Paylaş
CHP yine iç kavgalarıyla boğuşuyor.
Eskiler, ısrarla asılıyorlar. Hesap ne iç demokrasi ne de partinin güçlenmesi. Amaç, ne yapıp edip Kılıçdaroğlu'nu devirmek veya devirecek kadar yıpratmak.
Yeter artık.
Muhaliflerin galiba farkında olmadıkları bir nokta var. O da, bu tutumlarıyla sadece CHP'ye kötülük etmiyorlar, bu ülkenin demokrasisine de son derece önemli bir darbe indiriyorlar.
Gerçekten yetti artık.
Parti bir türlü eski kafalardan, eski ekiplerden kurtulamıyor. Seçimde kaybedenler susmuyor ve yerlerini yeni gelenlere bırakmıyorlar. Aksine, yıpratma politikalarına devam ediyorlar.
CHP bugün hala ayağa kalkamıyorsa, bunun en önemli engellerinden biri bu iç çekişmedir. İç çekişme sürdükçe de muhalefet görevini tam anlamıyla yerine getirememektedir.
Kimse Ak Parti'nin bu kadar güçlenmesinden şikayet etmemeli. Eğer siz muhalefet görevini yapamazsanız, tek parti rejimine kayılması kaçınılmaz olur .
Kılıçdaroğlu'nun yakasını bırakın artık.
Bırakın kendi ekibini kursun ve yolunda yürüsün.
Başaramazsa, o zaman parti kendine yeni bir lider arasın.
Kurultaylar ve sürekli iç çekişmeler artık bıkkınlık verdi.
TÜRKLÜĞÜ BİZDEN DAHA İYİ TANIMLADI ...
Hafta içinde TBMM belki de ilk defa “Azınlıklarımızın” temsilcilerini dinledi. Onların, hazırlanacak olan anayasa hakkındaki görüşlerini aldı. Şimdiye kadar, azınlıklarımızı düşman gibi görürdük. Etkisizleştirmek, hatta kovalamak için de elimizden geleni yapardık. Onların bizim kültürümüzü zenginleştirdiğini, rengimizi parlattığını uzun süre anlayamadık. Ak Parti döneminde sahip çıkar olduk. Doğruyu bulduk.
TBMM'deki toplantıda benim en çok dikkatimi çeken, Rum Ortodoks Kilisesi Ekümenik Patriği Bartholomeos'un yaptığı Türklük tanımıydı. Yıllardan beri üstünde kavga ettiğimiz tanımı, bir cümlede özetledi :
"Türk Devleti’ne vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes, din mezhep, dil ve etnik köken gözetilmeksizin Türk 'tür. "
Bundan daha güzel ve bu ülkede yaşayan herkesi kucaklayacak başka bir tanım olabilir mi?
Patrik bizden daha kucaklayıcı bir yaklaşımla ortaya çıktı.
ORHAN BORAN'I YALNIZ BIRAKMAYIZ...
Orhan Boran bizim neslimizin neşesiydi. Esprileriyle gecelerimizi renklendiren, kibarlığı, İstanbul beyefendiliğiyle bizlere ders veren bir insandı.
Şimdi güç durumdaymış.
Eşinin uyarısını duydum. Haftada bir RH Negatif kana ihtiyacı varmış.
Kızılay hemen harekete geçti ve hayat boyu kan ihtiyacını karşılayacağını açıkladı. Ancak biz yine de onu yanlız bırakamayız, bırakmamalıyız. Tüm Galatasaraylılara sesleniyorum: Arkadaşlar, Orhan ağabeyimizi sık sık arayalım, e-mail gönderelim, ne ihtiyacı varsa karşılamaya çalışalım.
Orhan ağabeye eşi Güler (0532 734 00 81) hanım vasıtasıyla ulaşabilirsiniz.
28 ŞUBAT CNN TÜRK' TE TEKRARLANIYOR...
Kaçıranlara müjde ;
O kadar çok talep var ki, CNN TÜRK geçen hafta olduğu gibi, bu hafta sonu da 28 Şubat belgeselinin tekrarlarını yayınlayacak.
Bu akşam;
Birinci bölümü 18:30’da
İkinci bölümü 19:30’da
Üçüncü bölümü 20:30’da
Dördüncü ve beşinci bölümleri ise Pazar akşamı saat 23:00 ve 24:00’de izleyebilirsiniz.
KARSAN, CENEVRE’DE GÖRÜCÜYE ÇIKIYOR...
Dünyanın alanındaki en prestijli organizasyonu sayılan, Uluslararası Cenevre Otomobil Fuarı, Pazartesi günü kapılarını açıyor. Bu defa bir süpriz var. Zira Türkiye’de üretilen bir marka olan KARSAN’ın taksi ve binek modelleri de ilk defa fuarda görücüye çıkacak.
KARSAN’ın kendi geliştirdiği konsept araçları ile bir Türk markası böylece kendini dünyada göstermiş oluyor.
Bu arabaların en ilginç yanı, engelli, yaşlı, fazla kilolular için büyük kolaylıklar getirmesi. Hatırlayacaksınız, 2010’da New York Taksi ihalesine bu araç grimiş ve anketlerde, en çok tercih edilen model seçilmişti.
KARSAN’a başarılar...
VEHBİ KOÇ’U 16 YIL ÖNCE KAYBETTİK...
Bazı insanlar ne kadar zengin olurlarsa olsunlar, unutulup giderler. Vehbi Koç ise onu sevenler ve ailesi sayesinde unutulmuyor. Bugün, ölümünün 16 ıncı yılında anılacak ve onun adına koyulan ödül de sahibini bulacak.
Benim hayatımda önemli bir yeri olan Vehbi beyi saygıyla anıyorum.
GS’Yİ İFLASTAN KURTARMAK SUÇ MU?
Galatasaray Sportif A.Ş’nin, 2 milyon 788 bin TL olan ödenmiş sermayesini yüzde 9 bin 900 artırarak 278 milyon 808 bine çıkarmasına son günlerde garip bir eleştiri kampanyası sürdürülüyor. Bu sermaye artırımının, küçük yatırımcıyı mağdur ettiği söyleniyor. Sadece bu da değil, Galatasaray Spor A.Ş.’nin yurt dışında bir fon sayesinde, halka arz hisselerini topladığı iddia ediliyor.
Halbuki durum hiç de anlatıldığı, söylene geldiği gibi değil. Yüksek orandaki bu sermaye artışının tek nedeni, Galatasaray’ı içinde bulunduğu teknik iflastan kurtarmak.
Açıkça bilinmelidir ki, tuttuğum takım Galatasaray iflasın eşiğinde. Öz kaynakları 264 Milyon TL içeride, yani 264 Milyon TL borcu var. Bu teknik olarak “İflas” demek. Şu anda en ufak bir alacaklı tahsili durumunda, Galatasaray iflas bayrağını çekebilir. Futbolla ilgili tüm faaliyetler, Galatasaray Sportif A.Ş.’de olduğu için, UEFA mali kriterlerine uyum sağlanmazsa lisansının dahi iptali gündeme gelebilir. Şirketin iflası durumunda, hissedarların tamamının elindeki değerler de sıfırlanacaktır.
Durum bu kadar vahimken Başkan Ünal Aysal ve ekibinin Galatasaray’ı iflastan kurtarmak için yapabilecekleri çok fazla bir şey de yok.
Ayrıca küçük yatırımcıyı manipülasyon için ortaya atılan bazı dedikoduların da hiç ise aslı astarı yok;
· Riva arazisi ve diğer gayrimenkullerin tümü her zaman kulüpte olmuştur ve Sportif A.Ş. ile hiçbir alakası yoktur.
· Türk Telekom Arena’nın kullanım hakkı Dernek ve Gençlik Spor Genel Müdürlüğü arasındaki anlaşma ile düzenlenmiştir. Yani şirket ile hiçbir bağı yoktur.
· Protokol gereği, VIP, loca koltuk ve kombine gelirlerinin yüzde 90’ı Galatasaray Spor Kulübü Derneği’nde yüzde 10’luk kısmı ise Sporstif A.Ş.’ye gelir olarak kaydedilmektedir.
Yönetim, Galatasaray’ı içinde bulunduğu teknik iflas durumundan kurtarmak ve küçük yatırımcıların hisselerini korumak için elindeki tüm imkanları kullanıyor. Bizler de taraftarlar olarak Galatasaray’ı mali anlamda daha güçlü göreceğimiz günleri özlemle bekliyoruz. Ama sanırım biraz sabretmemiz gerekecek.
53 ÖĞRETİM ÜYESİNİN BİZANS İÇİN FERYADINI DİNLEYİN!
53 öğretim üyesi “Tarihi yarımada” daki Bizans eserleri ile ilgili vurdumduymazlığa ve yağmaya bir bildiri ile isyan ediyor.
Sultanahmet Küçükayasofya Caddesi ile Şifa Hamamı köşesindeki binalar yıkılıyor, temel kazısında Bizans ve Bizans öncesi tarihi duvarlara rastlanıyor. Arkeoloji müzesi uzmanları rapor ediyor, gerekli yerleri uyarıyor. Ancak 1 ay sonra 4 nolu koruma kurulu olayı görüşüyor. O zaman içinde defalarca kontrol edilmesine (!) rağmen, 5 katlı bir otel yükseliyor.
8 Şubat’ta Kültür Bakanlığı ve Fatih Belediyesi yıkma kararı alıyor.
Bu sadece bir acı örnek. Tarihi Yarımada’nın bütün altı Bizans. Kim bilir daha ne inşaatlar gözden kaçıyor.
“Fetih” ettiğimizle iftihar ediyoruz, ama bu müthiş dünya mirasını doğru dürüst koruyamadık.
Nasıl koruyabileceğimizi bir öğrensek...
Paylaş