Paylaş
Hatta bazıları bunu, Demirel’in “Cumhurbaşkanı olabilirim” demek için söylediğine bile yorumladılar.
Yavuz Donat ise bu konuyu Demirel’e sorduğunu şöyleyazdı Sabah’ta:
- Efendim laf çok... Demişsiniz ki...
- Gazetelerde çeşitli yorumlar var... Yok demişim ki, benim kafam Zenith saat gibi çalışıyor.
- Demediniz mi?
- Asla... Yalan... Hayır.
Demirel “Söylemedim” dediyse, onun söylememiş olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Ama yine de“Zenith saat gibi” benzetmesine de takılmış olabilirsiniz. Çünkü saat markaları ile kafa çalışmasını anlatanlar, farkında olmadan kuşak farklarını da sergilerler.
ZENİTH KUŞAĞI
Örneğin Zenith eski bir İsviçre saat markası. Zenith’i 1865 yılında Georges Favre-Jacot adındaki usta 22 yaşındayken kurmuş. Dakiklikleri ile bilinen kronometreleri var Zenith’in. Ama bugünün kuşakları kafalarının çalışmasınıbir saat markası ile özdeş kılmak isteseler, “Franck Muller”, “Breitling”, “Ulysee Nardin”, “Breguet”, “Chopard”benzeri markaları sıralarlar. Çünkü şimdi bunlar hem moda, hem de daha pahalı.
Saat markaları ile Türk erkeklerinin ilk tanışması, genellikle sünnet vesilesi ile olmuştur. Belki Demirel’e sünnet olduğunda “Zenith” gelmişti. Daha sonra “Rolex kuşağı”, arkasından “Omega kuşağı” gelmedi mi?
Tabii bu arada İstanbullu iki ailenin isimleri olan “Nacar” ve “Hislon” da, İsviçre saatlerinin kadranlarına yazılıp piyasaya sürüldü.
Hiç unutmam. Şimdi yıldız olan sanatçılarımızdan birine, sahne hayatının ilk yıllarındaki sevgilisi “Piaget” marka saat hediye ettiğinde, henüz tüketim toplumuna girmemiş olan sanatçı sağda solda onu çekiştirmiş,
-Hislon veya Nacar gibi markalar varken, bana Piagetdiye uyduruk bir saat aldı, demiş…
EŞREF SAATİ
Yani bu saat markaları ile insanların veya politikacıların kendilerini özdeş kılmalarını hafife almamak lazım. Çünkü erkeklerin tek “takı”sı saat. Geçenlerde İsviçre’deki bir saat fuarında, her biri yüzbinlerce dolara satılan saatlere neden talep olduğunu soruyordu CNN muhabiri bir satıcıya. Satıcı şu cevabı vermişti:
-Çünkü erkekler lokantaya Ferrari’leri veya Bentley’leri ile giremezler. Garsonlar onlara kollarındaki saate bakarak not verir.
“Chronos” Grekçe’de “zaman” demek. Kronometre de “zaman ölçer” oluyor demek ki. Dünün zamanı ile bugünü anlamaya çalışmayada “anakronizm” denilmez mi? Dileriz Demirel’in ve Baykal’ınkafalarındaki saatler, markaları farklı olsa da bugüne ayarlıdır. Çünkü hala saat yerine takvim kullanan ve 2000’li yıllar yerine 1930’lara takılmış olanlar, siyaset ve düşünce hayatımızda fazlaca var.
ŞAKA
URFA SANA KÜSMÜŞ
İbrahim Tatlıses’in Urfa’dan bağımsız aday olması beklenirken Genç Parti’nin İstanbul adayı olması tartışılmakta.
Dün bir Tatlıses tutkununa rastladım. Ne düşündüğünü sorunca, Tatlıses’in son albümündeki Ahmet Tuncer türküsünü mırıldanmaya başladı:
“Urfa sana küsmüş haberin olsun/Gönlüm dara düşmüş muradın olsun/ Yeter artık yeter bu gidiş son olsun/ Gel artık dön artık ömrüm kurtulsun”
Bakarsınız Tatlıses de türküden şarkıya döner… Behçet Kemal Çağlar’ın dizeleri ve Münir Nurettin Selçuk’un nağmeleriyle İstanbul “1’inci Bölge”den seslenir Urfalılara:
“İstanbul'u sevmezse gönül aşkı ne anlar/ Düşsün suya yer yer erisin eski zamanlar/ Sarsın bizi akşamda şarap rengi dumanlar/ Bir tatlı huzur almaya geldik Kalamış'tan”
GERÇEKTEN HOŞ BULDUK…
Gerek Rauf Tamer ve
Suudi zenginlerinden biri çölde yaptırdığı sarayının bahçesinin İskoçya ovalarıgibi çimlerle kaplı, yemyeşil olmasını istemiş. Çağırılan İskoç bahçıvan da bunun mümkün olacağını şöyle anlatmış:
-Kuma çim tohumu ekeceğiz. Sonra 300 yıl, günde üç kez sulayacağız.
Benim Posta’daki bahçemde, ilk günde çiçekler açtı, fidanlar filiz verdi. Hepinize teşekkür ederim.
Paylaş