En akıllı danışman bile akılsız şehzadeyi kurtaramaz

Bilge padişahın akılsız ve densiz bir oğlu varmış.

Haberin Devamı

Padişah ileride tahta oturacak olan bu akılsız şehzadenin ülkesini de felaketlere sürükleyeceğini düşünüp endişelenir, uyku uyuyamazmış.

Tedbir olarak en akıllı danışmanını “lala” olarak şehzadenin yanına vermiş. Danışmana “Şehzadeyi bir saniye bile yalnız bırakma, saçmaladığı zaman hemen duruma müdahale et” diye emretmiş.

Bir gün ülkenin ulu kişilerinin toplantısına şehzade lalasıyla birlikte davet edilmiş. Ulu kişiler, müstakbel padişahın ülke ve dünya sorunları hakkındaki düşüncelerini öğrenmek istiyorlarmış.

Toplantıya katılanlar çeşitli konularda görüş açıklarlarken, birden şehzade söze girmiş,

- Bir ok attım, kebap oldu, demiş.

 

Zırva ve tevil

 

Haberin Devamı

Toplantıdaki ulu kişiler şaşırıp, susmuşlar.Ortalığı şaşkınlıktan kaynaklanan bir sessizlik kaplamış.

Şehzadenin lalası bakmış ki durum kötü… Hemen müdahale edip şehzadenin “Bir ok attım, kebap oldu” cümlesini yorumlamaya başlamış:

- Şehzade hazretleri tavşan avlamak için ormana gitmişti… Önünden geçen bir tavşanı nişanlayıp ok attı ona. Ama ok tavşana değil arkadaki bir kayaya isabet etti. Çıkan kıvılcım bir orman yangınına sebep oldu. Ormanla birlikte tavşan da yandı. Şehzade hazretleri bir işi yapmak için hedefi iyi belirlemek gerektiğini anlatmak istedi söylediği cümleyle. Tavşanı vurmak isterken, vuramayıp ormanı yakmasını hatırlattı.

Lalanın bu açıklamasını dinleyen ülkenin ulu kişileri, rahatlayıp bir nefes almışlar. Müstakbel padişahın akıl sağlığından bir an için olsa da kuşku duydukları için hafif utanmışlar.

 

Her zaman olmaz

 

Toplantıda yeniden çeşitli konular konuşulmaya, değişik görüşler açıklanmaya başlamış. Tam bu sırada şehzade yine konuşmuş:

- Bir ok attım, çorba oldu, demiş.

Ulu kişiler hemen şehzadenin lalasına dönüp, bu cümlenin ne anlama geldiğini anlatması için beklemeye başlamışlar.

Lala şöyle bir bakmış şehzadeye ve sonra ulu kişilere dönüp konuşmuş:

Haberin Devamı

- Efendiler, bu kadar saçma bir lafa ben bile kılıf uyduramam!

Yukarıda yazdığım çok eski ve herhalde siz sayın okurlarımın çoğunuzun da daha önce duyduğunuz bir fıkradır.

Ama nedense bu fıkrayı sık sık hatırlamama sebep olan durumlarla karşılaşıyorum bu son dönemde.

En akıllı, en bilinçli, en dünyalı, en çalışkan görüntü veren sorumlu ve sorumsuz kişiler, zaman zaman zurnanın “zırt” demesine benzer sesler çıkartıyorlar ki, bunun izahını bir türlü bulamıyorum.

 

İleri gidenler

 

Bunları listelemeye hicabım mani oluyor.

Rahmetli Turan Güneş, çevresindeki siyasetçileri“ileri gelenler ve ileri gidenler” şeklinde ikiye ayırırdı.

Bazı ileri gelenlerin ileri gittiklerini de görmenin doğal hale gelmesi elbet üzücü bir durum.

Haberin Devamı

İleri gelenlerden önce danışmanları konuşsalar bu acaba soruna bir çözüm olabilir mi?

Neyse… Bu hafta sonu yazısına bir fıkra daha ekleyelim.

Komiser karakola getirilen zanlıya “Adın ne?” diye sormuş.

- Öööööömmmeeeerrr, diye cevap vermiş zanlı.

Komiser “Demek kekemesin” demiş.

- Hayır ama babam kekemeydi. Çok şakacı bir nüfus memuru benim adımı babamdan duyarak nüfusa kaydetmiş, diye cevaplamış bu soruyu da.

Batı’dan sadece ahlaksızlık mı aldık?

Lisans üstü eğitim almak için yurt dışına gönderilen öğrencilere hitaben konuşan Başbakan Erdoğan, "Biz Batı'nın ilmini, sanatını almadık. Maalesef ahlaksızlıklarını aldık" demiş.

Radikal’in haberine göre yurt dışına giden ilk öğrencilerin bizzat Atatürk'ün kararıyla 1929'da çıkarılan bir kanunla gönderilmeye başlandığını hatırlatan Erdoğan şöyle konuşmuş:

Haberin Devamı

- Türkiye en sıkıntılı zamanlarında dahi yurt dışına lisans ve lisans üstü eğitim için öğrenci göndermeyi bir politika olarak benimsemiş ve uygulamıştır. Ancak maalesef şöyle bir iki dönemi kenara koyarsak, ortalama son 10 -15 yılda 30'u geçmiyor. Aslında bu bizim için bir felakettir. İstiklal Marşı şairimiz “Alınız ilmini garbın, alınız sanatını” diyor ya… Biz Batı’nın ilmini, sanatını almadık. Maalesef değerlerimize ters düşen ahlaksızlıklarını aldık. Biz Batı'nın ilmini, sanatını almakta bir yarışa girmeliyiz.

Bu haberi okurken “Herhalde Başbakan’ın bazı cümleleri atlanılmıştır” diye düşündüm açıkçası. AB üyeliğini hedef olarak benimseyen, dünyalı olmayı ülkesinde her kesime karşı savunan bir siyasetçinin, “Batı” ile kültürel inter-aktif ilişkilerimize bu açıdan bakması, herhalde mümkün değildir.

Haberin Devamı

En azından Batı’nın parlamenter demokrasisinin ve özgürlükçü düşüncesinin nimetlerini bilen bir siyasetçi, olaya nasıl olur da “Batı’dan ahlaksızlıkları aldık” diye bakabilir?

Yazarın Tüm Yazıları