Militer genç yerine dinci genç gelmesin

Alışmıştık, dikkatimizi çekmiyordu. Oysa, militarist nesiller yetiştiriyorduk. İlk defa normale dönüyoruz. Askerlik Şubelerinin kapatılması, Milli Güvenlik Derslerinin kaldırılması, genç nesillerimizin kurtarılması açısından son derece yararlı sayılmalıdır. Ancak şimdi de, Başbakan 'ın "Dindar genç yetiştireceğiz" sözü beni biraz ürküttü. Tabii ki Ateist Genç yetiştirmeyeceğiz, amma Dindar Genç başka, Dinci Genç başkadır. Bu konuya açıklık getirmek gerekiyor...

Haberin Devamı

Çocuktuk, anlayamıyorduk, hatta ne dediğimizi pek bilmeden her sabah and içerdik.  

Varlığımızı, Türk milletinin varlığına armağan ederdik.
 
Bizim için adeta bir oyundu.
 
Ardından sınıflara girerdik. Hepimizin karşısında ve en görülen yerde, keskin bakışlarıyla Ata'mızın, son derece yakışıklı bir resmi bulunurdu. Altında da Gençliğe Hitabesi vardı. Şimdi adını unuttum,  Askerlik Dersi hocamızın sınıfa giriş ve çıkışında Atatürk'ün resmini selamladığını hatırlarım.
 
Hepimize komik gelirdi, ancak kimse sesini çıkaramazdı. Üstelik, hiçte ciddiye alınmayan, sadece hamasi konuşmaların yapıldığı , garip bir dersti.
 
Büyüdük , askere gidildi. Askerlik gençlerimize bir ayrıcalık, vatana olan borcunu ödeme fırsatı olarak gösterildi. Etrafımız iç ve dış düşmanlarla çevriliydi ve ne mutlu ki, bizler vatanı korumak için gerekirse hayatımızı verecek bir fırsat bulmuştuk.
 
Askerlik bitti , bu defa her yıl Askerlik Şubesine gidip yoklama adı altında imza verdik. Bu yıllık randevu sanki Genelkurmayın kendini unutturmamak istemesi , "Gözüm üstünde haa, sakın ola ki kaçmaya filan kalkma. Günü gelince, yine seni çağıracağım" mesajı vermesiydi.
 
Bütün bunlar kimilerine belki önemsiz veya gereksiz bir oyun gibi gelmiş olabilir. Ancak, hepimizin beyinlerine  Militarizmi çiviledi. Militer genç nesiller yetiştirdik.
 
Koşullar da buna müsait idi. Hatta, dışımızdaki gelişmeler, bu yaklaşımı körüklüyordu.
 
1920-1950 arası, iki dünya savaşı ve Cumhuriyeti ayakta tutabilme çabasıyla geçti.
 
1950- 1990 yılları, Komünizm korkusuyla geçen  Soğuk Savaş  dönemiydi. NATO ve ABD, hepimizin sıkı birer Komünist aleyhtarı, gerektiğinde sadece ülkesi için değil, Avrupayı olası bir Rus işgalinden korumak için ölmeye hazır birer militer genç olarak yetişmemizi istiyordu. Bizim de işimize geldi ve abartılı biçimde Asker gibi düşünen nesiller yetiştirdik. Bu yüzden askeri darbeleri hiçbir zaman sorgulamadık , asker gibi hareket ettik.
Artık yeter.
 
Bugünün dünyasında artık Asker gibi düşünmek yok .
 
Bugünün dünyasında artık militer genç yetiştirmenin yeri yok.
 
İşte bundan dolayı, Askeri Derslerin kaldırılması çok yerinde bir karar...
 
İşte bundan dolayı, 181 askerlik şubesinin kapatılması çok doğru bir karar...

Haberin Devamı

DİNDAR GENÇ Mİ, DİNCİ GENÇ Mİ ?

Haberin Devamı

Tam, Militer kafalı genç yetiştirme dönemine son verirken, Başbakan'ın önceki günkü konuşması kafaları karıştırdı . "Dindar Genç yetiştireceğiz" sözünde bir anormallik yok. Tabii ki, Ateist (Allaha inanmayan) bir nesil yetiştirilmeyecek. Ancak, daha önceki uygulamalardan biliyoruz ki , işin ölçüsünü tutturabilen bir toplum değiliz. Dinini bilen- Dindar bir nesil yetiştirelim derken , kolaylıkla bir süre sonra , koyu muhafazakar Dinci  bir nesil yetiştirme yarışına girilebilir. İkisi arasında ince bir çizgi vardır. Ölçü kaçtı mı, çok daha tehlikeli bir alana kayılıverir .
 
Aman dikkat ...
 
GS’I YAKMAYA HAKLARI YOKTU...
 
Geçen hafta Bursa yenilgisinden sonra bir Tweet atmış ve o anın kızgınlığıyla Fatih Terim'den başlayıp, Ünal Aysal'dan geçip, futbolculardan çıkarak ateş püskürmüş ve "...böyle giderseniz , sonunda hiçbiriniz kalmazsınız..." demiştim. Benimki, bir taraftarın tepkisiydi. Çok özlediğimiz şampiyonluğa giden yolda kaybedilen puanların verdiği bir acının haykırışıydı. Herşey yolunda giderken, yine eskiye dönmenin korkusuydu.
 
Ertesi gün Fatih Terim aradı. Uzun yıllara dayanan, karşılıklı bir sevgi ve saygı ilişkimiz vardır .
 
"Sevgili Birand, benim bu kadar da kredim yok mu? Bir mağlubiyetten sonra böyle açık bir  tepkiyi hakketmedik" diye beni eleştirdi. Fatih Terim'i en güç dönemlerde dahi desteklediğimden dolayı "Benim de sende bu kadarcık eleştiri hakkım yok mu? " diye yanıtladım.
 
Sonra düşündüm de, mağlubiyetin o sıcaklığında tepki göstermemem gerektiğini kabul ettim. Amma ne yapayım ki, taraftar dediğiniz işte budur. Bugün bağırır, yarın omuzlarda taşır. Ben de Antalya maçına, Bursa mağlubiyetini unutmak için gitmiştim.
 
Aksine, daha da çıldırdım.
 
Kabul, saha kötüydü...Kabul, futbolcularda yorgunluk vardı...
 
Ancak Fatih hoca gibi ben de, dilimi tutmaya çok çaba harcamama rağmen, Milan Baros'u affedemedim.
 
Bana lütfen söyler misiniz , gol atması için oyuna sokulmuş olan bir futbolcunun , hakemle kavga edip, göz göre göre kırmızı kart görüp takımını 10 kişi bırakmaya hakkı olabilir mi? Buna ciddiyetsizlik denmez mi? Kendi ülkesinde böyle birşey yapsa , yönetimden ceza görmez mi? Şimdi ben de Baros'a verilecek cezayı bekliyorum. Fatih Terim'in artık futbolcularına doğru yolu göstermesi, disiplini kurması , yumruğunu masaya vurmasını bekliyoruz.
 
Baros  bunu sürekli yapıyor. Tribünlerdeki alkışlardan şımarmış durumda. Şimdi , aynı hastalık Melo ' ya da geçti. O da hakemlerle oynamaya başladı. Takımın genelinde de aynı sinirlilik , aynı kavgacılık var. Doğru dürüst savunma yapmak , doğru dürüst gol atmak yerine, sürekli hakemle itişip kakışıyorlar.
 
Sevgili Fatih Terim, bizim de tek derdimiz seninle aynı ; biran önce bu gidişin durması ve bu yıl şampiyonluğun kaybedilmemesidir...

Yazarın Tüm Yazıları