AYNA (ayine) eşyayı yansıtması, parıltısı, aydınlık ve lekesizliği gibi özelliklerinden dolayı varlık ve mefhumlar (anlamlar) kendisine benzetilmiştir.
Tasavvufta, kalbin ilahi bilgiye hazırlanmak üzere temizlenip aydınlatılması yine ayna örneğiyle açıklanmıştır. Özellikle İbn-i Arabi’de bu unsur büyük önem kazanmıştır. Ona göre; álem dümdüz, ruhsuz, cilasız bir halde iken Allah Adem’i yaratınca yokluk aynası da denilen álem cilalanmış oldu. İnsan aynasında Allah, öbür varlık aynalarında olduğundan daha iyi tecelli etmiştir.
Ayna, gerçeği olduğu gibi yansıtır. Hiçbir ayna hatır gönül için yalan söylemez. Çirkini güzel, güzeli de çirkin göstermez. Kendisine akseden şey her ne ise görüntüsü de ondan ibarettir.
‘Her ne gözle baksa göz
Ayinede kendin görür.
Vechini(yüzünü) pak eyle kim
Mir’ata (aynaya) bühtan (iftira) olmasın.’
Mevlana aynaya teraziyi de ilave ederek şöyle der: ‘Bir kimse incinecek yahut bir şahıs utanacak diye ayna ve terazi doğruyu söylemekten çekinirler mi?’ Evet, ayna da terazi de yüksek birer mihenk taşıdır. Hatırım için doğruyu gizle, fazla göster, eksik gösterme diye yalvarsan onlar sana cevap verirler ki, herkesi kendine güldürme. Ayna ve terazi karşısında hilekárlık olur mu?
‘Mümin müminin aynasıdır’ (Tirmizi, Ebu Davud) mealindeki hadis, Müslümanların birbirlerine ayna vazifesi gördüklerini ifade eder. Gazali’nin de işaret ettiği gibi, insan kendisinde mevcut olup doğrudan göremediği kusur ve hatalarını din kardeşi vasıtasıyla görür. Bunun içindir ki Halife Hz. Ömer kendi kusurlarını Selman-ı Farisi’ye sorardı. Mümin, mümine kusur ve hatalarını münasip bir dille söyleyerek ayna görevi yapmalıdır. Dinimizde ruh ve huy güzelliğine de değer verilmiştir. Çünkü ‘dış, için aynasıdır’. İçteki güzellik mutlaka dışa akseder. Şu halde beden ve şekil güzelliğine bakılarak ruh ve ahlak güzelliğine hükmedilebilir. Kişinin iç halleri bakımından güzel olduğuna sözü değil, hali şahitlik eder.
Kuran-ı Kerim’de Allah’ın isimleri arasında gösterilen ‘el-mümin’ ile hadiste geçen ‘mümin, müminin aynasıdır’ anlamındaki ‘mümin’ kelimeleri arasında Hamadani tasavvufi bir bağ kurarak müminin aynı zamanda Allah’ı yansıtan bir ayna olduğu sonucuna varmıştır. Buna göre, halk kendini hak aynasında, hak da kendisini insan aynasında görür. Başka bir hadise göre ‘Allah insanın kalbine nazar eder’, yani kendisini kalp aynasında temaşa eder, mümin de hakkı kendi kalp aynasında seyreder.
Biz cilalı ayna gibiyiz, herkes bizde kendi suretini görür diyebilecek mana yüceliğine sahip insan nerede? Bakınca kendimizi göreceğimiz ayna olabilecek, inanç, fikir, düşünce, ahlak ve fazilet adamları nerede! Bugün bunlara ne kadar da muhtacız.
Ben diyorum ki;
Çerh ile söyleşemem
Ayinesi saf değil...
SORALIM ÖĞRENELİM
Ateist bir insanla bir arada oturup konuşabilir miyim?
Rumuz/İzmir
Elbette konuşabilirsiniz. Ancak ikna gücünüz yoksa dini konularda tartışmaya girmeyiniz.
Cuma namazı evde kılınır mı?
İsa Zengin/İSTANBUL
Adından da anlaşılacağı üzere cuma namazı toplu halde kılınması farz olan bir ibadettir. Buna göre cuma namazı az veya çok bir cemaatle herkese açık bir mekánda kılınır.
Nefese uğrayan çocuk için kurşun döktürmek doğru mudur?
Çocuğa nefes değdi veya nefese uğradı gibi şikáyetler Anadolu’da kadınlar arasında çok duyulur. Kurşun dökmek, üzerlik tüttürmek suretiyle iyileşeceğine inanılır. Bunların dinde yeri yoktur.
Kendisini mürşit diye tanıtan bir zat, Allah’tan özel bilgiye sahip olduğunu söylüyor, ne dersiniz?
İbrahim Özcan/İZMİR
İslam’a göre; Allah katından özel bilgi yani vahiy alan kimseler sadece peygamberlerdir. Hz. Muhammed’le birlikte vahiy kapısı kapanmıştır. Artık hiç kimsenin özel bilgi aldığını iddia etme hakkı yoktur. İlhama gelince; bu bir tür sezgidir ve herkese gelebilir. Kesin bilgi değildir. Dolayısıyla dini açıdan delil sayılmamıştır.
Terörist, bir noktada ateisttir sözü doğru mudur?
Ahmet Bilgin/İSTANBUL
Terörist işlediği cinayetleri helal, meşru sayarsa dinle bağını koparmış olur. Çünkü helale haram, harama helal demek İslam inancına göre inkár sayılmıştır.
1970 yılından sonra oruç tutamadım.Kimlere ve ne kadar fidye vermeliyim?
Mediha Aykul
Oruç tutmaya gücü yetmeyen düşkün, yaşlı ve iyileşme ümidi olmayan hastalar tutamadıkları her gün için yoksullara fidye (fitre kadar) para verirler. Bunların dışında, yani özürsüz olarak oruç tutmayanlar Allah’a karşı sorumlu duruma düşmüşlerdir. Bundan dolayı af dilemeleri ve kaza etmeleri gerekir.