Kapsaisin kremi sürün
Bazı araştırmalara göre sinir hasarı kaynaklı ağrıları, eklem ve sırt ağrılarını azaltabilen bu krem, kırmızıbibere acılığını veren maddeyle aynı içeriğe sahip. Bu nedenle sürdüğünüzde hafif bir yanma hissedebilirsiniz. Kronik ağrıyı dindirmek için kremi iki hafta boyunca günde üç kez boyun ve sırt kaslarınız üzerine uygulayın.
‘R.I.C.E yöntemi’ni deneyin
Bu terimin açılımı şu: Dinlenmek (rest), buz (ice), kompres (compress) ve yükseltme (elevation). Bu ağrı dindirme metodu sızlayan ayak bilekleri ve eklemler içindir ve hepsi kendi başınıza yapabileceğiniz kadar kolaydır. Dinlenmek, normal aktivitelerinize ara vermek demek. Sonra bir buz torbası alın (dondurulmuş bir bezelye paketi bile olur) ve günde birkaç kez 20 dakika boyunca ağrıyan bölgeye uygulayın. Şişliği azaltmak için sargı bezini sararak kompres yapın. Son olarak oturur pozisyonda olduğunuz her an, şişliği azaltmaya yardımcı olması için ağrılı bölgeyi olabildiğince yüksekte tutun.
Meditasyon yapın
Bir araştırmaya göre farkındalık meditasyonu (konsantre olmak ve kontrollü nefes alıp vermeyi bir araya getiren bir zihin-beden kombinasyonu) ağrı hissiyatı farkındalığını azaltabilir. Araştırmacılar ağrısı olan kişilerin hem meditasyon sırasındaki hem de normal zamandaki beyin taramaları üzerinde çalıştılar. Meditasyon esnasında ağrı şiddetinde neredeyse yüzde 40 azalma gözlemlediler. Ayrıca rahatlamak için efektif bir yol olan meditasyon, ağrıyla başa çıkmayı da kolaylaştırabilir.
Kızılötesi saunayı deneyin
Bedenin stresle başa çıkma becerisi bozulabilir
Vücut bir hormonlar sisteminden oluşur. Bedenin stresli durumlarla başa çıkmasına yardımcı olmak için bir steroid hormonu olan kortizol, strese girildiğinde yüksek oranlarda salgılanır. Sosyalleşebildiğinizde, öfkenizi dışa vurabildiğinizde veya içten bir şekilde insanlarla bağ kurduğunuzda kortizol seviyesi düşer.
Başkalarıyla o sosyal bağı hissedemediğiniz durumdayken aşırı stres yaşadığınızda vücudunuz yüksek kortizole tepki vermeyebilir. Yalnızlık hissinin üstüne endişe hissettiğinizde sinir sistemi otomatik olarak ‘savaş ya da kaç’ moduna girer. Vücut huzurlu haline dönmeye çalıştığı için başa çıkmak zor hale gelebilir.
Uyku bozuklukları ve enerjide azalma
Yalnızlıkla mücadele eden insanların genellikle enerjileri düşer. Bazı araştırmalar yalnız olduğunu belirten insanların aynı zamanda uyku yetersizliği çektiğini söylüyor. Uykunuzu iyileştirmek ve enerji seviyenizi yükseltmek için sosyal aktivitelerde bulunmaya başlayabilirsiniz. Bir spor etkinliğine başlamak, ilginizi çeken bir konu hakkında konuşmak veya bir davete olumlu yanıt vermek fiziksel olarak da iyi hissetmenize yardımcı olur. Yatağa yattığınızda gerçekten yorgun olursunuz.
Çeşitli ağrı ve sancılar hissedebilirsiniz
Yakın zamanda yayımlanan bir çalışma, ağız sağlığının bozuk olması ve gastrointestinal kanserler (sindirim sistemi kanserleri) arasındaki ilişkiyi değerlendirdi. Araştırmacılar altı yıl boyunca 469 binden fazla kişi üzerinde çalışarak ağız ülseri, diş sallanmaları ve diş eti kanamaları gibi sorunları inceledi. Altı yılın sonunda karaciğer, rektum, kolon ve pankreas kanseri gibi belirli gastrointestinal ve bununla bağlantılı kanserlerin varlığına baktılar.
Yılda 4 bin kişinin ölümünden sorumlu
4 bin 69 kişinin gastrointestinal kansere yakalandığını gördüler. Aynı zamanda karaciğer kanserinin en yaygın türü olan ‘hepatoselüler karsinom’un yine ağız sağlığı sorunlarıyla bağlantılı olduğunu öneren araştırmalar da mevcut.
Çalışma, sağlık uzmanları tarafından günlük olarak düzenli bir şekilde diş fırçalama ve diş ipi kullanma rutininin karaciğer üzerinde neden bu kadar büyük etkileri olabileceğini su yüzüne çıkardı. Teorilerden biri, insan vücudunda bakterileri elimine etmede karaciğerin rolünü ve ağızdaki bakteri oluşumunun karaciğerin nasıl fazla mesai yapmasına sebep olduğunu içeriyor. Queen’s University Belfast’ta Halk Sağlığı Merkezi’nde araştırmacı olan ve bu çalışmanın başyazarı Dr. Haydée WT Jordão, “‘Fusobakteri (fusobacterium) nucleatum’ isimli bir bakteri, ağız boşluğunda yaşar ancak karaciğer kanserindeki rolü belli değildir. Bu yüzden mikrobiyom ve karaciğer kanserini araştıran daha fazla çalışma gereklidir” yorumunda bulundu.
Karaciğer kanseri her yıl Türkiye’de yaklaşık 4 bin kişinin ölümünden sorumlu. Avrupa Birliği’nde kanserle ilişkili ölümler arasında altıncı sırada yer alıyor ve yılda 60 bin kişinin canına mal olmaktadır. Bu da ağız sağlığınızı ciddiye almanız için bir başka sebep.
Yapılan birçok çalışma, diş hekiminizi yılda en az bir kere ziyaret etmeniz gerektiğini söylüyor. İyi bir ağız hijyeni genelde yeterli oluyor. Ancak eğer mevcutta periyodontal (diş ve diş eti hastalıkları) hastalık, diş erozyonu ve ağız yaraları gibi sorunlar yaşıyorsanız kontrol ve temizleme seanslarınıza daha sık gitmeniz gerekiyor. Aile hekiminiz veya diş hekiminizle konuşarak sağlığınızı korumak ve bilgi sahibi olmak adına sizin için doğru aksiyon planına karar verin.
Normali nedir?
Normal tansiyon 120/80 mm Hg‘nin altındadır. Üst değer (büyük tansiyon) 120 -129 arasındaysa o kişinin kan basıncı (tansiyonu) yükselmiş olarak değerlendirilir.
Sayılar ne anlama geliyor? Tansiyon ölçümünde iki sayı bulunur. İlki, üstte yer alan büyük tansiyon. Kalbinizin her atışında atardamarlarınızdaki basıncı ifade eder. Küçük tansiyonsa her kalp atışınızın arasında kalbiniz gevşemişken atardamarlarınızdaki basıncı ifade eder. Bu sayıların birinde veya her ikisinde olabilecek bir yükselme, hipertansiyon teşhisi koyarken değerlendirilir.
Tansiyon nasıl ölçülür?
Tansiyon, ‘sfigmomanometre’ ile ölçülür. Tansiyonu ölçülecek kişinin en az 5 dakikadır sessiz ve hareketsiz oturuyor olması ve en az 30 dakikadır kafein almamış, tütün kullanmamış ve egzersiz yapmamış olması gerekir.
Evde nasıl takip edilir?
Araştırmalar, evde tansiyon takip etmenin hastanın felç, kalp krizi, kalp veya böbrek yetmezliği risklerini azaltmada hayati önem taşıdığını gösteriyor. İnternetten veya herhangi bir medikal ürün mağazasından şişirilebilir tansiyon aleti edinebilirsiniz.
Ne zaman çektirmeye başlamalıyım?
Amerikan Kanser Derneği, kadınlara 40-44 yaşları arasında mamografi çektirme seçeneğinin verilmesi gerektiğini öneriyor. Yani mutlaka 45’inci yaş gününüzden önce ilk mamografinizi çektirmiş olmalısınız. Meme kanserine yakalanma riski ortalama olan bir kadının 45-54 yaşları arasında düzenli olarak her yıl mamografi çektirmesi gerekiyor. 55 yaş ve sonrası mamografi görüntülemesine 2 yılda bir girebilir.
Bazı meme kanseri vakaları, BRCA1 ve BRCA2 gibi kalıtsal mutasyona uğramış genlerin sonucu olarak ortaya çıkar. Eğer meme kanseri teşhisi konmuş birinci derece akrabanız (kız kardeş, anne, kız çocuk gibi) varsa riskiniz ortalama
bir insandan daha yüksektir.
Memeniz plastik bir plakayla sıkıştırılır ve meme dokunuz genişletilerek dokulardaki olası anormallikleri saptayacak fotoğraflar çekilir. En son kullanılan mamografi teknolojisi çok az dozda radyasyona sahiptir.
* Mamografi ağrılı mıdır?
Mamografi her kadın için farklı bir tecrübedir ancak görüntüleme esnasında hafif bir rahatsızlık hissetmeniz normaldir. Genellikle yalnızca bir dakika sürer. Eğer hassas veya kuru cilde sahipseniz acı hissiyatı biraz daha uzun sürebilir.Mamogram randevunuz sonrası ağrı hissetmeye devam ediyorsanız, ‘Ibuprofen’ gibi reçetesiz satılan ve steroit yapısında olmayan anti-enflamatuar ilaçlardan kullanabilirsiniz. Tahriş olmuş cildin acısını dindirmek için soğuk banyo lifi ve biraz krem sürmeyi deneyin.
D vitamini: Yumurta, somon ve yoğurtDüşük seviyelerdeki D Vitamini ile uyku sorunları arasında olası bir bağlantı olduğunu öne süren birçok çalışma var. Uyku apnesi yaşıyorsanız diğer antioksidanlarla birlikte bu vitamini kullanmak gece nefes almayı ve gece uykusunu kolaylaştırabilir.
Besin reçetesi: Yumurta, somon, tonbalığı, kılıçbalığı, sardalye gibi yağlı balıklar, bazı süt, yoğurt, kahvaltılık gevrek ve narenciye özlü meyve suları gibi gıdalar size yeterli oranda D vitamini sağlar.
E vitamini: Çiğ kuruyemişler, çekirdekler ve ayçiçeği yağı
E Vitamini, çok önemli! Yapılan bazı araştırmalar uyku eksikliğinden meydana gelen zihin bulanıklığına harika bir deva olduğunu söylüyor.
Besin reçetesi: Çiğ kuruyemiş ve çekirdekler ve kanola, ayçiçeği, ceviz, badem gibi bitkisel yağlar en fazla E vitamini içeren besinler arasındadır. Yeşil yapraklı sebzeler ile yağlı balıklar da bu vitamin bakımından zengindirler. Yetişkinler için önerilen besinsel E vitamini değeri 15 miligramdır.
C vitamini: Orman meyveleri, dolmalık
biber ve karnabahar
American Journal of Clinical Nutrition’da yayımlanan araştırmada 21-65 yaş arası sağlıklı kadın ve erkeklerden oluşan bir grupla çalışıldı. Katılımcılara dört ay süreyle, her bir ay için, zengin kırmızı et içeren, beyaz et içeren ve hiç et içermeyen (bitkisel beslenme) protein ağırlıklı üç farklı diyet uygulandı (Dördüncü ayda rutin beslenmelerine devam ettiler).
LDL kolesterol (‘kötü kolesterol’ olarak da bilinir) de dahil tüm kolesterol oranları test edilen 113 yetişkin katılımcının yarısı diğer yarısına oranla daha fazla doymuş yağ (tereyağı ve tam yağlı yiyecekler) tüketti.
Beklendiği üzere, bitkisel protein bazlı beslenme biçimini uygulayan katılımcıların LDL kolesterol düzeylerinde ciddi bir artış olmadığı gözlemlendi. Ancak kolesterol üzerindeki etkilerine gelince, tavuk etinin dana etiyle benzer sonuçlar verdiği görüldü. Hatta bitkisel beslenme diyetine göre her iki tür etin de kolesterolü daha fazla yükselttiğini söylemek mümkündü (üstelik bu durum daha fazla doymuş yağ tüketimine göre de değişmedi).
Genel olarak beyaz et, dana etinden daha iyi bir seçim olmasına rağmen yine de bazı sağlık risklerine sahip bir hayvansal üründür. Tüm et türleri, iltihaplanma sebebi proteinler olan karnitin, lesitin (yağ asidi) veya kolin içerir. Vücut bu proteinleri işlemden geçirirken, trimetilamin oksit (TMAO) seviyesi yükselir ve bu, kardiyovasküler rahatsızlıklar da dahil tüm olası sağlık sorunlarına direkt etki eder.
Bırakmanız anlamına gelmez
Vücut B12’yi daha sonra kullanmak üzere karaciğerde depolar ancak biraz eksikliğe yatkınsanız, yeteri kadar B12’ye sahip olamazsınız. Depolanmış olanlar da azalınca eksiklik semptomlarını yaşamaya başlarsınız.
B12 eksikliği kuvvetsizlik, yorgunluk, iştah kaybı, kabızlık, el ve ayaklarda uyuşma gibi semptomlara sebep olabilir ve teşhisi çok kolay olmayabilir.
B12 eksikliği riski en fazla olan kişiler arasında yaşı ilerlemiş yetişkinler, mide-bağırsak sorunları olan kişiler, katı vegan diyet uygulayanlar ve kronik reflüden dolayı proton pompası inhibitörü gibi ilaçlar kullananları sayabiliriz. İyi haberse şu: Doğru besinleri tüketerek ihtiyacınız olan tüm B12’yi alabilirsiniz.
Yetişkinler günde toplam 2.4 mikrogram B12 almalıdır.
Eğer hamileyseniz veya emzirme dönemindeyseniz daha fazlasına ihtiyacınız olacaktır.