Paylaş
Metrobüsteyim ama yemin ederim yanlışlıkla bindim. Aslında Marmaray’a binecektim. Buraya her geldiğimde metrobüse binmekten alışkanlık, bir yandan kafamın içinde toplu taşıma fikrini olgunlaştırmaya çalışırken ayaklarımı başıboş bırakmışım. Bu idari boşluğu fark eden ayaklar baş olmuş, beni metrobüse bindirmişler. Birinci durağa geldiğimde “Atatürk Havalimanı’nın oraya gitmek için nerede inersem daha pratik olur?” diye kafayı kaldırdım da orada fark ettim yanlış taşıta bindiğimi. Neyse artık bindik bir kere, yolda hallederim...
İşe gidiş-geliş saati metrobüsünde olmadığımdan yerdeki ‘burada durunuz’ talimatları uygulanabilir durumda. İmkânlar el verdiğince sosyal mesafe bırakma çabası, ciddi bir kısmımızın mecbur kalmadıkça bir yerlere dokunmamaya çalışalım kaygısıyla birleşince ilginç görüntüler ortaya çıkabiliyor. Tutunmadan seyir halindeki metrobüste dengede durmaya çalışırken sanal gerçeklik ortamında sörf oyunu oynayan insanlara benziyoruz.
Vagonda uçma tehlikesi yaşanıyor
Temastan kaçınma işi toplumun geneline yayılmış görünmüyor ama yayıldığı kısmında bile büyük işler başarılmış. İnsanlar birbirlerine çok fazla yanaşmak istemediği için iniş-binişlerdeki itiş kalkış halinde de nispeten azalma var. Şehrimiz toplu taşımalarından kimsenin umursamadığı, adeta bir suya yapılan anons olan “Lütfen inen yolculara öncelik verelim” söylemi neredeyse uygulanır hale gelmiş. Neredeyse diyorum çünkü kapı açılınca içeridekilerin inmesini beklemeden hücum edenler tamamen ortadan kalkmış değil. Ama sayıları gün içinde tek haneli rakamlara düşmüş ki bu da oldukça etkileyici bir düşüş. Başkalarına herhangi bir konuda öncelik vermeyi bütün toplu taşıma kullanıcılarının içselleştirmesine bu pandeminin de gücü yetmez zaten. Tersi yöndeki tutum çoktan kemikleşti bile.
Vardığım yerde işim rast gitmiyor. Ulaşmaya çalıştığım devlet dairesinde birinin testi pozitif çıkmış, bütün binayı ilaçlamaya girişmişler. Tüm işlemler iki saatliğine iptal, binaya giriş de yasak. Halledilmesi başka bir bahara kalan işimi arkada bırakıp dönüşe geçerken bu kez doğru taşıttayım. Marmaray’da koltukların boş bırakılması için üzerlerine yazı asılmış ama şöyle bir sıkıntı var: Bu koltuklar boş kalınca hatırı sayılır bir kısmı yaşlı olan yolcular ayakta kalıyor. Sağa sola da çok fazla dokunmak istemedikleri için vagonun içinde oradan oraya uçma tehlikesi atlatıyorlar. Dolayısıyla bu boş bırakma işi pek işlemiyor. Onun dışında bir sıkıntı yok. Havada tatlı bir gerilim, suratta da maskeler...
Vapurlar da metrobüsleşmiş
Madem günaha girdik, hepsine girelim bari dercesine toplu taşımanın incisi vapuru da atlamış olmayayım diyerek o tarafa aktarıyorum kendimi. Normalde herkesin favori ulaşım aracı olan vapur pandemi sonrası metrobüsleşmiş. Karadan gidenlerin alayından daha kalabalık. Açık hava bölümü olması seçilme oranını daha da arttırmış ama bu sefer de o açık havayı alacak santimetre kalmamış.
Ondan indikten sonra bir de tramvayı deneyecek halim kalmıyor. Ben bu arayı yürürüm artık... “Bir gün için atılabileceğim kadar çok maceraya atıldım, alabileceğim kadar risk aldım” diyorum.
Aylardır mümkün mertebe ertelediğim, binmesem olmaz mı dediğim toplu taşımaya “Haydi hayırlısı” diyerek dönme günümü böylece tamamlamış oluyorum. Şimdi kendimi dezenfekte etmem ve ‘Acaba gerçekten ofisin arka sokağında falan bir yere mi taşınsam, nasıl olsa sosyal hayat falan da bir yere kadar hâlâ bu ortamda’ düşüncesini kafamdan atmaya çalışmam lazım.
Paylaş