Paylaş
Dün sizlere, İsrail ve ABD’nin genel yaklaşımlarının ne kadar büyük tehlikelerle dolu olduğunu anlatmaya çalışmıştım. Bugün, aynı konuyu tekrarlama pahasına, Gazze’de yaşananlardan kimin daha kazançlı çıkabileceğine dair yapılan tartışmalara değinmek istiyorum.
Acaba Hamas, daha da mı güçlenecek , yoksa tam aksine silinecek mi ?
Acaba İsrail, Gazze operasyonu ile Filistinlilerin direncini kırabilecek mi ? Yoksa...
Kimine göre, Hamas büyük darbe yiyecek ve kolay kolay belini doğrultamayacak. Ben farklı düşünüyorum. Hamas askeri açıdan önemli bir darbe yiyecek ve zayıflayacaktır. Ancak prestiji artacak ve kendini Arap dünyasına kabul ettirebilecektir. Hamas Arapların önemli bir bölümünden destek alamıyor. Zaten bugünlerde, başta Mısır olmak üzere, birçok arap ülkesinin sessiz kalmasının nedeni de, Hamas’ın radikal tutumudur. Ancak Gazze’de öylesine kan dökülüyor ki, ne kadar direnirlerse dirensinler, Arap ülkeleri sonunda ister kerhen, ister acımayla Hamas’ın etrafında toplanmak zorunda kalacaklar. Bugün Hamas’ı günahı kadar sevmeyen, hatta İsrail’in bu örgütü silip süpürmesini gizlice arzulayanFKÖ bile, yavaş yavaş tutumunu değiştiriyor. Zorunluktan olsa dahi destek veriyor.
İşte Hamas’ın, orta ve uzun vadede en büyük kazancı bu olacak.
Gazze operasyonu Hamas’ın yeniden doğuşu sayılacak.
İsrail belki askeri açıdan önemli avantajlar elde edecek, ancak orta ve uzun vadede zararlı çıkacak. Bu yükün altından kolay kolay kalkamayacaktır.
İki gündür yazdığım yazılara bakıyorum da, benim gibi İsrail’in varlığını sürdürmesi gerektiğine inanan birinin bu noktaya gelmesi son derece simgeseldir. İsrail’in en büyük kaybı işte benim gibi düşünenler olacaktır. Bugün belki ABD sayesinde istediği politikaları yürütebilmektedir, ancak yarın veya öbürgün bir de bakacak, tüm dengeler değişivermiş.
O zaman bazı şeyleri düzeltebilmek dahi çok geç olacak.
İsaril’in yaşama hakkı vardır. Kimse, Hamas dahil olmak üzere, İsrail’in elinden bu hakkı alamaz. Ancak İsrail de, Filistinlilere yaşama hakkı tanımak ve devletlerini kurma, hiç değilse, son 10 yıldır “ yerleşim “ adına istila ettiği topraklarını geri vermek zorundadır.
TÜRKİYE’DEKİ MİLİTANLAR DURUMDA ÇOK MEMNUNLAR...
Tarafsız bir şekilde bakılacak olursa, AKP hükümeti Gazze krizine genelde dengeli bir şekilde yaklaşıyor. Hem de militan oyları kaybetme pahasına ucuz politika uygulamıyor. İsrail’i eleştırıyor ancakipleri koparmaya kalkmıyor.Bölge ülkelerinde söz sahibi olan ülkelerle temaslarını sürdürüyor.
AKP’nin attığı her adımı eleştirmek ve kötülemek çok kolay. Ancak bazı gerçekleri de kabul etmek gerekir. Türkiye’nin bugünkü diplomatik girişimleri ölçülüdür. Daha fazlasını beklemek biraz hayalcilik olur.
Buna karşılık, Gazze olayları Türkiye’deki islamcı militanlara aradıkları fırsatı fazlasıyla vermiş gibi görünüyor. Türk kamu oyunda ilk defa böylesine sert ve organize bir tepki ile karşılaşıyoruz.
Tekrar etmekte yarar var.
AKP’nin şu sıralarda iktidarda olması Türkiye’ye bu açıdan rahat bir nefes aldırtıyor.
* * *
ACABA 58 YIL SONRA NAZIM BİZİ AFFEDECEK Mİ ?
Türkiye’yi, yakın tarihimizin en büyük ayıplarından birinden kurtarmak AKP’ye nasipmiş. Bu kararı kim verdiyse, Başbakan veya bir başkası önemli değil. Önemli olan bu adımı atabilmek cesaretini ve olgunluğunu gösterebilmektir.
Türkiye Nazım Hikmet ayıbını tam 58 yıl sırtında taşıdı.
Şimdi geriye dönüp bir bakın.
Nazım’ı sevdiklerinden, şiirlerini okuduklarından dolayı komünist damgası yiyip hapislerde sürüklenenleri, işlerinden atılan, devlet memurluğundan uzaklaştırılanları düşünün.
Komünist avına çıkan o çirkin insanları, insafsızca ve düşmanca Nazım aleyhtarlığı yaparak geçim sağlayan kafaları hatırlayın.
Bunlardan bir bölümü mutlaka hala yaşıyor veya bu defa Kürtlerle mücadele adına başkalarının peşinde koşuyorlardır.
Türkiye bu kısır düşünce düzeninden kurtulabilmek için 58 yıl beklemek zorunda kaldı. Ne yazık ki, hükümet sözcüsü Çiçek bile, Nazım Hikmet’in vatandaşlığının geri verilmesini “ Unesco dahi Nazım yılı ilan etti” diyerek, attıkları adımın önemini ve değerini düşürdü. Cesaretlerini göstermek yerine, gerekçesini dış gelişmelere bağladı.
Önemli olan artık Türkiye’nin Nazım’ı affedip, yaptığı hatadan özür dileyerek dönmesi değildir. Acaba Nazım Türkiye^yi affeder mi, onu düşünelim.
Paylaş