Onlar, OHAL değil, daha fazla açılım verin

Önümüzde iki tuzak var. Biri, Genelkurmay Başkanı Başbuğ’un karşı çıkmasına rağmen, savaşın daha da artmasını isteyenlerin tüm güçleriyle, Olağanüstü Hal Uygulaması’nın yeniden getirilmesi için ellerinden geleni yapmaları. Diğeri de, PKK terörünü tümüyle dış güçlere bağlamak ve bölgede kendimize yeni düşmanlar yaratma tehlikesidir. Bu iki tuzağa düşmemek için, PKK’ ya daha fazla Açılım verin. PKK’yı savaş besliyor, Açılım sindiriyor...

Haberin Devamı

Şu sıralarda hepimiz çok kızgınız.

          

Kızgın iken sağlıklı karar verilemez. Oysa özellikle şimdi, soğukkanlı davranmaya en fazla ihtiyaç duyduğumuz bir dönemden geçiyoruz.

          

PKK, Türkiye’nin Uluslararası Konjonktürdeki sıkışıklıklarını değerlendirmiş, içerdeki durumu da çok elverişli görmüş olacak ki, kendini yakma pahasına ortaya atılıverdi.

          

Kendini yakma pahasına diyorum, zira hiçbir şey elde edemeyeceklerini çok iyi biliyorlar. Onlar için, ellerindeki militanları heba etmenin bir cezası yok ki. Kimseye hesap vermiyorlar. Tek amaçları, Türkiye’nin canını yakmak, kamuoyu sinirlendirmek ve bizi fevri davranmaya zorlamak... Doğrusu, şu birkaç gündür yaşananları izleyince, az da olsa başarı kazandıklarını söyleyebiliriz.

OHAL’İN GERİ GELMESİ, PKK’YA ÇOK YARAR SAĞLAR

Haberin Devamı

          

PKK yöneticilerinin kendilerine göre birçok hesapları vardır, ancak benim görebildiğim iki önemli hedefi var.

          

En başta gelen hedef, halkın sinirlerini bozmak, iktidarı telaşlandırmak ve Olağanüstü Hal (OHAL)uygulamasının bölgeye geri getirilmesini sağlamak.

          

Düşünün, 1990’lardaki önlemlere dönülecek ve Güneydoğu askeri yönetime terkedilecek.

 

İnsanlar bir yerden bir yere gidemeyecek.

 

PKK’ya destek verdiğinden kuşkulanılan köyler sökülecek, kimileri yakılıp yıkılacak. İnsanlar göçe zorlanacak.

 

Faili meçhul cinayetler başlayacak.

 

Sorgusuz sualsiz insanlar tutuklanacak.

 

Bölgede nefes alınamayacak.

 

Biz bu filmi daha önce, 90’larda yaşadık. PKK eğer gücünü arttırabildiyse, işte bu uygulamalar sonucunda başarmıştır.

 

Haberin Devamı

PKK’nın istediği, ümidi, rüyası budur.

 

Daha fazla kan aksın, daha fazla çatışma olsun.

 

Eskiye dönülsün ki, asker baskısı artsın, bölge halkı öylesine bir baskı altına alınsın ki, tekrar eskisi gibi isyan etsinler. Hergün çatışma yaşansın. Bu sayede de PKK’nın bölge halkı üstündeki denetimi artsın.

 

Allahtan bu oyunu ilk gören Genelkurmay Başkanı oldu. OHAL’e “şimdilik gerek bulunmadığını söyledi” içimizi rahatlattı.Başbakan da bu konuda aynı görüşü paylaştı.Ancak PKK bu işin peşini bırakmayacaktır.Onlar vurdukça kamuoyunun çeşitli kesimlerindenOHAL’i isteriz” çığlıkları yükselecektir. Benim korkumkamuoyu baskısıyla bu noktaya gelinmesidir.

Haberin Devamı

          

Şimdi yine bu tuzağa mı düşeceğiz, yoksa iktidarın başlatıp, yeterince cesur davranamadığı için yürütemediği Açılım’ı daha da genişleterek tekrar devreye mi sokacağız.

          

PKK terörünün sadece silahla çözümleneceğine inanan savaş taraftarları bu yaklaşıma kesin karşı çıkacaklardır.

 

Oysa çok yanılıyorlar.

 

Terör örgütlerini, tabanlarından ayıran tek unsur daha fazla demokrasi, daha fazla Açılım’dır.

          

Şimdi, gelin eskiyi bir yana bırakalım. Erdoğan-Atalay ikilisinin yeterince etkili olamadıklarının hesaplaşmasını, ilerde seçimlerde yaparız.

          

Şimdi, gelin silahlı mücadele kadar Açılım’a asılalım.

          

Haberin Devamı

PKK’yı savaş besler, bölge halkıyla ilişkisini yoğunlaştırır.

          

Doğru dürüst bir Açılım ise, tam aksine PKK’nın elini kolun kırar.

          

Gelin, oy korkusunu bir yana bırakıp ortak bir cesaret gösterelim ve üstlerine gidelim. Terörle mücadele de, başka ülkelerin yapamadıklarını biz yapalım.

                                             *                               *                               *


TÜM SUÇU İSRAİL VE ABD’YE YÜKLEYİP, KENDİNİZİ ALDATMAYIN...

                                        

PKK’nın önümüzdeki yola açtığı ve hepimizin içine düşmemizi istediği diğer bir tuzak da, bütün bu yaşananların tümünün bir “Uluslararası bir komplo’dan” kaynaklandığına inanmamızdır.

Haberin Devamı

          

Elle tutamadığımız, nereden çıktıklarını, nasıl hareket ettiklerini bilemediğimiz bu yabancı güçlerin, ülkemize komplo kurduğuna ve herşeyin bu uzanamadığınız yabancılar tarafından organize edildiğine inandığımız anda, çukura düşeriz.

          

Bu yaklaşım çok basittir.

          

Herşeyi “bilinen yabancı güçlere” fatura edersiniz. Sizin hiç yanlışınız yokmuş gibi davranırsınız. Kendi kendinizi sorgulamaktan kurtulursunuz.

 

Türkiye baş kaldırıyor. Bağımsız hareket ettiği için, buna tepki gösteren İsrail ve Amerika el ele verdiler. PKK’yı taşeron olarak kullanmaya başladılar” dediniz mi, rahatlarsınız.

Suçu başkalarına çıkardınız mı, hesap verme sorumluluğunuz da azalır. İşin ucunu kaçırırsınız. Alınacak iç önlemlere kafa patlatmak, riskler almak yerine, sırtınızı komplo teorilerine dayadınız mı, kamuoyunun dikkatini o tarafa yönlendirip, paçayı kurtaracağınızı sanarsız.

 

Oysa, işte en tehlikeli tuzak budur.

 

Böylece, sadece içerde terörle uğraşmakla kalmaz, dışarda da kendinize açıkça yeni düşmanlar edinmiş olursunuz.

YENİ YABANCI DÜŞMANLAR YARATMAYALIM...

                               

Doğrudur, PKK’yı taşeron olarak kullananlar vardır.

 

Hatta, Amerika ve İsrail dahil olmak üzere, kendimizi en yakın gördüğümüz nice müslüman ülkeler de, dolaylı dolaysız şekilde mutlaka bu oyunun içindedirler. Ancak unutmayın ki, eğer siz bataklığı kurutamazsanız, birileri gelip mutlaka bundan yararlanmaya çalışacaktır.

 

Bu, asırlardan beri oynanan, uluslararası bir oyundur.

 

Türkiye de aynı oyunu oynar. Başka müttefiklerinin karanlık işlerini kurcalar. Zira kimse bir diğerinin daha güçlü olmasını istemez.

 

PKK şu anda taşeronluk piyasasında görücüye çıkmış durumda.

 

İster Amerikalılara, ister İsrail veya başkalarına verdiği mesaj açık: “Arkadaşlar ben Türkiye’yi istediğim anda karıştırabilecek güçteyim. Ankara ile hesabı olanların katkılarına açığım. Parayı bastıran, bu kampanyaya katılabilir.”

 

Bu gerçeği ise, sadece Türkiye değiştirebilir.

 

Türkiye, içindeki bataklığı kurutabilirse, ortada ne taşeron, ne de PKK’yı kullanmak isteyen ülke kalır.

 

Büyümemizi, güçlenmemizi, bağımsız hareket etmemizi istemeyenler, PKK’yı harekete geçirdiler.” kolaycılığına düşmeyelim.

 

Aklımızı kullanıp, kendimizi bu durumlara sokmamayı bilelim.

Yazarın Tüm Yazıları