İSRAF, sahip olduğumuz değerleri kullanılması gereken yerin dışında kullanmak, eldekileri lüzumsuz yere harcamak ve saçıp savurmaktır. Bu da lüks hayat yaşama arzusundan kaynaklanmaktadır ki, İslam bunu şiddetle reddetmektedir.
Kuran’a göre malın, mülkün hakiki sahibi yüce Allah’tır. Káinatta bulunan her şey ve saymakla bitirilemeyecek olan bütün nimetler insan için yaratılmış ve onun istifadesine sunulmuştur. İnsan mal ve mülkün emaneten ve vekáleten malikidir. Dolayısıyla onları müvekkili olan yüce Allah’ın çizdiği çerçeve dahilinde kazanmak ve harcamakla yükümlüdür. Kuran bu hususta, insanın ilahi sınava tabi tutulacağını haber vermektedir.
* * *
Dinimiz, insanın kendisine sunulan nimetlerden meşruiyet içinde faydalanmasını ve sahip olduğu mali gücüne uygun bir hayat sürmesini teşvik ve tavsiye etmektedir. Hz. Peygamber, ‘Muhakkak Allah-ü Teala, kuluna verdiği nimetin eserini onun üzerinde görmek ister’ buyurmak suretiyle bu hususa işaret etmektedir.
İslam, mal, mülk, para harcamakta ihtiyacı ölçü almış, gereksiz ve faydasız yerlere yapılan lüzumsuz harcamaları yasaklamıştır. Her konuda olduğu gibi bu hususta da israf ve cimriliğe kaçmadan itidali (orta yolu) emretmektedir. Bir taraftan harcaması gereken yerlere harcarken, bir taraftan da tutumlu olmalı, tasarrufa önem vermelidir.
İçinde yaşadığımız asrın belirgin özelliklerinden biri, lüks ve israf asrı oluşudur. İlim, fen ve tekniğin ortaya koyduğu geniş imkánlar, moda, lüks ve israf ile heba edilmektedir. Ülkemizde çöp tenekesine atılarak tam bir nankörlük ve çılgınlıkla zayi edilen miktar tonlarla ölçülmektedir. Bu tüyler ürpertici israfın, ülke ekonomisine getirdiği yükün faturası oldukça ağırdır. Unutmayalım ki, ekmek en büyük nimettir. Yeri çöplük değildir. Dünyanın muhtelif yerlerinde açlıktan ölen, bir dilim kuru ekmeğe, bir sıcak çorbaya hasret kalan insanların manevi sorumluluğu hepimize aittir.
Kuran-ı Kerim, israf ve lüks içerisinde yaşayanları zalim ve günahkár olarak nitelendirmektedir. Bir toplumda lüks içerisinde olan varsa mutlaka orada zayıf durumda olan yoksul kesimler de vardır. Bu iki zümre arasındaki büyük uçurum gönüllerde kin ve nefretin doğmasına, böylece toplumda huzursuzluğa ve yozlaşmaya neden olur. Her toplumda lüks ve israf içinde yaşayan tabaka, hep ahlaki bozulmanın kaynağı olmuştur. Bu yüzden yüce Allah safahat içinde yüzen kavimleri helak etmiştir.
Kapitalizmin tüketim hırsı, sınırsız bir insan tipi meydana getirmiştir. Bu sistemde birinin gösterişli bir hayat sürmesi için yine birilerinin açlıkla, yoklukla mücadele etmesi gerekmektedir. İsraf ekonomisine dayalı sistemin kuralı budur. Örnek olarak; düğünlerde dolarları savuranlar, çöplerden ekmek toplayanlar; estetik ameliyat için milyarları harcayanlar, asgari ücretle bir ay geçinenler... Hepsi aynı toplumun üyesidirler.
İsrafı seçen bu insanlar şayet İslam dininin bilincinde olsalar zekát, fitre uygulamaları güzel işleyecek, bunun yansıması sonucunda fakir insan kalmayacaktı. İnsanlar arasında sevgi, kardeşlik, hoşgörü tesis edilmiş olacaktı. Ama ne yazık ki insanoğlunda kanaatsizlik, açgözlülük almış başını gidiyor. Şunu hiç aklımıza getirmiyoruz; her bir doyum insanda yeni bir doyumsuzluk doğurur. Tıpkı balık gibi ne kadar verirsen ver yine boğazını açar.
İsraf, bireyin olduğu kadar topluma yön verecek otoritelerin de dikkat etmesi gereken önemli bir husustur. Bu konuda Peygamberimizin hayatı örnek alınmalıdır. Bazı şahsiyetler vardır ki sadece bir hayat yaşarken ellerine iktidar imkánları geçince hayat tarzlarını değiştirirler, lüks içerisinde şaşaalı hayat sürerler. Hz. Peygamberin büyüklüğünün bir işareti şudur ki; Mekke döneminde yaşadığı mütevazı hayatını Mekke ve Medine’nin yegáne hakimi; yani devlet başkanı olduğunda da sürdürmüştür.
Evinin mefruşatı sıradan bir yatak, hurma yapraklarından örülmüş bir hasır, topraktan yapılmış bir su testisinden ibaretti. Evinin duvarları kerpiç, tavan hurma ağacı ve yapraklarından oluşmuştu. Halbuki Allah’ın elçisinin lüks içinde yaşamasını sağlayacak birçok imkánlar vardı. Hazineler onun emri altında idi. Oysa Peygamberimiz sahip olduğu bütün nimetleri toplumuna dağıtıyor, kendisi, eşleri ve çocuklarına daha az pay ayırıyordu. Ashabından daha fakir bir hayat sürüyordu. Bu yüzden eşleri zaman zaman şikáyetçi olmuşlar, Hz. Peygamber ise sadelikten taviz vermeyip tavrını değiştirmemiştir.
* * *
Ülkemizin ve bazı devletlerin maruz kaldığı ekonomik sıkıntıların ana sebepleri arasında israf zikredilmektedir. Sosyal ve ekonomik sıkıntıların önüne geçmek istiyorsak, hem birey hem de toplum olarak yersiz, gereksiz ve faydasız harcamalardan kesinlikle kaçınmalıyız.
Mevcut milli kaynaklarımız iyi değerlendirildiği takdirde nüfusumuzun çok çok üstündeki insanlara yetecek durumdadır. Yeter ki kıymetini ve yerli yerince istifade etmesini bilelim.
SORALIM ÖĞRENELM
Geçen haftaki yazınızda Hz. Peygamber’in çok evliliğinin nedenlerini yazdınız. Ancak, vermek istediğiniz mesajı okuyucuya mı bıraktınız?
Mehmet Tuncay ÇALOĞLU/İSTANBUL
Yazının uzun olması nedeniyle bize ayrılan köşeye sığmadı. Vermek istediğim mesaj şudur: Hz. Peygamber’in, hayatının en verimli çağında ve sıcak bir coğrafyada 40 yaşındaki bir kadınla evlenip onun ölümüne kadar da üzerine herhangi bir kadın getirmemesi, cariyelerini bile azat etmesi, O’nun şehevi ihtiraslardan uzak, ne derece nezih bir hayat sürdüğünün ispatıdır. Ayrıca, Peygamber eşlerinin irşat görevleri vardı. İslam’ın kadınlara özgü nice hükümleri vardır ki, Peygamberimiz bunları doğrudan doğruya kadınlara açıklayamazdı. Kadınlar da bunları sorup öğrenmeye cesaret edemezlerdi. Bunlar, eşleri aracılığıyla diğere kadınlara intikal ettirilebilmiştir. Bu konuyu ileride tekrar işleyeceğim.
Peygamberimizin çocukları hangi eşinden doğmuştur?
Nuriye DEMİR/ALMANYA
Peygamberimizin Hz. Hatice’den 2 oğlu ve 4 kızı olmuştur. Diğer eşlerinden çocuğu yoktur.
Ayet, dua ve Allah yazılı kolye ile banyo, WC gibi yerlere girmemizde bir sakınca var mı?
S.C/ADANA
Tuvalete veya banyoya girerken çıkartıp, cebinize veya elbisenin altına saklayarak girmenizde bir sakınca yoktur.
Av hayvanlarının boğup getirdiği tavşanın etinin yenmesi helal midir?
Ferit AYIK/İSTANBUL
Köpek, atmaca ve şahin gibi eğitilmiş hayvanların avladıkları yenilir. Ancak bu eğitilmiş av hayvanlarını ava gönderirken ‘Bismillahi allahu ekber’ demek şarttır.