Karantinadan öğrendiklerim

Normalleşme süreciyle birlikte değerlendirmeler de başladı. Anormal günlerden hepimiz bir şeyler öğrendik sonuçta. Ben ne öğrendim? Sıralıyorum.

Haberin Devamı

Başlarda insanlar “Küçük şeylerden mutlu olmayı ve bardağın dolu tarafına bakmayı öğrendim” minvalinde konuşuyordu. 10 hafta sonra aynı yerdeler mi emin değilim. Ruhunu ılık suya bastırıp içine katlananlar var hâlâ ama bunun genelgeçer bir durum olduğunu sanmıyorum. Kendi adıma bu saatten sonra bu kadar büyük şeyler öğrenemiyorum sanırım. Geriye dönüp bakıyorum, sürecin çeşitli aşamalarında neler öğrendim diye. Öyle katlanacak, ütülenecek bir şey çıkmıyor.

Mesela ilk günlerde suratımıza ne kadar çok dokunduğumuzu fark ettim. Burada bir aydınlanma, öğrenme süreci oldu. Ama surata dokunmamaya odaklanmanın ciddi mesai aldığını da görmüş oldum. Çok da kaşınan bir bölgeymiş aksi gibi. Bütün bu süreci beden farkındalığında bir adım olarak görmeye çalıştım çünkü öbür türlü motive olmak zor oluyordu. İnsanın kendi suratına mesafe koyması kolay iş değilmiş.

Haberin Devamı

Göz kararım gelişti. Bu da bir öğrenimdir. İlk iki haftanın sonunda artık 1.5 metreyi gözümle şak diye ölçebiliyordum. İki market arabası boyu mesafe, iki köpek boyu mesafe gibi kerterizlerim oluştu.

Podcast zaten dinliyordum. Arz da fazlalaşınca daha çok dinlemeye başladım. Karantinanın üçüncü haftasında
podcast’in aslında büyük hastası olduğum sonucuna vardım. İki hafta sonra çok fazla podcast yapıldığına kanaat getirdim.
Şimdi başladığım yerden biraz ileride ama o coştuğum haftanın da bir tık gerisinde süreci tamamlıyorum.

Dördüncü haftada evde ekmek yapma furyası yükselişteydi ve ne zaman zirve noktasına ulaşıp yavaşlamaya başlayacağı henüz öngörülemiyordu. Bence evde ekmek yapmayı göre göre öğrendim ama yapacak vaktim olmadığından yapamadım! Dolayısıyla bu iddiamı kanıtlayamıyorum.

TAM SİSTEMİ OTURTTUK NORMALLEŞME BAŞLADI

Beş ve altıncı hafta yanılmıyorsam evden çalışma işinin aslında ne kadar da mümkün olduğunu görüp sevindiğim... Yedinci de yemek tariflerinde göz kararı gitmenin bazen çok hüzünlü sonuçlar verebildiğini öğrenip üzüldüğüm hafta olsa gerek. Sebze köftesi denememe az galeta unu koymuşum. Tavaya omlet gibi yayıldılar. Hatırladıkça hâlâ sinirim bozuluyor. Neyse.

Haberin Devamı

Sekizinci, dokuzuncu haftanın kazanımı artık iyice mükemmelleşen hızlı dizi izleme tekniği oldu. Hızlı okuma tekniklerine çalışmayı hep isterdim. Kısmet bunaymış. Dizilerin olmasa da olur sahnelerini daha başlarken yakalayıp atlayabilir hale geldim. Böylece bir sezonu üç saatte bitirir oldum. Bu hıza alıştım. Şimdi sadece yerli dizi değil yabancı diziler de yersiz uzun geliyor.

Son bir-iki haftadaysa karantinada kendini geliştirme noktasında pek kıymetli başarılar elde edemediğimi görmüş ama diğer taraftan sürdürülebilirlik açısından iyi gittiğim sonucuna varmıştım. Bu post-apokaliptik kelimesini başta bol keseden tükettik ama şöyle de bir şey var, post-apokaliptik film repertuvarı iyi olanlar bir adım önde. “Zombi problemi olsa nasıl bir hareket planı izleriz” konuşmalarının daha önce yapıldığı bir ev olmanın çok faydasını gördük biz.

Haberin Devamı

Tam kendimizle gurur duymaya, “Valla galiba biz bu sistemi iyi oturttuk” demeye başlamıştık ki normalleşme sürecine girildi. Öğrendiklerim biraz boşa gitti gibi oldu. Şimdi işin gücün yoksa git tekrar sosyal bir hayvan olmayı öğren!Karantinadan öğrendiklerim

Yazarın Tüm Yazıları