Paylaş
Geçen bir magazin programına denk geldim televizyonda...
Diyor ki “Ünlü işinsanı bilmemkim tatilini Bodrum’un gizli koylarında geçiriyor.” “Vay” dedim, “cümlenin güzelliği”... Hiçbir yerinin oluru yok.
Geçen hafta ‘Kaz çalan Suriyeliler’ haberi vardı da her yanı başka çıkmıştı. Kaz kaz değil, ördekti. Çalmıyorlardı, kendi ördeklerini bırakıyorlardı. Suriyeli değil, Iraklıydılar. Bunda da benzer bir durum var.
Ünlü işinsanı ünlü değil, adını hayatımda ilk defa duyuyorum. Eşe dosta sordum belki benim cahilliğimdir diye, onlar da bilmiyor çıktı. Koy da gizli falan değil... Tarihçi Emrah Safa Gürkan’ın güzel bir lafı vardı, “Tüyo gerçekten tüyoysa size kadar gelmez zaten” diye... Bu gizli koy işi de bu hesap... Bir kere adam zaten gizli koyda tatil yapıyor olsa gizli kalırdı, çarşaf çarşaf fotoğrafları çıkmazdı. Ayrıca Bodrum’da gizli koy ne arar? Gizli sokak, gizli park yeri, gizli oda falan da bulunamaz. Her yeri santim santim bilinen ve doldurulan bir beldeden bahsediyoruz.
Gittim, internette arattım ‘Bodrum gizli koy’ diye... ‘Bodrum’un az bilinen koyları’ haberleri çıktı. “İyi” dedim, “en azından tam gizli değil, az bilinen... Açalım bakalım ne kadar az biliniyorlarmış.” Biri bir inşaat şirketinin kafa göz daldığı koy. Diğer az bilinen koyda deve kadar marina var. Bir tanesinin 20 yıl önceki fotoğrafını koymuşlar, şimdi orada lüks site var. Böyle gidiyor...
“Güzel bir laf vardı, “Tüyo gerçekten tüyoysa size kadar gelmez zaten” diye. Bu gizli koy işi de bu hesap.”
Bu gizli, az bilinen koyların bir de restoran versiyonları var. Millet yana döne arıyor. Az bilinen, fiyatı da makul restoran... Bundan da yok, boşuna bir arayış. Olmadığını bilmemizi sağlayan pek çok şey var. Biri sosyal medyada paylaşılıp duran adisyonlar ve göz kanatan fiyatlar.
Bir diğeri de geçen gün MasterChef Türkiye’de izlediğim genç kardeşimiz. Bu arkadaş yarışmanın kendini tanıtma bölümünde ilginç bir şey anlattı. “Ben” dedi, “restoranlara gidiyorum, menülerinde beğendiğim şeyleri kopyalıyorum, getirip kendi açtığım mekânın menüsüne koyuyorum. Sonra lüks arabaları olan tanıdıklarım var, onlardan rica ediyorum, arabalarını dükkânın önüne çekiyorlar. İnsanlar o arabaları görünce ‘Burası herhalde gizli kalmış, iyi bir mekân’ deyip geliyor”.
Sonra da “Mesela şimdi bir kruvasancı açıcam. Ama kruvasandan anlamıyorum. Ankara’daki kruvasancının şefi bir hafta gelecek, İstanbul’dakinin şefi bir hafta gelecek, birbirlerinden haberleri de yok” diye devam etti. ‘Oh ne güzel; kimsenin fark etmediği, az bilinen mekân buldum’ diye sevinip yemeğe gelen müşterileri de bir süre adisyonladıktan sonra yine aynı arabaları görüp ‘Burası herhalde çok güzel iş yapıyor’ diyen birilerine satıyormuş mekânı.
Yani bir yerlerde keşfedilmemiş, az bilinen bir şey buluyorsak o bulduğumuz yer de aslında keriz niyetine bizi bulmuş, bir güzel silkeliyor olabilir pekâlâ. Yani öyle gizlisi, az bilineni pek kalmadı bu işlerin. Gerçekten az biliniyorsa siz de bilmiyorsunuzdur. Bence durduk yere başınıza iş, bütçenize yara almayın arayacağım diye...
Paylaş