Ben ve gri

'Her kale içerden yıkılır’ diyordu güzel yüzlü dost...

Haberin Devamı

Birbirimizi yıkıp geçiyoruz.

Ve de yakıp...

*

Nereye baksak bir savaşın hazırlığı yapılıyor...

Ve sayısız ihanetlere imza atılıyordu...

“Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olamazsınız” sözüne inat yaşayanlar, savaşarak neyi ele geçirebileceğini sanıyordu...

Yaşadıklarını hatırlıyor ve gözlerini dikip duvardaki tabloya bakarak söyleniyordu:

Ya siyah ya da beyaz olacaksın...

*

Atlar koşuyor gibiydi duvarlardaki ölümlere...

Ya beyaz ya da siyah yüzlü insanların yaşadığı çağın çok gerilerde kaldığını söylüyordu...

Ya duvarlara çarparak ya da arkadan hançerlenerek hayatın öğrenildiğini...

Beyaz ile siyah ortasındaki sayısız rengin arasında gri bir yüzle aramızda ya da yanımızda dolaşanları hiç tanıyamadığımızdan şikâyet ediyordu...

Sessizce vurduktan sonra alıp başını gidenlerin de hiçbir şey olmamış gibi bizimle birlikte aynı şehirde nasıl yaşadıklarını anlamaya çalışıyordu...

*

Haberin Devamı

“Sayısız kötülüklere imza atıp da her akşam evlerine döndüklerinde aynalarda kendilerine bakabiliyorlar mı?” sorusunun da cevabını merak ediyordu...

Eşi ve çocuklarının gözlerine bakarak tüm gün boyunca yaptıklarını anlatabiliyorlar mıydı...

Tüm yalınlığıyla...

Eksiksiz, tarafsız ve dürüstçe...

“Hiç anlatana rast gelmedim” diyor ve hepsinin evlerine bir kahraman gibi döndüğünü, hiçbir şey olmamış ve yaşanmamış gibi yaşayabildiklerini anlatıyordu...

*

Bir yıl daha bitiyordu...

Soğuk kış akşamlarında usulca denize kar yağıyordu...

“Kim kendiyle muhasebeleşiyor?” diye soruyordu ama ben susup dinlemeyi tercih ediyordum...

“Menfaati bitenin muhabbeti biter” diyerek sessizliği bozuyor ve hayatın muhasebesini özetliyordu...

*

Öyle şeyler yaşamıştı ki...

Ve her akşam hasta yatağında yaşadıklarından bir şeyler anlatıyordu...

Ve ben dinleyerek hayatın içinde gri yüzlü insanları tanıyordum...

O bir sabah yaşadığı tüm acılarını usulca dünyaya bırakmıştı...

Son günlerinde büyük bir boşluğun içine düşmüş ve yalnız birine dönüşmüştü...

Ölüme yalnız gidildiğini hatırlatıyordu...

Kendi yalnızlığını alıp da gitmişti...

*

“Ölüm en büyük nasihattir” sözünden çıkarabildiğimiz, eğer kalmayacağımız yerde hala şatolar inşa etmeye çalışıyorsak Necip Fâzıl’ın sözleri düşüyor aklımıza:

Haberin Devamı

Dünyayı fazla ciddiye almayınız, nasıl olsa içinden sağ çıkamayacaksınız!

*

Ya siyah ya da beyaz olmalıydık...

Olmadıkça savaşlar bitmeyecekti...

Hiçbir yeni yıl daha güzel gelmeyecekti...

Kar yağıyordu mezarların üzerine...

Çiçekler solmuştu...

Ölüm dahi üşüyordu...

Mezar taşları ise “Biz hiç ibret değil miyiz size?” diyerek feryat ediyordu...

Duyabiliyor muyuz...

Yazarın Tüm Yazıları