Tayyip Erdoğan gidişin farkında mı acaba?

AKP’de AB konusunda garip rüzgarla esiyor. Hükümet, rehavete kapılmış gibi... Alınması gereken kararlar gecikiyor. Patrik Yunan vatandaşı gibi görülüyor. Son derece yanlış adımlar atılıyor.

Avrupa’dan biraz iyi haber geldi ya, Ankara’da hemen bir gevşeme başladı. Sanki sorunlar çözülmüş geriye hiçbirşey kalmamış ve AB’den müzakere tarihi alınması konusu halledilmiş gibi bir hava esiyor. Oysa işler hiçte öyle değil. Gelişmeler, olumlu ancak, daha yapılması –hem de hiç zaman harcamadan- tamamlanması gereken son derece önemli işler var.

Ankara’daki “biz bu işi hallettik” havası, Hollanda Başbakanı Jan Peter Balkenende’ın iki hafta önceki görüşmeleri sırasında da su üstüne çıktı. 2004’ün Türkiye açısından en kritik geçmesi beklenen ikinci yarısında AB dönem başkanlığını yönetecek olan Hollandalılarla Başbakan Erdoğan öylesine bir havada konuşmuş ki, konuyu yakından izleyen yetkililerin bana söylediklerine göre “Hollanda Başbakanı etrafındakilere, herşey bu kadar yolunda ise, beni buralara neden getirdiniz”demiş. “Hepimiz Başbakan Erdoğan’ın konuşmasını hayretle karşıladık” diyen aynı yetkili. Türk hükümetinin gerçekleri görmediğine dikkat çekti.

Başbakan’a kimler bilgi veriyor bilemem, ancak yapılması gerekenler bir türlü yerine gelmiyor.

Bürokrasi uyum yasalarını hala güvenlik gözlükleriyle görüyor. Her değişikliği engellemeye çalışıyor.

En basit örneği, RTÜK’ün 19 Kasım gününe kadar çıkarması gereken Kürtçe yayın yönetmeliği konusunda ilk ciddi adımını geçen hafta (4 ay sonra) atmasıdır. O da, dışişleri bakanının ısrarı üzerine...

Önümüzdeki 6 ay içinde yapılması gereken çok iş var.

- YASA DEĞİŞİKLİKLERİ : Dernekler Yasası, Siyasi Partiler Yasası, Cemaat Vakıfları başta olmak üzere, değiştireceğimize dair söz verdiğimiz bir dizi yasa sıra bekliyor.

- ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ : DGM’lerin kaldırılması başta olmak üzere, bir dizi madde için CHP’nin onayı bekleniyor.

- UYGULAMA : Yasa değişiklikleri henüz yeterince uygulanamıyor. Biri, kapılar 6 santim yüksek diyerek yasaklamayı sürdürüyor, diğeri ülke bölünmesin diye inanılmaz zorluklar çıkarıyor. Zana ve arkadaşları özellikle serbest bırakılmıyor, DEP yine kapatılmaya çalışılıyor. Sonuçta, uygulama yeterince ilerlemiyor.

- KIBRIS : Bu sorunun ne kadar önemli olduğu hala görülemiyor. Konu hala ciddiye alınmıyor. Ciddiyetten uzak bir yaklaşım sergileniyor. Annan planını değiştirip işi uzatma çabaları sürdürülüyor.

Başbakan Erdoğan acaba bu büyük fırsatı kaçırabileceğinin farkında mı? Hem kendini, hem partisini, hem de Türkiye’yi 1 inci lige çıkaracak bir olayı hafife aldığının farkında mı?

Farkındaysa ve hiçbir şey yapmıyorsa, o zaman “gizli gündem” kuşkularını haklı çıkaracaktır. Eğer farkında değilse, zaman harcamadan kolları sıvamasında yarar vardır.

2004 Aralığı randevusunu kaçırırsa, Erdoğan’da çok şey kaybedecektir.

* * *
AKP BARTHALAMEOS FIRSATINI KAÇIRIYOR...

AK Parti elindeki en büyük müttefiği, en güçlü kartını kaybetmek üzere... İşin garip yanı, bu başarı (!) bilinçli politika sonucu değil, tamamen “bilgisizlik” veya “yanlış bilgilenmekten “ kaynaklanıyor. Türkiye genelinde, Patrikhaneyle Ruhban okulu aynı gözle gürülüyor: Yunanlı...

Devlet politikası uzun yıllar Patrikhaneyi Kötülükler İmparatorluğu olarak izledi. Ortodoks kilisesini Türkiye’yi yıkma planları yapan ve kurtulunması gereken bir merkez diye niteledi. Ancak bugün dünya çok değişti ancak biz, hala geçmişte yaşıyoruz.. Oysa bugün Patrikhane ve özellikle Patrik Barthalameos, Türkiye’nin önemli bir avantajı durumuna girdi. Atina’daki Patrik, ABD ve Rusya’daki Ortodoks kiliseleri Barthalameos’un Ekümenik’liğini elinden almaya çalışıyorlar. Ne kadar küçülür ve etkisizleşirse, diğerleri o oranda güçlenecekler. Barthalameos’un bu güç mücadelesindeki tek kurtuluşu, Heybeliada Ruhban okulunu açabilmek ve Ekünemikliğini sürdürebilmek.

Bu ortamda biz ne yapıyoruz?

Barthalameos’un bindiği dalı kesiyoruz. Ekümenikliğini reddediyor, ruhban okulunu kapalı tutuyoruz.

Devlet politikası bazı AKP’lileri de etkilemiş olacak, Barthalameos’a “Yunan vatandaşı” muamelesi yapılıyor. Oysa Patrik Türk vatandaşı... Ruhban okulunun açılmasını karşılıklılık (mütekabiliyet) koşuluna bağlıyoruz. “Ruhban okulunu açalım, Yunanistan’da karşılığında Batı Trakya’da birşeyler yapsın” diyoruz. Lozan anlaşmasını yanlış okuyoruz. Avrupa Birliği vatandaşı olmuş 130 bin Türk kökenli Batı Trakyalı ile 2 bin Rum kökenli İstanbulluyu karşılaştırıyoruz.

Oysa Barthalameos bugünün dünyasında hem AKP, hem de Türkiye’nin en önemli avantajlarından biridir. Türkiye’ye Uluslararası arena’da destek vermektedir. Ankara desteğini biraz arttırırsa, Patriğin desteği daha da büyüyecektir.

Bunun da iki koşulu vardır:

Biri Ekümeniklik sıfatını rahat bırakmak, diğeri de ruhban okulunun açılması...

Partik geçen hafta bir dilekçe vererek, okul sorununun çözümünü Ankara’ya bıraktı. Ruhban okulunu “Yüksekokul” statüsünden çıkarıp, “meslek okuluna” dönüştürdü.

Artık son kartlar oynanacak.

AKP gerçekten gerçekçi ise, bu sorunu halleder ve Barthalameos’u yanına alır. Patrik’i, Türkiye’nin sözcüsü yapar, Vatikan ile Ortodoks dünyası karşısında elini güçlendirir. Ülkenin prestijini ve ağırlığını arttırır.

Türkiye Barthalameos’u, Yunanistan’ın İstanbul’daki temsilcisi gibi görmeyi sürdürdükçe en fazla ihtiyacı olduğu dönemde elindeki en değerli koz’u boşa harcar.

Yoksa, yüzde 99’u müslüman olan bir ülke olarak, 2 bin Rum kökenli vatandaşımızın bisi Ortodokslaştırmasından mı korkuyoruz.(!)

Ne dersiniz?

* * *

(Bu yazı, Posta Gazetesinde ve aynı gün Hürriyet Gazetesinin tüm dış yayınlarında, Hürriyet internet sitesinde (www.hurriyetim.com.tr) Milliyet internet sitesinde (www.milliyet.com.tr) ve Daily News ekibi tarafından tercüme edildikten sonra hem ana gazetede, hem de Daily News internet sitesinde (www.turkishdailynews.com.) yayınlanmaktadır.)
Yazarın Tüm Yazıları