Gorbaçov, “Demir Perde”yi kaldırmıştı ve Rusya’yı dünyayla yeniden barıştırmaya çalışıyordu...
Ya Yeltsin?
SSCB’yi dağıtıyordu...
***
Türk Cumhuriyetleri ve SSCB’den ayrılan diğer ülkeler için bu yaşananlar aslında çok da iyi olmuştu ama Rusya her geçen gün bu dağılmanın kendileri için iyi olmadığına inanıyordu...
Yeltsin 1990 yılında SSCB’ye bağlı özerk cumhuriyetlerden Tataristan ve Başkurdistan’ı ziyaret ettiğinde, özerk birimlere “Alabildiğiniz kadar egemenlik alın” dediğini hatırlatan Berktay, bunun ardından eski Sovyet Cumhuriyetleri’nin peş peşe egemenliklerini ilan ettiğini belirtiyor...
***
Berktay
- Bir yanda SSCB’nin dağılmasına,
iki kutuplu dünyanın sona ermesine üzülenler diğer yanda demokrasi, insan hakları ve hürriyet türküleri söylüyor...
Farklı görüşler, senaryolar yazılıyor ama herkes; ırk, ‘izm’ler ve inanç penceresinden bakıyor...
*
- SSCB dağılmasaydı ne olurdu?
- Birileri, “Çin bu kadar büyümezdi”...
- Birileri de “ABD ve Avrupa bu kadar hoyratça davranmazdı” diyor.
*
“1975 yılında Türkiye’ye gelişim hiç de kolay olmadı” demişti...
*
Aytmatov:
SSCB yönetimi ve parti yöneticilerine zorluklarla ulaşarak uzun süre beklemiştim.
*
“Yaşanan bu değişim, Türk Cumhuriyetleri’nin bağımsızlığını kazanması, SSCB’nin dağılması tüm dünya ve insanlar için büyük tarihi bir olaydır” diyen Aytmatov’un bakış açısından yaşananlara bakmayanlar bu yüzden Gorbaçov’u sevmedi...
*
Gün uzadıkça gerçekler de ortaya çıkıyor...
- Bir yanda nükleer silahların kullanılması diğer yanda olası bir savaş durumunda nükleer santrallara yapılacak saldırıların daha büyük bir felakete yol açabileceği gerçeğiyle yüzleşiyorlar...
Özellikle, Ukrayna’da bulunan 15 nükleer santralın maruz kalacağı olası bir saldırıyla dünyanın büyük bir felakete sürükleneceği korkusunu yaşıyorlar...
***
Fransız düşünürlerinden Prof. Jean Baudrillard demişti ki:
- İnsanın, tırmanışa geçen bu nükleer tehlike ve silahlanma yarışının sürüp gitmesini dileyesi geliyor!
- Kontrolsüz bir güç durumunda olan nükleer silahlar ve nükleer santrallarla ilgili bugün yaşananlara baktığımızda, başka güçlerin saldırılarına ya da ele geçirilmesi durumunda anlıyoruz ki olacakları kimse önceden tahmin edemiyor...
Ukrayna’da yaşanan belirsizlik bunun belirgin örneği...
***
Özellikle, Zaporijya Nükleer Santralı’nın her tür sabotaja, saldırıya açık olduğuna...
İngiltere Ulusal Güvenlik Danışmanı Stephen Lovegrove’nin bölgede “yanlışlıkla” başlayabilecek bir nükleer savaşa dair sözlerine de...
*
Nihayet, iki gün önce Viyana’da Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Başkanı Rafael Mariano Grossi, Zaporijya Nükleer Santralı ve çevresinde güvenli bir bölgenin oluşturulmasının zorunlu olduğunu belirtiyor...
Zaporijya ve çevresinde askeri çatışmaların sürdüğünü ve ciddi bir endişeye yol açtığını söyleyen Grossi:
Konuyla ilgili her iki tarafla da görüşerek istişarelere başladım!
Yani, “Bugüne kadar aklınız nerdeydi?” diye sormadan edemiyoruz...
*
- NATO’nun ‘stratejik istikrarının risk altında olduğunu’ söyleyebilirim...
*
“Soğuk Savaş” dönemindeki dünyanın iki kutuplu düzenini hatırlatan Lovegrove:
- NATO ve SSCB’nin yekpare blokları ortak bir doktrin anlayışına ulaşabildiler.
- Bu bize nükleer savaşa giden yoldan dönüldüğü konusunda güven vermişti.
*
“Ancak bugün, durum farklı” diyen Lovegrove:
- Bizi tehdit edebilecek Çin gibi bir ülkeyle aynı temellere sahip değiliz!
- Halkını enerji ve su tasarrufuna çağırıyor...
- Finansal anlamda da zor günler yaşıyor...
- Faizleri artırıp duruyor...
***
Rusya’nın vanaları kapatacağını hiç düşünemediler mi?
Düşünmemeleri imkânsız...
- O zaman Ukrayna konusunda Rusya’ya açık bir tavrın neden aldığını herkes merak ediyor...
- Bu oyunun arkasından ne çıkacağını da...
Soğuk savaş yıllarını niçin özlediklerini de...
Neden?
Sosyalizmin ve komünizmin çöküşünden dolayı...
*
Oysa bizler Türk dünyasının bağımsızlığına kavuşmasına sevinmiştik...
Milyonlarca müslüman Türk bugün hem dinini yaşıyor hem de kendi kaderini kendileri tayin ediyor...
*
1917 Ekim Devrimi’nde