Şirke götüren sebepler

KURAN’ın üzerinde durduğu en önemli ve öncelikli konu hiç şüphesiz, Allah’ın varlığını ve birliğini, yani tevhidi anlatmaktır. Kuran, Allah’ın varlığını ve birliğini anlatmakla başlar ve onunla son bulur.

Yüce kitabımız Kuran-ı Kerim, Allah’ın birliği inancına gerçek anlamını yüklemiş ve her peygamberin bu itikadı öğrettiğini ve bütün dinlerin bu esaslı itikada dayandığını bildirmiştir. Her peygamberin gönderdiği millete ilk sözü, ‘Allah’tan başkasına kulluk etmeyin; çünkü ben sizin elem verici bir günün azabına uğramanızdan korkuyorum’ (Hud, 26, 84) demek olmuştur. Bunun anlamı tevhiddir.

* * *

İnsanı şirke götüren en önemli sebeplerden birisi, Allah’a has olan ve yalnız O’nun bilgisi dahilinde birtakım bilgilerde kendine pay ayırmak ve böylece Allah ile ortaklık taslamaktır.

Kuran-ı Kerim, insanları şirke sürükleyen bu illeti kesin bir ifadeyle yasaklamıştır. Cenab-ı Hak, Kuran-ı Kerim’de ‘Gaybın anahtarları O’nun katındadır, onları ancak O bilir. Kara ve denizde olanı da O bilir. Bir yaprak düşmez ki, O’nun bilgisi dışında olsun. Yerin karanlıklarında olan bir tane, yaş ve kuru hepsi apaçık bir kitaptadır’ (En’am 59) buyurmuştur.

Bir grup topluluğun, Hz. Peygamber’i (S.A.S) karşılayarak birtakım şiirler okudukları sırada ‘İçimizde yarın ne olacağını bilen Allah’ın Resulü var’ manasındaki bir mısrayı da okuyunca; Sevgili Peygamberimiz, derhal buna engel olmuştur (Sahih-i Buhari). Çünkü kendisi Kuran’ın ifadesiyle, ‘De ki: Ben size Allah’ın hazineleri yanımdadır demiyorum; gaybı da bilmem. Ben size bir meleğim de demiyorum. Ben ancak bana vahyedilene uyuyorum. De ki: Hiç kör olanla gören bir olur mu? Hálá düşünmüyor musunuz?’ (En’am 50) buyurmuş ve gaybı bilmenin Allah’a mahsus olduğunu net bir şekilde açıklamıştır.

Birtakım gizli kuvvetlerin insanlar üzerinde tesir ettiğini iddia ederek büyüyle, tılsımla, üfürükle, cinlere ve şeytanlara adaklar adamakla, kurbanlar kesmekle bu tesirleri gidermeye çalışmak, birtakım gizli kuvvet ve tesirlerin insanlara nüfuz ettiğine inanarak bunlara karşı gelmekle meşgul olanlara değer vermek de insanı manevi (gizli) şirke götüren tehlikeli davranışlardandır.

* * *

İnsanları şirke götüren sebeplerden birisi de; Cenab-ı Hakk’a münhasır olan birtakım ibadetleri, O’nun dışında başkalarına yapmak, Allah’a has olan ibadetlerde, sıfatlarda başkalarına pay ayırmak, daha sonra bu başkalarını Allah’ın zatına da ortak saymaktır. Geçmişte şirk batağına saplanan bazı insanlar, Allah’a karşı secdeye kapandıkları gibi putlarına da, din uluları saydıkları kimselere de secdeye kapanırlardı. Hz. Peygamber bütün bunları kesin bir ifadeyle ve şiddetle yasakladı.

Kays bin Sa’d şu vakayı anlatıyor:

‘Bir aralık Hire’ye gitmiştim. Orada halkın Mirzbanlardan birine secde ettiklerini gördüm. Ben ise, ‘Ya Resulullah secde edilmeye daha layıksın’ dedim. Hz. Peygamber buna karşı ‘Kabrimin önüne geçmiş olsaydın, ona secde eder miydin?’ diye sordu. ‘Hayır’ dedim. Hz. Peygamber de ‘Böyle bir şey yapmayın’ buyurdu.’

Bazı insanlar da, birisinin gösterdiği olağanüstü davranışlardan hareketle onu ilah saymamakla birlikte; onunla yaratıcı arasında bir alaka kurmak suretiyle, onun da yaratma kudretine sahip olduğu yanılgısına düşmekte ve onu beşer üstü saymakta, peygamberleri ve Allah’ın veli kullarını da bu kategoriye sokarak tehlikeli bir yola gitmektedirler. Hz. İsa bugün dahi milyonlarca insan tarafından bir ilah veya ilahın oğlu sayılmakta ve şirkin vesilesi olarak kullanılmaktadır. Kuran-ı Kerim, şirkin bu çeşidini de ortadan kaldırmıştır.

* * *

İnsanı manevi, yani gizli şirke götüren sebeplerden birisi ‘riya’dır. Yani, öz yürekli değil, ikiyüzlü olmak, olduğu gibi görünmemek, göründüğü gibi olmamaktır. İnsanların bu tarzda hareket etmelerinin, riyakár davranmalarının çeşitli sebepleri vardır.

Bazıları bunu şan ve şöhret kazanmak amacıyla, kimi birtakım menfaatleri ele geçirmek hırsıyla, kimi göz kamaştırıcı nümayişlere kapılmak zevkiyle, kimi birilerinin dostluğunu kazanmak veya onların düşmanlığından emin olmak amacıyla yapar ki, bunların hepsi de insanı gizli şirke götürür. Çünkü bu şekilde davranışlar heva ve heveslerini, hırslarını tanrılaştırmış kimselerdir. Kuran ‘Hırsını Tanrı edinmiş olan kimseyi görüyor musun?’ (Furkan Suresi) ifadesiyle bu tür insanlara dikkat çekmektedir.

Allah hepimizi bu devirde gizli şirke düşmekten korusun.

SORALIM ÖĞRENELİM

Ailenin rızası olmadan, nişanlılık döneminde imam nikáhı kıyılabilir mi?

Osman Y.-İSTANBUL

İslam’da nikáh, tescili gerektiren bir uygulamadır. Eşlerin, şahitler huzurunda irade beyan etmeleriyle gerçekleşir. İmam nikáhı ise bir gelenektir; resmi nikáh olmadan böyle bir şeye teşebbüs edilmesi doğru değildir.

Namaz kılarken çocuğum ağladı, namazımı bozdum. Günahkár olur muyum?

Ayşe İlhan-İZMİR

Çocuk acı duyar bir şekilde ağlıyorsa namazını bozar, yeniden kılabilirsiniz.

Bir kızı seviyorum; fakat süt kardeşim olduğunu söylediler. Bu kızla evlenebilir miyim?

M.Y.-İZMİR

Bir çocuk iki yaşına kadar annesinden başka bir kadını emmiş ise o kadın onun süt annesi ve kadının emzirdikleri de süt kardeşleri olurlar. Süt kardeşlerin birbirleriyle evlenmeleri Kuran-ı Kerim’de yasaklanmıştır. Dolayısıyla, bu kız da sizin öz kardeşiniz hükmündedir. Evlenemezsiniz. Ancak iki yaşını doldurduktan sonra anneniz onu emzirmişse, bu durumda süt kardeşiniz sayılmaz. Bu konuyu iyice tahkik etmelisiniz.

Resim olan odada namaz kılınır mı? Şayet kılınmışsa yeniden kılmalı mıyız?

Suat Tohumcu-ADANA

Resim olan yerde namaz kılınabilir. Ancak resme karşı namaz kılmak mekruh (nahoş) sayılmıştır. Şayet resme karşı namaz kılınmışsa, yeniden kılınması (iadesi) gerekmez.

Kalıcı dövme yaptırmanın dinimizde hükmü nedir? Dövme yaptırmam halinde ibadetlerim kabul olur mu?

İsimsiz

Vücuda dövme yaptırmak Peygamberimiz tarafından cahiliye ádetlerinden sayılmış ve yasaklanmıştır. Dövme yaptıran kişinin ibadetinin kabul olunmaması söz konusu değildir. Ancak, Peygamberimizin yasakladığı bir şey olduğundan bundan kaçınılması doğru olur.
Yazarın Tüm Yazıları