Polise selam, dayağa devam...

Galiba dayaktan hoşlanan bir milletiz. Baksanıza, polis dayağına AB’den gelen tepki üzerine, gazetecisinden bakanına kadar herkes ayaklandı. Oysa bugün polisi korumak için çırpınanlardan, bu tip olayların tekrarlanmaması için önlem beklerdik.

Harika bir toplum psikolojimiz var.

Son deredce hatalı hareket etmiş olabiliriz. Hiç beğenmediğimiz olaylarla karşı karşıya kalmış, hatta kendi içimizde öfkelenmiş dahi olabiliriz. Olayın sorumlulularını yargısız infaza dahi götürebiliriz...

Ancak aynı eleştiri dışardan gelince birden bire arslan kesiliveriyoruz. Hatayı yapanları, sorumluları koruma yarışına giriveriyoruz.

Son polis coplamalarında aynı manzaralar yaşandı.

AB’nin tepkisi üzerine, baktık Bakanlarından, en liberal gazetecilerine kadar herkeste bir tepkidir gidiyor.

“ Efendim, onların polisi de dayak atıyor. Önce kendilerine baksınlar...”

“Biz onların hatalarını yüzlerine vuruyor muyuz ?”

“Dışardan suni gündem oluşturuluyor.”

“ Bunun adına iki yüzlülük, çifte standart denir.”

Sevgili dostlar bir dakika...

Avrupa’nın neresinde bizdeki gibi polis dayağı ile karşılaşılırsa aynı tepkiler gösterilir. Bu konuda hiçbirimizin kuşkusu olmamalı.

Geçen Cumartesi günkü olaylar bize belki “hafif “görünmüş olabilir. (Zira eskiden çok daha kanlılarını izlemiştik ) Ancak Uluslararası televizyonlarda, hem de kadınlar günü konuşulurken, yerde yatan kadınların tekmelenip coplanmaları, bırakın AB komisyonunu, Avrupa kamuoyunda büyük tepki yaratmıştır. Açın televizyonları , bakın gazetelere göreceksiniz.Böylesine tepki yaratmasının nedeni de, olayların “ Türkiye AB kurallarına uyum sağlayamaz” dendiği bir sırada çıktığından dolayı geniş bir ilgi yaratmıştır.
Tepkilerin diğer önemli bir bölümü de, olayın kendinden çok, Türkiye’nin Kopenhag Kriterlerine uyum gösterdiğini söylemesine rağmen, uygulamada gecikmeler olduğu izleniminin doğmasından kaynaklanmıştır.

Ne olursa olsun, AB’yi bir yana bırakalım ve kendi kendimize şu soruyu soralım:

İnsanımızın, dilekçe verip izin almadan gösteri yapması halinde, yerlerde süründürülüp vahşice coplanmasını, tekmelenmesini normal mi karşılacağız, yoksa gereken tepkiyi mi göstereceğiz?

Eğer tepki koyacaksak, o zaman asıl biz kendi kendimizi aldatıyoruz, kendi kendimize çifte standart uyguluyoruz demektir.

* * *

MUSA ÇÖZEN’E AYIP EDİLİYOR

Maçları televizyondan izleyenler Musa Çözen’i çok iyi tanırlar. Naklen yayınlar başladığından bu yana hepimizin gözüdür. Ekranlarımızdaki tüm görüntüleri o seçer. TRT’den başlayıp, bugüne kadar 25 yıldır yönetmenlik yapar.

Onunla tanışıklığım 32.GÜN’de başladı. İşini büyük bir titizlikle yapan, işinde ciddi ve görsel medyada en çok sevilen insandır diyebilirim.

Bugüne kadar yönetmenliğini yaptığı 2.000 maçta hakemlerin dahi göremediği anları, sahada yönlendirdiği 13 kameradan gelen resimlerin arasından o görüp yakalar ve seçip bize yansıtır. Nouma’nın tribünlere yaptığı hareketini, Vedat’ın ısırmasını, Emre’nin el hareketini, Filipescu’nun ve Carew’in tükürmesini, Song’un gizlice attığı tekmeyi Musa görmese, kimse farketmeyecekti. Bunun gibi daha nice pozisyonları, gollerin ofsayt olup olmadığını, hakemlerin verdikleri cezaların doğru olup olmadığını, Musa Çözen’in seçtiği görüntüler sayesinde anlayabildik. Tüm ünlü spor adamlarımız, başta Hıncal olmak üzere, Musa’nın görüntülerine dayanıp maç yorumladılar.

Bunca yıllık yaşamında Musa Çözen, bir defa hata etti. Galatasaray’ın Beşiktaş’a attığı golü kaçırdı. Bundan dolayı özürler diledi. Hata olduğunu tekrarladı.

Sevgili Hıncal ise, hem programında hem de yazılarında Musa’yı açıkça çarmıha geriyor.

Gereksiz şekilde güzel kızları gösterdiğini, kameraları ilgisiz yerlere yönlendirdiğini yazıyor ve “Atın bu Musa’yı” diyor. Oysa biz seyirciyi de görmek istiyoruz. Tribünlere kimlerin geldiğini, ünlüleri de izlemek istiyoruz. Bu uygulama bize özgü de değildir.

Bir hata yaptı diye, yetenekli bir insanı böylesine hedef göstermek Hıncal’a hiç yakışmadı. Allahtan Digitürk yöneticileri Musa Çözen’i tanıyorlar ve değerli elemanlarına kıymadılar.

* * *

(Bu yazı, Posta Gazetesinde ve aynı gün Hürriyet Gazetesinin tüm dış yayınlarında, Hürriyet internet sitesinde (www.hurriyetim.com.tr) Milliyet internet sitesinde (www.milliyet.com.tr) ve Daily News ekibi tarafından tercüme edildikten sonra hem ana gazetede, hem de Daily News internet sitesinde (www.turkishdailynews.com.) yayınlanmaktadır.)

Yazarın Tüm Yazıları