Paylaş
Dün “Taraf”ta Ahmet Altan’la Yasemin Çongar’ın, Kandil Dağı’nda PKK’lılarla yaptıkları söyleşiler vardı.
Bu söyleşiyi ve Kandil Dağı notlarını okurken, terör örgütünün söylemlerine bakarak “çözüm”ün hâlâ uzakta olduğu izlenimini edindik. Örneğin örgüt adına konuşanlar, ancak “Öcalan’ı da kapsayan” bir topluma katılım yasası çıkarsa, evlerine döneceklerini söylüyorlardı.
En fazla dikkati çeken söylem ise PKK’lıların çözümü, Filistin’deki veya İRA’daki gibi uluslararası zemine taşıma niyetleri olmalıydı. “Oslo Barış Konferansı”na atıfta bulunan bir PKK’lı, “Akil İnsanlar Komitesi”ni hatırlatıyor, Marti Ahtisari’nin, Yaşar Kemal’in, Talabani ve Barzani’nin içinde bulunabilecekleri bir kuruldan söz ediyor ve Birleşmiş Milletler’i, Avrupa Birliği’ni devreye sokma gereğinden hareket ediyordu.
Türkiye’nin bir iç sorununu uluslararası bir zemine taşımayı ifade eden bu yaklaşım da, çözümün uzakta bulunduğunun bir diğer kanıtı olabilir.
AK Parti’ye güvensizlik
Bu arada Yasemin Çongar’ın notlarından anladığımıza göre, PKK’nın AK Parti’den duyduğu rahatsızlığın kaynağında, “tezkere” ile ertesindeki hava bombardımanları ve uluslar arası zeminde PKK’nın izole edilmesine dönükçalışmalar kadar, Güneydoğu’daki son oy dağılımının da katkısı var.
Çongar bu konuda şöyle yansıtıyor durumu:
-PKK yöneticileri AK Parti’yi “dini siyasete alet etmek” ile “kömür dağıtıp oy toplamak” ile itham ederken, söz başörtüsüne gelince CHP’nin resmi çizgisiyle birebir uyumlu konuşmaya başlayıp bizi şaşırtıyorlar.
Taraf gazetesini, Ahmet Altan ve Yasemin Çongar’ıbu gazetecilik başarısından ötürü kutlamak gerekiyor.
Daha önce de Dağlıca baskınında esir edilen sekiz askere ilişkin yayınlarında, olayı farklı açılardan ele almışlardı.
Önceki gün bu askerler askeri mahkeme yargıçlarının oy birliği ile tahliye edildiler ve Taraf okurları karşına bu konudada yüzü ak çıkma hakkını elde etti.
Uyumsuzluk ‘delilik’ mi yoksa ‘ilkelilik’ mi?
Yeni kuşağın parlak yazarlarından Fikri Akyüz, Yeni Şafak’taki köşesinde bir deli fıkrası anlatmıştı. Şöyleydi:
Bir akıl hastası, “akıllandığı” gerekçesiyle taburcu olduktan sonra bir ayakkabı atölyesi açar. Başhekim, bir çift ayakkabı siparişi verir. Eski hasta yeni ayakkabıcı, başhekimin ayak ölçülerini aldıktan bir süre sonra başhekime telefon açar ve sorar:
-Ayakkabınızı bitirmek üzereyim, sadece topuk kısmı kaldı. Topuk arkada mı olsun önde mi?
Akıllı adamın akıl hastanesindeki deliye “siz içeride kaç kişisiniz” diye sorunca, delinin ona “asıl siz dışarıda kaç kişisiniz” diye sormasını bana hatırlattı Fikri Akyüz’ün fıkrası…
Halk ağzında “delilik” biçiminde ifade edilen “akıl hastalıkları”nın en önemli göstergesi “uyumsuzluk”tur.
Kişi topluma, çevreye, koşullara, zamana uyumsuzluklar göstermeye başlayınca, onu akıl sağlığında bir bozulma olduğundan kuşku duyulmaya başlanılır.
Eğer kişi değişimi ve güncel gerçekleri görmezden gelip, takılmış plak misali hep aynı sloganları seslendirmeyi sürdürüyorsa, bazı toplumlarda buna “ilkeli aydın” veya “tavizsiz adam” denilebilir.
Totaliter ve otoriter rejimlerde ise kişi hakim ideolojiye veya diktatörün şahsında temsil edilen çoğunluk görüşüne karşı çıkıyorsa, ona deli muamelesi yapılır ve akıl hastanesine kapatılır.
Akıllı olmakla deli olmak arasında ince bir çizgi vardır. Bu çizgiye “sınır hattı” denilir.
Deliler ve çılgınlar
Aslında delilik zaman zaman insanların özendikleri bir durumdur da. Kendine “deli” dememek için “çılgın” diyenlere sık sık rastlanılır.
Genel olarak “deliler”in toplum bilincindeki statüsü“aptallar”ın daha üzerinde bir konumdadır. Bunu anlatan fıkralar da vardır.
Bir akıl hastanesinin duvarı yanından geçerken otomobilinin lastiği patlayan adam, patlak lastik yerine yedek lastiği takmış. Ancak yedek lastiği sabitlemeye sıra gelince, daha önce söktüğü somunları bulamamış.
O sırada akıl hastanesinin duvarında oturan bir deli ona akıl öğretmiş.
-Diğer üç tekerlekten birer somun çıkartıp, bu tekerleğe tak. Bu düzen seni bir tamirciye kadar götürür. Oradan dört somun alıp, her tekerleğe birer tane takarsın, demiş.
Adam delinin söylediğini yapmış. Yola devam etmeden önce deliye seslenmiş
-Bu çözümü nasıl düşündün? Sen deli değil misin?
Duvarın üzerindeki deli adama bakıp şöyle bir gülümsemiş,
-Evet ben deliyim ama senin gibi aptal değilim, diye cevap vermiş.
Paylaş