Türkiye Rusya’da doğrusunu yapıyor

Erdoğan, Rusya kartını çok iyi oynuyor. Rus pazarındaki yerini genişletiyor. Bunu da Putin’in üzerinden yapıyor. Doğru düğmeye, doğru zamanda basıyor. Zira Rus ekonomisi giderek büyüyor.

Başbakan’ın Rusya ziyareti, Türkiye’nin de dış ilişkilerindeki dinamiği göstermesi açısından son derece önemlidir. Erdoğan’ın eski kalıpları kırmakta, Özal’ın da ötesine geçmek istediğini göstermektedir.

Karşılıklı ziyaretleşme sırası protokolunu bir yana bırakmış, bir ay arayla Putin’in karşısına tekrar oturmuştur. Türk iş adamlarının Rusya pastasından daha büyük bir pay almaları için, bizzat harekete geçmiştir. Doğal Gaz anlaşmasını kullanarak Rus pazarındaki Türk mevcudiyetini yoğunlaştırma yolunu seçmiştir.

Bu yaklaşımını son derece akılcıdır.

Unutmayalım ki, Rus ekonomisi hızla gelişmektedir ve önümüzdeki dönemlerde daha da büyüyecektir. Ayrıca Doğal Gaz ithalatımız bize, Rus pazarının açılması için bir ekstra hak sağlamaktadır.

Ekonomik ve Ticari ilişkilerin yoğunlaşması, beraberinde siyasi yakınlaşmayı da getirecektir. Türkiye ile sıkı bir siyasi-ekonomik işbirliğine girmek hem Rusya’ya, ancak özellikle de bize büyük yarar sağlayacaktır.

Ayrıca, Putin ile Erdoğan arasındaki anlaşma da, ülkemiz açısından bir şanstır. Aksi olabilir ve bu iki liderin kimyaları tutmayabilirdi.

Putin’in bir süre önce, ben dahil bir grup gazeteciye söylediği bir cümle hepimizi çok şaşırtmıştı: Erdoğan’a çok güveniyorum, zira verdiği her sözü tutuyor.

Bunun, Uluslararası ilişkilerde ne kadar önemli olduğunu tahmin edemezsiniz. Hele eskiden, bol keseden söz verip sonradan unutan Türk liderlerin yarattıkları güvensizlik ortamını bilen bizler için, gerçekten şaşırtıcıydı.

Erdoğan, Rusya ile ilişkilerini ne kadar yakın ve sıcak tutarsa, Türkiye o kadar kazanacaktır. Hem ekonomik, hem de siyasi yönden Rusya ile oluşturulacak bir Stratejik İşbirliği, bu ülkenin statüsünü değiştirecektir.

Özetle, Erdoğan doğru adımlar atmaktadır.

* * *

YAZIK OLACAK, BÖLMEYİN CHP’Yİ...

Cumhuriyet Halk Partisindeki gelişmeleri izledikçe içim daralıyor. Koskoca bir parti göz göre göre bölünmeye doğru gidiyor. Kendini yenileyememenin sancılarını çekiyor.

Eğer beklenmedik bir gelişme ile karşılaşmaz isek, bu ay sonu yapılacak kurultay sonrasında, parti ikiye bölünme tehlikesiyle karşı karşıya kalacak.

Deniz Baykal kazanırsa muhalifleri ayrılıp başka bir oluşum arayacaklar. Tersi gerçekleşirse, bu defa Baykal’cılar partiyi yeni gelenlere yedirmemeye çalışacaklar.

Bu karmaşa içinde de, partinin erime süreci hızlanacak.

CHP neden kendini yenileyemiyor?

Genlerine işlediği için mi acaba?

Bizim eskiden sevdiğimiz, bağrımıza bastığımız CHP yeniliklere açıktı. Dünya’ya farklı bakardı. Özveri dolu bir partiydi. Sonra, dünya değişti. Aynı şekilde Türkiye değişmeye başladı.

CHP ise, eskilerde kaldı.

Eski değerleri savunur oldu. Devletçilikten kendini bir türlü kurtaramadı. Kavruk, içine kapanık, Uluslararası değil, Ulusalcı bir kafa yapısına sıkışıp kaldı.

Yapmayın, etmeyin.

Yazık olacak, CHP’yi bölmeyin.

Aksine, kafaları değiştirin...

* * *

FİLİSTİN’DE BARIŞ BİZE ÇOK YARAYACAK

Mahmud Abbas’ın seçimleri kazanması, Orta Doğu’da yepyeni bir umut kapısının açılmasına neden oldu.

Filistin’liler, yıllardır yaşadıkları sefaletten kurtulmak ve insan onuruna layık bir düzene kavuşmak istiyorlar. Barış olursa, zenginleşebileceklerini, çocuklarına mutlu bir gelecek hazırlayabileceklerini biliyorlar.

Ancak bir türlü, perde arkasındaki örgütlerden ve o örgütleri besleyen radikal gruplardan, kimi Arap ülkelerinden kurtulamıyorlar. Kullanıldıklarını biliyorlar, ancak kısır döngüyü kıramıyorlar.

İsrail halkı da artık savaştan bıktı. Onlar da rahat etmek istiyorlar. Ancak onlar da, içlerindeki aşırı radikallerden kurtulamıyorlar.

Hem Filistinlilerin, hem de İsrail’lilerin haklı istekleri, karşı taraftan beklentileri var. Artık, bu kısır döngüyü kırmak zorundalar. İplerini diğer güçlere bıraktıkları, küçük düşündükleri sürece düzlüğe çıkamayacaklarını bilmeleri gerekiyor.

Filistin-İsrail savaşının bitmesini ve karşılıklı özverilerle, barış ortamına girilmesini Arap ülkelerinin istediklerine inanmıyorum. Barış olacaksa, onlara rağmen gerçekleşecektir.

Türkiye’nin konumu ise farklı.

Bölgede, barıştan en fazla yararlanacak ve barışı en fazla arzulayan müslüman ülke Türkiye’dir. Her yönden kazançla çıkacağından dolayı, çırpınmaktadır. Ancak kilidin anahtarı, ne yazık ki hala Washington’da saklı.

* * *

(Bu yazı, Posta Gazetesinde ve aynı gün Hürriyet Gazetesinin tüm dış yayınlarında, Hürriyet internet sitesinde (www.hurriyetim.com.tr) Milliyet internet sitesinde (www.milliyet.com.tr) ve Daily News ekibi tarafından tercüme edildikten sonra hem ana gazetede, hem de Daily News internet sitesinde (www.turkishdailynews.com.) yayınlanmaktadır.)
Yazarın Tüm Yazıları