlar?
Daha da ötesi bu durumun sonunun ne olacağını da bilmiyorlar...
*
“Türkiye bir istasyon değildir” diyerek meseleyi çözmüş olmuyoruz...
Halkın günleri farklı milletlerden ülkemize gelen insanları konuşmakla geçiyor, tedirgin oluyor ve daha da ötesi güvenlik kaygısı yaşıyor...
Prof. Ersan Şen katıldığı bir televizyon programında isyan ediyor ve diyor ki:
- Biz Afganistan’a asker gönderecek iken Afganistan’dan bize ne askeri geliyor ya?
*
Dünyanın en etkili yayın organı fısıltı gazetesidir...
Artık bu gazetenin boşluğunu sosyal medya doldurmuş...
Bir kişinin paylaştığı bir video dakikalar içinde milyonlarca kişiye ulaşabiliyor...
Vatanını savunmayan ve Taliban örgütünden kaçıp ülkemize gelen Afganlıların hepsinin genç ve dinamik bir topluluk oluşundan rahatsız olan halk bunların nerede kalacağından, ne amaçla geldiklerinden dolayı da korku içinde...
*
Yetkililer, “Türkiye hiç kimsenin bekleme odası değildir” diyerek durumu kabullenemediklerini açıklıyor ama sosyal medyada yayınlanan Afganlı ve Suriyelilerin ülkemize dalga gibi gelişlerine dair video görüntülerini izleyen halk açıklamaya değil gördüklerine inanıyor...
Ve komplo teorilerine...
Bu görüntülerin yalan ve Türkiye dışında bir yerlerde çekildiğini söyleyen ve ispatlayan da olmayınca halk bütün komplo teorilerine inanıyor...
*
Türkiye’de yaşayan Suriyeliler dahi yayınladıkları bildiride diyorlar ki:
- Afganlıları istemiyoruz!
Komedi gibi...
*
New York’a dönmüş gibiyiz...
Afrikalı, Iraklı, Yemenli, Türkmen, Özbek, Rus, Ukraynalı, Filipinli, Gürcü, Ermeni, Suriyeli derken şimdi de her yerde Afganlıları görmeye başladık...
Bu tablonun 50 yıl sonrasını düşünmeliyiz...
Demografik yapı haliyle değişecektir...
*
Düzensiz göçlerle sınırlarımızdan içeri giren ve şehirlere dağılan göçmenler yüzünden düzensiz günler yaşayan halk bu yüzden korkuyor...
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de geçtiğimiz bayramda yaptığı açıklamada bu konuya dikkat çekerek demişti ki:
- Düzensiz göç adı konmamış bir istiladır, demografik yapımıza kumpastır!
*
MHP Lideri Bahçeli gelecek 50 yılda hangi tehlikeye dikkat çekiyordu?
Ve ne demek istiyordu?
Pazartesi günkü yazımızda...
Paylaş