Gençlerimizi de kendimize benzetmişiz!

Abbas Güçlü’nün Genç Bakış’ını izlerken gençlerimizi de kendimize benzettiğimizi görmek içimi sızlattı. Gençlere de tabulara tapınmayı öğrettik. Onlar da sorgulamadan, klişelere sarılıyorlar. Oysa insan üniversitelilerden kalıpları kıran, yerleşik fikirlere karşı çıkan yepyeni açılımlar bekliyor.

Haberin Devamı

Abbas Güçlü’nin GENÇ BAKIŞ’ı bu hafta rekor kırdı. Zaten daima ilgi  toplayan bir programdır, ancak bu hafta Can Dündar’ın ünlü MUSTAFA filmini tartıştırdığı için, daha da bir heyecanlıydı.

Bu film hakkındaki görüşlerimi defalarca yazdığım için, burada tekrarlamayacağım. Beni asıl üzen, bazı öğrencilerin sloganlardan öteye geçemeyen, artık çiğnene çiğnene bıkkınlık getirmiş görüşleri tekrarlamalarıydı. Hani nerede o genç adamın farklı bakışı? Programı izlerken, o acı gerçek bir daha karşıma çıktı. Gençlerimize de, kendimiz gibi, tabulara tapınmayı öğretiyoruz.

Üniversite dediğiniz nedir?

Gençlerin nasıl olmalarını istersiniz?

Babalarından, annelerinden daha ileri ve farklı bakan, başka bir dünyanın mensubu olmalarını arzulamaz mısınız?

Nerede... Bizim kuşağımızın küçük birer kopyası konumundalar. Gazete manşetleriyle cümle kuran, bazı yazarların kullandığı klişelerle konuşan bir gençlik.

Haberin Devamı

Allahtan Can Dündar  sinirlenmedi  ve mütevazi yaklaşımıyla gençlere amacını çok iyi anlattı. Onlara adeta vizyon dersi verdi. Yine de, gecenin geç saatlerinde  televizyonu kaparken içim sızlamadı, değil.

SABANCIYI TEBRİK ETMEK GEREKİR...

Can Dündar’ın gerçekleştirdiği  Mustafa  filminin sponsorluğu da tartışma konusu oldu. 

Turkcell’in sponsorluktan ayrılma nedeni, bazı çevreler tarafından sert şekilde eleştirildi. Recep İvedik’e milyonlar veren  firmanın  sonradan korkup vazgeçmesi tepki yarattı. Ben, neden böyle bir tepki gösterildiğini doğrusu anlamakta güçlük çektim. Turkcell kendi açısından haklı.  Büyük bir firma olarak, ister istemez neyin kendileri için hayırlı, neyin zararlı olacağını herkesten iyi bilirler. Belki daha önceden hareket etseler, yani  zamanlamasını iyi ayarlasalar, bu kadar sorun olmazdı.  

Ancak bütün bu kargaşa içinde kimsenin aklına Sabancı  Grubuna teşekkür  etmek gelmedi. Oysa, Güler Sabancı hemen onayını vermese, Mustafa çekilemezdi. Proje olduğu yerde kalırdı. Sabancı’lar çok doğru bir adım attılar. Ne yazık ki Turkcell’i eleştirme  yarışındakiler Sabancı’yı alkışlamayı unuttular. 

Haberin Devamı

TRT, SON  KARARINI VERECEK... 

Suna-İnan Kıraç Vakfının Tepebaşı’nda yaptırmayı planladığı  Kültür Merkezi yavaş yavaş yılan hikayesine  dönüyor. Top hala TRT’nin  sahasında. Genel Müdür İbrahim Şahin ödeme konusunda bir formül arıyor. İnan Kıraç ile anlaşmaya varılan meblağ ile Tepebaşı’ndaki arsanın değeri arasında bir fark bulunduğu ve bunun giderilmesine çalışıldığı belirtiliyor. 

Her zaman olduğu gibi, bu konuda da  son söz Başbakan’ın olacak. Duyduğuma göre, Topbaş da, bu işin biran önce bitmesi için TRT Genel Müdürünü aramış.

Eğer sorun  daha da sürüncemede kalırsa, yaşanan krizinde etkisiyle, Kıraç  Vakfı projeden vazgeçecek gibi görünüyor. Devleti koruma adına bu projeyi batırma şerefi de, bazı bürokratlarımıza kalacak.

Haberin Devamı

TRT, SON  KARARINI VERECEK...

Suna-İnan Kıraç Vakfının Tepebaşı’nda yaptırmayı planladığı  Kültür Merkezi yavaş yavaş yılan hikayesine  dönüyor. Top hala ortada. Genel Müdür İbrahim Şahin , İnan Kıraç ile anlaşmaya varılan meblağ ile Tepebaşı’ndaki arsanın değeri arasında bir fark bulunduğu ve bunun giderilmesi gerektiğini belirtiyor. “Özel bir şirkete değerlendirme yaptırdık. 2005’te 16 trilyon YTL olan fiyat bu yıl 25 trilyon’a çıkmış.  Daha ucuza veremem. Ben bir Devlet memuruyum. İnan bey’de beni anlamalı” diyor.  Kıraç ise, bu görüşmelerin 2005’ten bu yana TRT’nin direnmesi nedeniyle uzadığını söylüyor ve  9 trilyonluk  bir fark  ödenmesine karşı çıkıyor. “Aynı yerde en son satılan yerlerin fiyatları ortada. Çok fahiş bir rakkamla karşı karşıyayım. Ben oraya shopping mall yapmıyorum. Kültür Sarayı yapıyorum. Başka ülkelerde bırakın bu kadar para istenmesini, devlet 1 dolara yer gösterir. Eğer ilk söyledikleri  fiyatta dururlarsa, gerçekten istiyorum ve samimilerse ben de varım” diyor.

Haberin Devamı

Önümüzdeki günlerde TRT Genel müdürü ile Kıraç tekrar buluşacaklar ve karşılıklı  son kararlarını verecekler.

Eğer sorun  daha da sürüncemede kalırsa, yaşanan krizinde etkisiyle, Kıraç  Vakfı projeden vazgeçecek gibi görünüyor.

BİR DEĞER KAYBETTİK

Mehmet Ali Gökaçtı, Türk okurunun çok tanımadığı, ancak yayın dünyasının hem çok iyi tanıdığı, hem de çok sevdiği bir araştırmacı yazardı. 45 yaşında kalbi dayanmadı. Galatasaray camiasının güler yüzlü, mütevazi ve çalışkan bir üyesiydi. Radikal Kitap’ın ve İletişim  Yayınlarının önemli yazarlarından biriydi. Yeterince farkına varamadığımız bir değerimizi kaybettik.

FİLM YERİNE ÇOCUKLARLA UĞRAŞIN 

İngiliz ITV televizyonunda yayınlanan ve Sarah Ferguson’un kıyafet değiştirip, zihin engelli çocukların yatağa bağlanma sahneleriyle milyonlarca  insanı rahatsız eden filmi sonunda gösterildi. 

Haberin Devamı

Başta, Bakanımız Çubukçu olmak üzere Ankara ayaklandı. 

Diplomatik servisler, harekete geçti. 10 gün süreyle herkes işini gücünü bıraktı, bu olayla ilgilendi. Ancak, bunca zaman harcama sadece filmin gösterilmesini engellemeye yönelikti. Yani ayıbımızı kapatmak, halının altına sakladığımız  pisliklerin görünmesini engellemek içindi. 

Eğer bakanlarımız bunca çabayı, bu yurtları düzeltmek için harcasalardı, çok daha memnun olurduk. 

Sarah Ferguson, bizim bir ayıbımızı ortaya koydu. Üstelik bilmediğimiz birşey de değil. Yıllardır bu acı ile yaşıyoruz. 

PİYANİST BAŞKAN 

Menderes Türel’i henüz Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı olmadan önce tanıdım. Antalya Ticaret ve Sanayi Odası başkanıydı. Pırıltılı, dinamik ve sevilen bir lider adayı olarak sivrildi. Adı Menderes olunca yaşamını da merkez sağ siyaset belirlemişti. AKP’den belediye başkan adayı oldu ve Deniz Baykal’ı evinde vurdu. Bir başka isim aday olsa aynı oy oranını toplaması zordu. Kısa sürede Antalya’ya çağ atlattı. Hedefi Antalya’yı bir dünya kenti yapmaktı. Bu amaç doğrultusunda hafif raylı sistemden alt yapı çalışmalarına, Altın Portakal’dan alt geçitlere kadar pek çok tarihi proje gerçekleştirdi. Ardından bir dünya kentine yakışın meydan düzenlemesini üstelik vilayet binasını yıkmak pahasına yürürlüğe koydu.  ;

Antalya’ya yakışan bir başka festival daha var. Piyano Festivali. Dokuzuncusu gerçekleşiyor. Dünyanın önde gelen piyano virtüözleri bu festivalde buluşuyor. Bizim Anadolu kenti diye tabir ettiğimiz Antalya Fazıl Say’ın bile “idölüm” dediği İvo Pogorelich ve Grammy ödüllü caz ustası Gonzalo Rubalcaba, Chano Dominguez gibi ustaları ağırlıyor. Festival dün bir açılış konserine sahne oldu. Bu defa sahnedeki isim Menderes Türel’di. Evet, yanlış okumadınız. Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Şef Gürer Aykal yönetimindeki Antalya Opera ve Balesi Orkestrası ile Bach’ın fa minör piyano konçertosunu seslendirdi. Tam iki yıldır geceleri iki saatini bu konsere ayırmış. Bana yolladığı davet mektubunda, “amatör” bir çaba olarak nitelendirdiği bu özelliğini, “siyasetin iddiasını ve hırsını insani kılan bir heyecan” olarak nitelemiş. Ne mutlu ki Türkiye’de böyle belediye başkanlarımız var. AKP’nin çağdaş ve gülen bu yüzünü bakalım gelecekte başka hangi koltuklarda göreceğiz.

HAMDOLSUN, KÖTÜ YÖNETİLİYORUZ

Doğal Gaz ve Elektrik zamları beni çok şaşırttı. Şaşırmamın nedeni, hükümetin ülkeyi yönetme konusundaki beceriksizliğinin bu şekilde ortaya çıkmasıdır.

Düşünebiliyor musunuz, iktidar tam 60 ay süresince kamuya elektrik zammı  yansıtmamış. Doğalgaz fiyatları da 16 ay süresince sabit  tutuldu. Oysa zam yapılması gerekiyordu. Ancak, önce 2007 seçimleri, ardından da 2009  yerel seçimleri düşünülerek zam yapılmadı. Tabii, enflasyonu  düşük seviyede tutma kaygısı vardı. 

Sonuçta ne oldu? 

Bıçak kemiğe dayanana kadar, gereken zamlar bütçeden karşılandı. Ancak gün geldi, artık taşınamaz duruma gelinince 1-2 ay içinde yüzde 80’lere varan zamlarla toplum sarsıldı. 

Neden? Bu kadar beklemeye ne gerek  vardı? İyi yönetim bu mudur?

FİKRİMİZİN REHBERİ 

Erol Mütercimler’in son kitabının adı böyle. ALFA yayınevi tarafından  piyasaya çıkarıldı ve tamı tamına 1194 sayfa. Koca bir tuğla kalınlığında. Ancak Atatürk’ü  anlatan en ayrıntılı, en belgeye dayalı bir kitap. Eğer Atatürk konusuna önem veriyorsanız, mutlaka edinin.

ZİYA GÖKALP’İ DOĞRU TANIMAK 

Orhan Karaveli, her zaman olduğu gibi Ziya Gökalp’e de farklı bakmış. (Doğan Kitap) son derece dikkatli alıntılar ve yorumlarla Gökalp’i bize anlatıyor. Türkiye’yi tanımanın yolu  Gökalp’i doğru tanımaktan geçiyor.

Yazarın Tüm Yazıları