Gençlerle kavga etmenin tehlikesi

Şimdiye kadar, üniversitelilerle kim kavga ettiyse zararlı çıktı. Türkiye dahil, dünyada da durum aynıdır. İktidara tavsiye ederim, sertleşip kavga edip, polise daha fazla vurması için emir vermek yerine, onlarla iletişim kurun, anlamaya çalışın. Yoksa, bu tırmanış kontrolden çıkarsa, önü alınmaz.

Haberin Devamı

Başbakanı dinliyorum.

Bakıyorum ki, önündeki büyük bir tehlikeyi tam anlamıyla göremiyor.

Küçümsüyor. Artık, bıkkınlık veren yumurta-omlet benzetmeleriyle, tepki koyuyor. İletişim sanatı açısından bakıldığında, Başbakanın hatalı hareket ettiğini görüyorum.

Eylemlerde ne silah, ne de vurucu, yaralayıcı alet kullanılıyor.  Belki bazen abartılı oluyor, ancak en fazla yumurta atıyorlar.

Başbakan, “ne istediklerini de anlamıyoruz” diyor. Zira iktidar, bu olayı sadece muhalefetin  oyunu, AK Parti aleyhtarlığı olarak görmekle yetiniyor. Araştıran yok. Bu gençlerin neden böyle hareket ettiğini merak eden de yok.

Bu gösterileri, tümüyle bir polis olayı olarak nitelemek ve buna karşı güvenlik önlemiyle yetinme tuzağına düşmemek gerekiyor.

Tehlike, bu olayların daha da yaygınlaşmasında yatar. Üniversite öylesine kaygan, birden bire kabarıp, kabından taşan bir kurumdur ki, o öğrenciyi kimse tutamaz.

Haberin Devamı

Üniversitelerdeki kaynama iyi yönetilemez, aksine tahrik ve teşvik edilirse, o tuzağa sadece iktidar partisi değil, bu ülke de düşer. Ortaya çıkacak istikrarsızlık, hepimizi mahveder.

Aman dikkat...

WİKİ , HEPİMİZE GERÇEK DIŞ POLİTİKAYI ÖĞRETİYOR ...

Wikileaks (Wiki) günlük hayatımıza girdi ve kolay kolay da çıkmayacak.
 
Dünya’nın en büyük dışişleri kadrosu tirtir titriyor. Amerika'nın sadece kendiyle ilgili olsa, belki daha kolay hazmedilebilirdi. Belgelerde, birçok ülkeyi birbirine düşürecek dedikodular da var.
 
Suudi Arabistan Kralının, Mısır Devlet Başkanı hakkındaki sözlerinin ortaya dökülmesi veya Azeri kardeşlerimizin bizim hakkımızdaki düşünceleri, Fransız Devlet Başkanı için Alman Başbakanı’nın sözleri yenir yutulur gibi değil.
 
Ancak ne olursa olsun, bu belgeler hepimize inanılmaz dersler veriyor.
 
Uluslararası ilişkilerin nasıl yaşandığını, liderlerin ve dışişleri bakanlıklarının nasıl çalıştıklarını görüyoruz.
 
Nasıl haber toplanıyormuş?
 
Nasıl değerlendirmeler yapılıyormuş?
 
Bir ülke hakkında merkezlere nasıl bilgiler aktarılıyormuş?
 
Biri çıkıp, bu belgelerde yazılanları anlatsa kimse inanmazdı. Oysa şimdi açıkça damgalı, imzalı belgeleri görüyor, okuyoruz.

Haberin Devamı

İnsanlar, Diplomasi adlı mesleği  gözlerinde büyütürdü. Son derece gizemli, son derece gizli bilgilerle donatılmış bir mekanizma sanılırdı.

Şimdi bakıyoruz, hiçte sandığımız gibi değilmiş, diyoruz.

Neyin ne olduğunu Wikileaks sayesinde anlıyoruz.

“KARDEŞİM” DİYE KUCAKLAR, SONRA ARKANDAN BIÇAKLAR...

Dedim ya, birileri anlatsa inanmazdınız.

Gerçekler artık çırılçıplak ortada.

Belgelere bakınca anlaşılıyor; o kocaman liderler birbirleriyle kucaklaşıyor, şapur şupur öpüşüyor, birbirlerini “kardeşim-biricik dostum” diye karşılıyor, sonra, diğeri köşeyi dönünce, arkasından verip veriştiriyor. Etmediği dedikoduyu bırakmıyor.

Nicelerinin Türkiye hakkında verdikleri demeçleri hatırlıyoruz ve şimdi belgelerden bizim hakkımızdaki gerçek düşüncelerini okuyoruz.       

Haberin Devamı

Aslında WİKİLEAKS herkese işin iç yüzünü, dış ilişkilerin nasıl yürüdüğünü öğretiyor. Dünyanın nasıl döndüğünü anlatıyor. Gazetelere veya TV’lere verilen demeçlere inanılmaması gerektiğini, ister müslüman ister hıristiyan olsun, ister komşu ister en yakın müttefik olsun, hiçbir ülkeye inanmamak ve güvenmemek gerektiğini öğretiyor.

Bugün sırtımızı sıvazlayanların, yarın arkamızdan bıçaklayabileceğini gösteriyor. Dış ilişkinin sadece ve sadece ülke çıkarına göre şekillendiğini ispatlıyor.
 
Aman yanlış anlaşılmasın, bu durumun sadece başka ülkeler için geçerli olduğunu, bizim dış politikamızın içiyle dışının bir olduğunu, sözünden dönmeyen bir ülke olduğumuzu sanmayın.
 
Bizim de onlardan farkımız yoktur.
 
Nedeni de basit: Oyunun kuralları böyle.  
 
Sonuç: Aman, başka ülkeleri ne yerden yere vurup, düşman görelim, ne de baş tacı edelim. Birileri için kendimizi yerden yere atmayalım. Sonradan da aynı ülke veya toplumlardan kazık yiyince hayal kırıklığına uğramayalım...

Haberin Devamı

BU İŞ ASIL BİZLERE YARIYOR...
 
Şimdi hepimiz merak ediyoruz: Wiki belgeleri kime yarıyor?
 
Her kafadan bir ses çıkıyor.
 
İşin kolayına kaçanlar ilk önce Amerika'yı gösteriyorlar. Zira böylesine bir sızıntının, ABD  göz yummadan gerçekleşemeyeceğine inanıyorlar.
 
“Olamaz, Amerika gibi güvenliğe böylesine önem veren bir ülkenin en önemli sırları başka türlü sızdırılamaz.” diyorlar.
 
Oysa bal gibi oluyor.
 
Bizden kaynaklanan diğer bir hedefte İsrail.
 
“Bakın bakalım, bu sızıntılar kimin işine yarıyor? Kimin hakkında hiç söz edilmiyor?” dedikten sonra, İsrail’i işaret ediyorlar.
 
İnsaf...
 
İsrail’in eti budu, Amerika'yı böylesine güç duruma sokacak bir operasyona yetmez.
 
Ben, ne ABD ne de İsrail ile ilgili komplo teorilerine inanıyorum.
 
Aksine, bu işin asıl uluslararası kamuoyuna yaradığına ve açıklandığı gibi Manning tarafından sızdırıldığına inanıyorum.
 
Hele durun, daha öyle belgeler çıkacak, öyle komplo teorileri üretilecek ki, sonunda göreceksiniz, sizler ve bizler karlı çıkacağız.
 
BİR BELGEDEN SİZ DE, BEN DE ÇIKABİLİRİZ...
 
Wikileaks belgelerinde, başka gazeteciler gibi, ben de adımın geçeceği bir telgrafı bekliyorum.
 
Şöyle bir düşünün; Amerikalı yetkililer her kesimle ilişki kurarlar.
 
İş adamları...
 
Gazeteciler...
 
Gazete patronları...
 
Siyasetçiler...
 
Akademisyenler...
 
Karşılıklı konuşulur. Herkes fikrini açıkça söyler. Sorular sorulur, yanıtlar verilir.
 
Benim gibi gazetecilerin bir avantajları var.
 
Gizli hiçbir bilgimiz olmadığından dolayı, genelde yazdıklarımızı tekrarlarız. Değerlendirmeler yaparız ve genelde de sorular sorarız.
 
Yine de, bu sohbetlerin nasıl kullanıldığını bilemeyiz. Herhalde bundan böyle, uzun bir süre, bırakın Amerikalıları, yabancı tüm diplomatlar güç bir dönemden geçecekler.
 
Gazetecilerin kurtuluşu yok.
 
Bizlere yine gelecekler. Gelmeseler biz gideceğiz. Zira işimiz bu...

Haberin Devamı

BODRUM’DAKİ OLAY HEPİMİZİ UTANDIRMALI...

İslam en ileri, en hoşgörülü dinlerden biridir. Diğer dinlere en saygı gösteren, herkesi eşit tutan nadir bir anlayışa sahiptir. Hele, müslüman mezarlığına hıristiyan kişi gömülmez diye bir düşünceyi hiç kabul etmez.

Gelin görün ki, Bodrum’da yaşanan olay, İslama karşı işlenmiş bir günahtır.

6 yıl önce Torba'ya yerleşen, Kanada vatandaşı Hans Himmelbach'in cenazesi vasiyeti uğruna çok sevdiği Torba'ya gömülmüş. Ancak gelin görün ki, Himmelbach'in mezarının yanında bulunan mezarların aileleri rahatsız olmuş ve belediye marifeti ile Himmelbach'ın mezarı kabristanın ücra köşesine taşınmış.

Bunu yapanlara ve bu olaya göz yuman belediyeye yazıklar olsun. Hele golf sahası için kahramanlarca savaşan Mehmet Kocadon’a hiç yakışmadı.


MEHMET ALİ BİRAND

KİTAP KÖŞESİ
KORK-MA

Ayşegül Dinçkök'ün ilk kitabı “kork-ma” Doğan Kitap'dan çıktı. Dinçkök, mutluluk ve aşka olan bağlılığıyla korkuya karşı öyküler yazmış. Kitabın, yazarın içsel yolculuğunun başyapıtı olarak heyecan ile yazıldığı anlaşılıyor. Hem dinlenip hem de bu kötü haberler, yangılar, ölümler den kaçıp okuyabileceğiniz bir kitap. (0212 373 77 00)
      
*
AVCI KİTAPLARI ÇOĞALIYOR...

Mehmet Baransu’nun MÖSYÖ  (Karakutu yayınları 0212 519 83 74) kitabı ve   Dr. Önder Aytaç'ın Popüler Kitaplar'dan (0212 613 11 00) çıkan “Hanefi Avcı'nın Çenesi ve Paranoyaları” adlı kitabı, gözaltına alının Hanefi Avcı'yı konu ediyor.  Kitabın isminden de anlayacağınız gibi Avcı'nın kitabında yazdıklarını ve konuştuklarını çürütmeye yönelik çalışmalar bunlar. Önder Aytaç'ın ikinci kitabının konusu ise Heron olayı. Aytaç kitabın adını “Heron İhaneti” olarak belirlemiş. Ve iki soru soruyor; Vecdi Gönül mü? İlker Başbuğ mu?  Yazar, kitabı ise Vecdi Gönül'e itaf etmiş...

      *
OKYANUS ÖTESİNDEKİ VAİZ

Gazeteci yazar Saygı Öztürk'ün son çalışması “Okyanus Ötesindeki Vaiz” Doğan Kitap'dan  (0212 373 77 00)  piyasaya sürüldü. Öztürk, “Resmi belgeler ve “çok gizli” damgalı raporların ışığında, MİT- Emniyet- Yargı üçgeninde Fethullah Gülen gerçeğini anlatıyor. Tam olarak hala bilinemeyen Gülen'i, devlet kurumlarının nasıl gördüğünü anlatan bir çalışma. Öztürk, birçok belgeyi de biz okuyucularına sunuyor. Okunası ve arşivlenesi bir çalışma.

Yazarın Tüm Yazıları