BU haftaki yazımı okurlarımdan gelen yoğun talep üzerine Kuran ve sünnet ilişkisine ayırdım.
Yüce Allah, ilk insanla birlikte, onlara ilahi mesajını iletmek üzere aralarından elçiler seçmiş, bu mümtaz şahsiyetler vasıtasıyla da evrensel hükümlerini bildirmiştir. Peygamber olarak seçilen ve ilahi mesajı insanlara tebliğle görevli bu zatların misyonu, sadece Allah tarafından bildirilen hükümleri birer tebliğci sıfatıyla insanlara iletmekten ibaret değildir. Bu mesajların anlamlarını yorumlamak, uygulamalarını göstermek, irşat etmek gibi görevleri de vardır.
Kuran-ı Kerim'de, "Biz size, ayetlerimizi duyuracak, sizi her kötülükten kurtaracak, size Kitabı ve hikmeti öğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek aranızdan bir Peygamber gönderdik-(Bakara 2/151)" deniyor. Ayette geçen hikmet kelimesinin Kuran dışında bir şey olması gerektiği hemen akla gelmektedir. Burada "hikmet" ile ne kastedildiği tartışılabilir ve farklı yorumlar getirilebilir. Ancak bu, Hz. Peygamber'in ayetler dışında başka bir şeyler öğrettiği gerçeğini ortadan kaldırmaz.
* * *
Bu hususta İmam Şafii şöyle demiştir: "Kuran ilmine vakıf kimselerden işittiğime göre hikmet, Hz. Peygamber'in sünnetidir; çünkü önce Kuran zikredilmiş, onu hikmet takip etmiştir. Allah, insanlara Kitap ve hikmeti öğretmek suretiyle onlara yaptığı büyük lütuftan bahseder. Bu bakımdan hikmetin sünnetten başka bir şey olduğunu söylemek mümkün değildir."İbn-i Teymiye de "hikmet"in sünnet anlamına geldiğini ifade etmektedir. Bu açıklamalar göstermektedir ki; Kuran-ı Kerim'e göre Hz. Peygamber'in görevi sadece ayetleri okuyup nakletmek, yani postacılık değildir. Bilakis bu temel görevine ek başka görevleri de vardır ki, bu görevler "sünnet" kapsamında değerlendirilmelidir.
Hz. Muhammed'in(SAV) söz, fiil ve kabulleri demek olan sünnetin bir işlevi de, Kuran'da bulunan herhangi bir hükmü herhangi bir yönden açıklamaktır. Buna genellikle, kısaca temas edilmiş (mücmel) hükümlerle, anlaşılması zor olan (müşkil) hükümlerin açıklanması, mutlak hükümlerin belli kayıtlara bağlanması (takyid), genel hükümlerin özelleştirilmesi (tahsis) denilmektedir.
Mesela namaz kılınmasını emreden ayetler mücmel olarak gelmiş; fakat rekatlarının adedi, şekli ve vakitleri Kuran'da beyan edilmemiştir. Keza zekát verilmesini emreden ayetler mutlak olarak gelmiş, zekátı gerektiren malın asgari haddi, miktarı ve şartları belirtilmemiştir. Kuran-ı Kerim'de bunun gibi, şekli, şartı ve erkanı açıklanmadığı için uygulaması mümkün olmayan daha birçok hükümler vardır ve bunların beyanı için yine Hz. Peygamber'e başvurmaktan başka çare yoktur. Nitekim Yüce Allah da bu yönden Hz. Peygamber'e ikinci bir görev vermiş ve şöyle demiştir: "İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman için ve düşünüp anlasınlar diye sana Kuran-ı indirdik-(Nahl 44)."
* * *
Dinin doğru anlaşılmasında Peygamber'in uygulama ve açıklamaları önemli bir yer tutmaktadır. Zira, insanların arasında dini en iyi anlayan ve gereklerini uygulamaya koyan Hz. Peygamber'dir.
Dini doğru anlamak isteyen, Kuran ile sünneti birlikte değerlendirmek zorundadır. Peygamberimizin, Kuran-ı Kerim'in anlaşılması ve hayata geçirilmesiyle ilgili sözleri ve davranışları, biz Müslümanlar için bir delil ve bağlayıcı hüküm ifade eder. Kuran-ı Kerim'de, "Peygamber size neyi verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa ondan uzak durun-(Haşr 59/7)" buyrulmaktadır.
Kuran ve sünnet; biri ilahi mesaj, öbürü de o mesajın mahalli ve tebliğcisi olan yüksek zatın örnek ve ideal hayat tarzı, davranış bütünlüğü olarak bütün Müslümanların iki temel ölçüsüdür. Dini hükümlerin ve ilimlerin temeli de bu iki kaynaktır.
Müslümanlar, Kuran'ı ve sahih sünneti kendilerine mutlak, vazgeçilmez gerçek ölçü olarak kabul etmişlerdir.
SORALIM ÖĞRENELİM
Norveç ve Danimarka'da Peygamberimizi küçük düşürücü karikatürler yayınlandı. Bu konudaki görüşünüz nedir?
Mehmet UĞURLU/ANKARA
Bu çirkin olay bizleri derinden üzmüştür. Avrupa'da öteden beri Peygamberimizle alakalı Müslümanları rencide eden karikatürler, yazılar, kitaplar ve filmler yayınlanıyor. Bu garazkár bir taassubun ürünüdür. İnançlara saygısızlıktır. Bizim onların inançlarına gösterdiğimiz saygıyı onlardan da beklemek hakkımızdır. Bu konuda bazı İslam ülkelerinin gösterdikleri tepkiyi memnuniyetle karşılıyoruz. Güneş balçıkla sıvanmaz. Batılı birçok insaflı ilim adamı, tarafsız bir gözle İslam'ı incelemekte ve Peygamberimize övgüler yağdırmaktadır.
Kocam çalışmıyor, evi ben geçindiriyorum. Aynı zamanda borçlarını ödüyorum. Kocamla ayrılmak istiyorum. Dinimize göre kadın, kocasını boşayabilir mi?
Boşanmayı dinimiz hoş karşılamamıştır. Ancak geçimsizlik halinde boşanmaya izin vermiştir. Bugün geçerli hukukta olduğu gibi İslam hukukunda da kadın, mahkemeye başvurarak eşinden boşanma isteğinde bulunabilir.
Camide cemaatle namaz kılarken caminin alt katında veya bitişik binada imamı görmeden sadece hoparlörden sesini duyarak kılınan namaz geçerli midir?
Kemal ANADAĞ
Caminin alt katında, üst katında veya bitişik binada cemaate katılan kimse imamın sesini duyuyorsa namazı sahihtir.
Vasiyet etmek gerekli midir?
Hüdai ASLAN/ANKARA
Hac, zekát, oruç fidyesi ve yemin kefareti gibi ibadetlerle ilgili borçlarının ödenmesi, ayrıca yanında bulunan emanetlerin verilmesi ve sadece kendisinin bildiği borçlarının sahiplerine ödenmesi hususunda vasiyet etmesi gerekir. Aksi halde borçlu olarak ahirete gider.