Düğünler hep çevrimiçi kalsaydı!

Bir işin olumsuzluklarına değil olumlu ve işime gelen yanlarına bakmayı tercih ettim hep. Örneğin düğünlere ekran başından katılmaktan çok memnundum...

Haberin Devamı

Düğünler hep çevrimiçi kalsaydı
Anladığım kadarıyla herkes ofisi, kahvecileri ve meyhaneleri özlemiş. “Saldık sizi, haydi iyi gezmeler” dendiği andan itibaren bu mekânlardan story’ler arka arkaya geldi. Ben bardağın dolu tarafını görürüm... Olaya şuraya, buraya gidemedim noktasından değil, bu süreçte nelerden yırtmış oldum gözüyle bakıyorum. Mesela düğün sezonunun 2.5 ayını pas geçmiş olduk. Ben de bunu olumlu buldum.

Alkollü akrabalardan çekinirim her zaman

Bu süre zarfında çevrimiçi canlı yayın üzerinden üç düğüne katıldım. Bu düğünlerin ‘çevrimdışı’ olanlara göre ciddi artıları olduğunu fark ettim. Sıralayayım:

Altın takmak yerine kalp atıyorsun. Ekonomik ve sürdürülebilir bir model. İlkbahar, sonbahar arasında dokuz düğüne katılınca sona doğru insanın tadı iyice kaçmaya başlıyordu.

Haberin Devamı

Normalde bir tam geceyi kapatan düğün aktivitesi bir saat içinde yaşandı bitti oluyor. Epey olumlu. Ayrıca ‘Biz biliyoruz da mı oynuyoruz’ noktasına hiç gelinemiyor böylece. Bu da büyük bonus.

Giyinmek gerekmiyor. Her düğün öncesi beni darlayan konuların başında gelir kendisi... İstisnasız her seferin bir noktasında kendimi ‘Siz öpüşeceksiniz diye ben niye yaz günü ceket giymek durumunda kalıyorum arkadaşım ya?’ diye söylenirken yakalarım. Bu süreç sonunda gömleğin içime sinmemesi ama ‘Eh tamam olduğu kadar, damat değilim, şahit değilim, konu benimle ilgili değil sonuçta, gömleğimle gündem olacağım bir durum yok’ şeklinde meseleyi kafamda bağlamamla biter. İnternet üzerinden olunca çok rahat bir şekilde ‘Kim evlenecekse o giyinsin kardeşim’ diyebiliyorsun.

 Sarhoş akrabalar ya da iş arkadaşları tarafından kilitlenme ihtimali ortadan kalkıyor. Gençliğimde katıldığım bir düğünde damadın dayısı kulağımdaki küpeden mütevellit “Yavuz Sultan Selim gibi bu delikanlı hey maşallah” diye kilidi vurmuş, üç kadeh sonra da “Osmanlı torunu bu, aslan aslan” diye sırtıma sevgi amaçlı bir Osmanlı tokadı indirmişti. Üç gün boynum ağrıdı, genç yaşımda fıtık başlangıcı verdi bana ayarsız dayı. O gün bugündür alkollü düğün akrabalarından çekinirim.

Haberin Devamı

 Nikâh memuru mizahı gerçekten zor katlanılır bir şey. “Yetkiyi şuradan aldım, şimdi ona dayanıyorum ve sizi karı-koca ilan ediyorum, haydi hayırlı öpüşmeler” deyip geçemiyor hiçbiri, illa bir küçük şaka katılacak işe. Hatırlarsınız, gelin “Eş olarak kabul ediyor musunuz?” sorusuna “Hayır demek ne mümkün” diye cevap verince nikâhı iptal eden memur vardı. Sonradan “Pişman değilim, çiftler nikâh masasında şaka yapmasın” demişti. Favori memurum o. Bütün nikâhları o kıysın istiyorum.

Nikâh değil boşanma şahitliğine yazılıyorum

Bu kazanımlar mazide kaldı. Güncellenen davetiyeler düşmeye başladı. Toplamda üç düğünden kaçmış olduk. Ama hiç yoktan iyidir.

Haberin Devamı

Bu arada, arkadaşlarımca boşanma davalarına şahit yazılıyorum ama düğünlerde asla... Negatif enerjimin baştan kendini ele vermesinden olabilir. Ama aslında evlenirken kim şahitse boşanırken de onun olması, kim başladıysa onun bitirmesi lazım içtihat olarak. Yemeli, içmeli, ‘wedding crashing’li şahitliği sen yap, Adliye’de ‘şimdi şöyle hâkime hanım’lı olanı ben yapayım. Ne güzel hayat vallahi!

 

Yazarın Tüm Yazıları