Paylaş
1960’ların Cumhuriyet’inde, hepimiz Selmi Andak’ın yazı işleri odasının kapısından içeri girmesini beklerdik. Kimimizin elinde su dolu bir bardak, kimimizin elinde sigara tablası ya da kadrat cetveli veya bir kitap bulunurdu.
Selmi Andak kolunun altına sıkıştırdığı kağıtlar, bir elinde daktilosu, öbür elinde çantası ile odaya girince, hepimiz birer birer elimizdekileri ona doğru atardık. O da daktiloyu ve çantayı yere fırlatır, havada uçuşan bardaktan tablaya, kitaptan cetvele ne varsa onları yakalamaya uğraşır, sağa sola koşuşurdu.
Selmi Andak’ın “Her topa çıkmak” gibi bir tutkusu vardı.
Şimdi bu tutku veya “saplantı”, siyaset ve idare hayatımızın tüm kurum ve kişilerinde fazlaca görülmeye başladı. Herkes her topa çıkmaya, her duyduğuna laf yetiştirmeye çalışıyor.
Asker de konuşuyor
İşin garibi en sessiz olması gereken Genelkurmay veya “askerler” de bu genel görünümde yerlerini almış durumdalar. Sonunda iş o noktaya geldi ki, Milliyet’in çok başarılı Washington muhabiri Yasemin Çongar bile, yazdığı haber dolayısıyla bir Genelkurmay açıklamasının hedefi oldu.
Seçime gidilen ortamda, siyasetçilerin her topa çıkmaları, belki doğal. Ama mesela Başbakan Erdoğan daha az topa çıksa, rakiplerine de daha az top kaptırır.
Ama siyasetçileri seçim ortamında dizginlemek mümkün değil.
Askerlerin ve ordu ile ilişkili kurumların sözcülerinin sürekli konuşup, her an bir yeniaçıklama yapmaları ise, kitle ile iletişim yöntemleri ışığında herhalde değerlendirilmesi gereken bir durum.
Bunlara bir başka örnek de, Oyakbank’ın yabancı sermayeye satışının basına duyurulduğu toplantıda, OYAK Genel Müdürü Coşkun Ulusoy'un, “Bankamız askerin değildir” içerikli telaşlı açıklamalarından verilebilir.
Bu OYAK’ın ve bunun bir iştiraki olan Oyakbank’ın niteliğini, imtiyazlarını, sermaye ve yönetim yapısını bilmeyen yok. En basitinden OYAK Holding, kurumlar vergisi, veraset ve intikal vergisi, gelir, damga ve gider vergisi ödemekten muaf tutulmuş.
OYAK askerlerin mi?
Coşkun Ulusoy bankanın askerle bağını hatırlatanlara laf yetiştirecek yerde, “Banka başarılı olduğu için yabancı sermaye yüksek bir değer biçti” dese bu konu da tartışma alanına fazlaca çekilmezdi.
Özetle, az konuşanlar daha az hata yapar. Her açıklamanın ve her haberin ertesinde, düzeltme, yalanlama veya kınama yapılmasına gerek duyulmaz.
Neticede Genelkurmay’ın suçladığı Yasemin Çongar da dün şu açıklamayı yaptı:
- Toplantıda “ABD, PKK'ya karşı ne yapabilir?” konusu tartışılırken, bir analizcinin, “ABD'nin PKK liderlerini bu aşamada, seçimler öncesinde vermemesi lazım. Bu, AKP'ye yardım eder” ifadesini kullandığı, birden fazla katılımcı tarafından, tereddütsüz ifadelerle tarafıma aktarıldı. Bir yetkilinin de, bu sözleri onaylar şekilde konuştuğu yine birden fazla kaynak tarafından belirtildi… Genelkurmay Başkanlığı'nın 20 Haziran tarihli açıklamasında, bu haberlerin "Yalanı yalanla örtme ve hedef saptırarak kurumları karalama amacı taşımakta" olduğu ifadesi var. Bu ifadeyi, çok haksız ve talihsiz buluyorum.
ŞAKA
Boy ve bel ölçüleri…
Dr. Mehmet Öz’e göre sağlıklı bir insanın bel ölçüsü, boy ölçüsünün yarısı kadar olmalıymış.
Geçen gün bir arkadaş topluluğunun sohbetine kulak misafiri oldum gazetenin asansöründe. Biri şöyle diyordu:
- Dr. Öz’ün sağlık kriterlerine uymam için, boyumun 4 metre olması gerekiyormuş!
6’ncı ok acaba hangisi?
Akşam’dan İsmail Küçükkaya, CHP Yozgat adayı Lütfullah Kayalar’a “Yeni partinizin 6 okunu sayar mısınız” demiş. Sonrasını şöyle anlatıyor:
- Kayalar önce gülümsedi, sonra tek tek saydı: “Cumhuriyetçilik, milliyetçilik, devletçilik, inkılapçılık ve laiklik.” Beş etmişti. Biz gülümseyince “Bir dakika söyleyeceğim” dedi, “Eşitlikçilik” diyerek altıncıyı ifade etti. Çok güldük, “O Fransız ihtilalindeydi” dedim. Böylece, merkez sağın önde gelen isimlerinden, rahmetli Özal’ın estirdiği rüzgardan en çok etkilenen politikacılardan Lütfullah Kayalar CHP’nin ilkelerine yepyeni bir kavramı da eklemiş oldu. Bence çok da iyi oldu.
Aslında Kayalar “eşitlikçilik” yerine “Denizcilik” ilkesini seslendirseydi, bugünkü CHP’yi daha iyi tanımlamış olmaz mıydı?
Paylaş