İstihbarat eksiğini gidermedikçe, dileniriz...

Bizim gibi sınır ötesi sorunları olan, dağlık bölgeleri gözetleyemediği, kontrol edemediği sürece, daima başkalarına el açmak zorunda kalan ülkelerin iki seçenekleri vardır. Ya para harcayıp bu olanağa kavuşurlar veya bizim ABD’den beklediğimiz gibi dışardan gelecek istihbarat için talepkar olurlar. Eski MİT müsteşarı Sönmez Köksal’ın uyarılarını okurken hem bunu düşündüm. Sönmez adeta bağırıyor: Orada sesimi duyan var mı?

Haberin Devamı

MİT’in eski müsteşarı emekli Büyükelçi Sönmez Köksal’ın geçen haftalarda Milliyet Gazetesinde son derece önemli bir makalesi yayınlandı. Bir süre bekledim ve resmi yetkililerden bir açıklama veya bir tepki gelip gelmeyeceğini merak ettim.

 

Köksal, öylesine önemli bir noktaya parmak basıyordu ki, mutlaka bir tartışma başlatacağını sanmıştım.

 

Boşuna beklemişim.

 

Hiç kimseden ses çıkmadı. Oysa bugünkü tartışmaların temeline inen ve hiç zaman geçirmeden ele alınması gereken bir konuydu.

 

Gelin, önce Köksal’ın söylediklerini özetleyeyim, sonra da tartışalım.

Haberin Devamı

 

Sönmez Köksal, batı dünyası gizli servislerinin soğuk savaş döneminde tamamen SSCB ve Doğu ülkelerine dönük çalıştıklarını, Komünizme karşı önlemler aldıklarını, ancak Berlin duvarının çökmesi (1989) ve Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra, kendi ulusal tehditleriyle baş başa kaldıklarını yazdı. Bir de buna, Siyasal İslamın patlaması, ABD’nin Irak ve Afganistan’ı istilası, enerji güvenliğinin ön plana çıkması, Şii jeopolitiği denen bir olgunun doğması ve Çin’in yükselişinin yarattığı karmaşık düzenin, her ülkenin gelişmeleri iyi okumasını gerektiren bir süreci başlattığına dikkat çekti.

 

Değişen bu koşulları karşılayabilmek için, tüm ülkelerin istihbarat örgütlerini tartışarak yeniden şekillendirdiklerine dikkat çekiyor Köksal.Oysa bizde istihbarat tartışılmıyor. Konu sadece sansasyonel açıdan ele alınıyor” diyor.

 

Aslına bakacak olursanız, Türkiye’nin herkesten çok istihbarat disiplinine ihtiyacı var. Her biri bir başka kuruma ait istihbarat örgütleri “küçük olsun,benim olsun” zihniyetiyle yöneltiliyor. Zaten kısıtlı kaynağımız var. O zaman da, değişen koşullara ayak uyduramıyoruz.

Haberin Devamı

 

Köksal’ın ne yapılması gerektiğine dair önerileri de, özetle şöyle:

-                        KONTRTERÖR MERKEZİ kurulması en önemli adımlardan biri. Askerin, emniyetin ve diğer bazı kurumların elde ettikleri bilgilerin MİT gibi bir merkezde toplanması ve gereken değerlendirmelerin yapılması gerekiyor.

 

-                        YABANCIYA KARŞI GÜVENLİK, yani espiyonaj ve elektronik dinleme-gözetlemeye karşı korunma, yani kendi kendimizi dışa karşı korumak için önlem alınması şarttır.

-                        KOORDİNASYON eksikliği bu alanda da çok canımızı yakıyor. Herkesin kendi köşesinde bir şeyler yaptığı, ancak kimsenin birbirinden pek haberi olmadığından dolayı, alınan bilgilerin yeterince kullanılamadığı bugünkü düzenin değiştirilmesi gereklidir.

Haberin Devamı

-                        ULUSAL KAYNAKLAR seferber edilmeli, her kurum ve kuruluş için ayrı bir harcama yapmak yerine, saptanacak ortak alanlara harcanmalıdır. Bu, başarının en başta gelen koşuludur.

-                        SİNYAL VE FOTOĞRAF istihbaratı en büyük açığımızı oluşturmaktadır.2000 yılından beri bekleyen istihbarat uydusu bir türlü gerçekleştirilememiştir.

 

Sönmez Köksal’ın bu söylediklerini, günlük Türkçeye tercüme ettiğimizde, şöyle bir manzara ile karşı karşıya geliyoruz.

 

Türkiye gibi, terörle mücadele eden ve sınırlarını gözetleyemeyen bir ülke, bu açığını biran önce kapatamadığı, değişen dünya koşullarına ayak uydurabilmek için, MİT’i ve diğer istihbarat kuruluşlarını yeniden yapılandırıp,yeni bir strateji oluşturamadığı sürece,  Amerikalılara veya diğer ülkelere el açmak zorunda kalır.

 

Haberin Devamı

Terörle mücadelede başarının temel unsuru elektronik ve insana dayalı istihbarattır. Bugünkü kaynak israfı ve herkesin kendi dükkânıyla oynaması yaklaşımı devam ederse, hiçbir yere gidemeyiz. Bunun için de, biran önce harekete geçmeli, bir plan yapmalı ve kaybedilen zamanı kapatmalıyız. Zaten az olan kaynakları etkin şekilde kullanmalıyız.

 

İnsanın içinden Ankara diye adlandırılan kuyuya eğilip, aşağıya doğru bağırmak  geliyor ...

 

Orada sesimizi duyan var mı...

                                              

 *                               *                               *

 

ANA HABERLERİN SEYİRCİSİ ARTIYOR

 

2007 haberciler açısından son derece bereketli geçti. Yılın başından itibaren reytingler müthiş arttı.

 

Haberin Devamı

Haber kanallarının, pastanın en büyük payını alacaklarını sanıyordum, ancak olmadı. İzlenme oranları arttı, ancak ana haber bültenleri kadar tırmanış gösteremediler.

 

Büyük kanalların Ana Haber Bültenleri arasında da, eskiye oranla önemli bir fark oluştu.

 

Gelişmeler arttıkça, siyasi gerilim yaygınlaştıkça eski magazin şampiyonları yerlerini ciddibültenlere bıraktılar. Kanal D ve ATV Ana Haber arayı açtı. Bu iki kanal en tepeye yerleştiler.

 

Bu arada, bir süre öncesine kadar pek bakılmayan iki kanal var ki, son derece ilginç bir tırmanışa geçti.

 

Biri Kanal 7.

 

Diğer Fox TV.

 

Kanal 7’nin tırmanışını anlıyorum. AKP yanlısı ve muhafazakar yayınıyla ilgi çekiyor.

 

Fox TV’de Doğan Şentürk yönetiminde, yeni formatıylaçok güzel bir performans sergiliyor. Dili anlaşılıyor ve en önemlisi çok hoş gazetecilik yapıyor. Fox ilk baştaki haber kurgusunun hatalı olduğunu çabuk kavradı.

 

Herkese tebrikler.

Yazarın Tüm Yazıları