Paylaş
Birgün önce Brüksel’deydik.
Avrupa Parlamentosu seçimlerinin Türkiye ile ilişkileri nasıl etkileyeceğini incelemek üzere yola çıkmıştık. Daha doğrusu, Avrupa Komisyonunun davetlisi olarak, üst düzey bir gezi programı hazırlanmış ve önce Olli Rehn’den başlamak üzere, bir dizi brifing almıştık. Rehn’in izlenimlerini dün aktardım. Aynı gece Berlin’e geçtik ve Salı günü, Alman Sosyal Demokratlarının liderliğine hazırlanan, Dışişleri Bakanı Walter Steinmeier ile bir saatlik uzun bir sohbet yaptık.
Steinmeier, üç gün sonra, parti içi seçimi kazanırsa, liderlik kolruğuna oturacak.
Willy Brandt, Helmut Schmidt, Gerhard Shröeder gibi efsane isimlerin koltuğuna oturacak.
Aslında Sosyal Demokratlar, Avrupa Parlamentosu seçimlerinde , tarihin en kötü sonucunu aldılar. Kelimenin tam anlamıyla döküldüler. Yeşiller ve Liberallere oy kaybettiler. Buna rağmen, Steinmeier bizim gurupla yaptığı toplantıda, “kendine güvenen-ne istediğini bilen” ve Sosyal Demokratları düştükleri çukurdan çıkartmaya azimli bir politikacı imajı çizdi.
Konuşmamızın büyük bölümü, Türkiye- Avrupa ilişkileri üzerine kurulmuştu, ancak bir soru üzerine, CHP ile ilişkin görüşlerini açıklayınca kıyametler koptu ve manşetler CHP’ye kaydı. Neler söylediğini anlatacağım, ancak önce Avrupa ve Almanya ile ilişkiler konusundaki sözlerini aktarmak isterim.
"'Bizim lügatımızda sadece ürkiye'nin tam üyeliği var..."
Steinmeier, bizim aksimize o kadar da karamsar değil.
“Türkiye-AB ilişkilerinin zaten zor olacağını biliyorduk. Türkiye de bunun güç geçeceğini biliyordu. AB’ nin genişlemesizaten kendi içinde çok zorlandığımız bir konu. Ancak ne olursa olsun, ucu açık dahi olsa, müzakerelerin hedefi Tam Üyeliktir. Bu kapıyı da, Türkiye’nin atacağı reform adımları açacaktır” derken, tutumunda karamsarlıktan eser yoktu.
Hepimizin duymak istediğini de çok net biçimde tekrarladı.
Sorumluluklarını yerine getirmiş bir Türkiye’yi Avrupaya Sosyal Demokrat bir iktidarın taşıyacağının da altını çizdi.
Dikkat ettim, Steinmeier koalisyon ortağı Merkel’in İmtiyazlı Ortaklık yaklaşımını hiç benimsemiyor. Israrlı sorulara yanıt verirken, Başbakan Merkel’i de kolladı ve sadece “Başka partilerin farklı görüşleri olabilir, ancak şu ana kadar kimse bana İmtiyazlı Ortaklığın ne anlama geldiğini de bir türlü anlatamadı” demekle yetindi. Oysa çok rahatlıkla, Merkel’i Türk seçmene kötü göstermek ve oylarının tümünü Sosyal Demokratlara vermeye kışkırtmak için, bu İmtiyazlı Ortaklık konusu üzerinde çok tepinebilirdi.
Yapmadı.
“Bizim lügatımızda böyle birşey yok” demekle yetindi.
Türklerin oyunu istemekte haklı...
Almanya’da yaşayan ve Alman vatandaşı olmuş Türklerin Alman seçimlerinde oynayabilecekleri rol çok önemli.
Unutmayalım ki, Almanya’da 2.6 milyon Türk yaşıyor.
900 bini Alman vatandaşı.
650 bininin de, oy kullanma hakkı var.
Alman seçimlerinde birkaç bin oyun önemi çok fazla. Bir kaç bin oy seçimlerin akibetini etkileyebiliyor
Böyle bir ortamda da, Türklerin oyları Merkel’in partisinden çok, büyük oranda Sosyal Demokratlara, sonra Liberallere ve Yeşillere gidiyor.
Doğrusu da bu zaten...
CHP'yi anlamanın zorlukları...
Konuşmamızın sonuna doğru, söz döndü dolaştı ve Hasan Cemal’in CHP’nin politikalarını nasıl karşıladığına gelince, beklemediğim sertlikte bişr yanıtla karşılaştım.
Steinmeier, kelimelerini seçerek kullanan bir insan. Buna rağmen, CHP’nin Avrupa politikalarıyla ilgili konuşmaya başlayınca çok son derece açık davrandı.
“CHP’ nin son altı yıldır değişik yaklaşımlarla karşımıza çıkıyor ve bunları anlamakta güçlük çekiyoruz” diye başladığı yanıtında, özetle şöyle devam etti:
“...Özellikle, Türkiye’nin Avrupa’ya katılması yönünde ağırlık koymamasını hiç anlayamıyorum. Üstelik sadece Avrupa Birliği değil, diğer bazı reformlardaki tutumu da anlaşılır gibi değil. İç reformlar, özellikle de ceza yasasıyla ilgili (301’i kastetti) gelişmeler ve Özgürlüklere muhalefet eden yaklaşımını hiç mi hiç anlayamıyorum.”
Steinmeier, CHP’nin diğer Sosyal Demokrat partilerle arasındaki görüş ayrılıklarının sadece “yanlış anlamalardan kaynaklanmadığını” belirtti ve açıkçası CHP’yi gerçek bir Sosyal Demokrat olmamakla suçladı. Bu ters politikalardan dolayı da, diğer Sosyal Demokrat partilerle arasında bir mesafe oluştuğuna dikkat çektikten sonra da “İşte bu nedenle, Sosyalist Enternasyonalde CHP’yi gözetim altına aldık. Gözetliyoruz”dedi.
CHP’nin Sosyalist Enternasyonalden çıkarılması şimdilik söz konusu değil. Ancak oratada önemli bir rahatsızlığın bulunduğu ortada. CHP sözcülerinin AB aleyhtarı söylemleri, özgürlükler ve diğer reformları engellediği izlenimi, Sosyal Demokratlar arasında giderek artıyor.
Anlayacağınız, Berlin’ de CHP lideri Deniz Baykal’ın kulakları çok çınlatıldı.
Paylaş